Hepimiz zekiyiz, hiç de bunlara uymuyoruz. Biz? Tövbe; biz haþa hatasýz yaþarýz...
utangaç bir çocuksun;
iki duvar
ve önünde tarihsiz yýllar!
yarýnýn kapýsýnda aðýr aðýr ilerliyor umutlar.
sancýlý bir bekleyiþ s.s. diyagramlarýnýn çitlerinde,
acýmasýz bir zamandan geriye kalan uyuz vücutlar;
ardý sýra yanyana çýrýlçýplak çamurlu banyolar.
aldýrýþ etmeyecek kadar þensin,
ne güzelsin!
çoðu zaman kadere gülümsüyorsun....
bir zaman gelip de
denize ulaþacak bir banliyo trenin en son kademesinde
üzerinde bir tanrýnýn aðzýný siliverdiði peçeteler...
yemek istiyorsun;
çöplerde köpekler, kediler
hatta daðlardan inme kurtlar.
aþk kadar belki senin yaþaman,
aslanýn diþleri arasýnda antilop artýðý.
öperken ellerinden büyük orgazmlarýnda cüceler
devlerin kýçlarýnda kýl kadar deðerin kalmýyor;
böyle yazmýþ büyük babalar, entegre krallar...
gerisi bir yalan konteslerin peruklu saçlarýnda
karlý saçlarýnda hastýr demek gibi bir gurbetçi dili.
bir medeniyetin doðuþunu dilinde
ilk baþta deðiþen harfler
ve sonrasý cinayet cahillik!
övünüyorsun;
bilmiyorsun,
duymuyorsun,
anlamýyorsun,
yazmýyorsun,
kavramýyorsun...
dilini öpüp köþebaþý dilencisi soytarý modanýn
þevkinde konserlere gidiyorsun cebindeki son parayla.
sen, sen kadar zengin;
engin
deðilsin
hiçbir zaman.
istedikleri gibi giyinmeye mecbur,
istedikleri gibi konuþmaya;
istedikleri gibi tuvalete sýçmaya.
çok güzel yaþýyorsun, çok güzel...
hep ayný kadere banýp banýp
kendi daraðacýnda tekmeyi kendin atýyorsun;
ve sen insan,
buna hala yaþamak diyorsun!