Yükselir kentin vaveylasý,
lal þafaklarýn tutuþur dilimde..
Bilirim ;
kýrýlan aynadaki yüzüne dokuz kere aðladýn,
ben dokuz doðururken öksüzlüðüne.
Misal ; Hayat,
küçük parmaklarýnla yüzüme çizilen
anne hecesi ise
Masala uzak, gerçeðe yakýn
düþ ötesi bir hasret içerim, gençliðinden.
Demir kapýlarýn aðýr ve baskýn sesinde
Saçlarýmý ismine uzattýðým nehirlerden akarým,
avuçlarýmda gözlerin..
Ahh..!
Mýsýr’da ayaklanan
Filistin askýsýnda acýlarýma iliþen,
o vakur gözlerin..
Ya da
Körebe oyunlarýnda yenik düþmüþ bedenime,
býçak gibi saplanýp kalan kederin
Anla ki ;
"Yollara düþmüþüz yolumuz gurbet"
öylesine derin..
Kan ve kin kokusu esip geçerken baþýmdan
Ve sen öyle mahsun, öyle içli gülümserken
Duyarým ;
içinde denizler büyütürsün, mahir ellerim olmadan.
Ayýþýðýnda uzar kentin ara sokaklarý,
demir ökçeler vurur ayaklarýmý..
Turnalar süzülürken fýratýn koynuna,
tezgahýma onbir simit taþýrsýn çocuk..!
Her sayým vakti ümitsizliðine dokunur ruhum,
içimde sokak telaþýn..
Akþamüstü kapýlar çarpar yüzümüze
Ben yaprak, sen rüzgar
Gözlerimiz buluþtukça avluya açýlan küçük pencerede
Kaybolur evren.
Þimdi sevda,
küçük bir kelebeðin omuzlarýnda sen=ben..