Yüzümü okþardý,
akþam(ýn)dan kalan gün artýðý rüzgâr.
Saçlarýmýn arasýnda parmaklarýn dolanýrdý,
çözülürdü yüreðimin esaret koyaklarýndan yetim melekler.
Sen merhamet kadar güzeldin.
Hiç büyümedim ben,
mükerrer bir yalnýzlýk adaþým,
duvarlar sýrdaþýmdý.
Uzaktan sevmeleri bilirdim.
Bir de;
gözyaþlarýmý silen güneþ kavruðu ellerini,
belki bu yüzden her doðan yeni gün esmerdi.
Hiç sev(e)medin beni,
Oysa seni memleket gibi sevmiþtim.
Her dilden.
Her þiveden.
Çeviremediðim tek þey duygularýndý,
tercümesiz ve mutlaka sessiz.
Halaylarda mendil sallamayý da sevdim,
horon tepmeyi de.
Mum ýþýðýnda bir akþam yemeðini
bir sinide kahvaltý etmeyi de sevdim
seninle.
Ýstanbul’un yaðmura teslim yosun kokan caddelerinde,
fütursuzca dans etmeyi de.
Belki bu yüzden keman akortlarýný,
bir de içli memleket türkülerini çok sevdim.
Ellerinle ittiðin her sürgün,
ki; acýyý tuzla geçiþtirdiðim günlerdi.
Ve seni daha çok sevdiðim.
Bozardým ezberlerini…Yemin ederdim,
"karþýma çýktýðýn yerde alnýndan" öpeceðim derdim.
Öperdim topraðý öper gibi,
nasýl özlerdim.
Bir beceremedik asi durmayý,
ellerimizdeki kelepçeye kurþun sýkmayý,
iki dudak arasýndan çýkan bir kelimeyi suskuya yatýrmayý
bilemedik.
Bir ikindi vakti gömülüp gözlerime,
“hoþçakal" derken sen!
O an ne kadar büyüdüðümüzün farkýnda bile deðildik...
de_soulmate