I.
kaynar mum damlalarý döküldü önce sayfaya
kalem iþaret parmaðýndan küçük
þiir ölüsü dolu kaðýtlar masanýn ayaðýna sýkýþtýrýlmýþ
katran karasý gecede eylül sarýsý izmaritler
þair hala gelmedi
yine hangi cehennemin dibini üflüyor
baþlarým böyle þiire de þaire de
II.
saat epey ilerlemiþ
dolunayda çýktý
ýslak kokuyor hava sanýrým yaðmurda baþladý
karyola gýcýrdamasa hemen uykuya dalacak
/pencereleri kýranýn anasýný avradýný kýçýmýz dondu ulan/
-burasý ne zaman ben neresiyim- derken
kafasýný terliðe vurdu kara fatmalar
muadilsiz ölüm
III.
bozuk bir frekans kulaklarýný becerirken
yinede en sevdiði parçayý kesik kesik öksürür gibi dinledi
’’her mevsim içimden gelip geçersin
merhaba demeden elvada dersin’’
bir ses duydu derinden
canýný alýyorlar sanki bir kahpenin
duvarlarý týrnaklarýyla okþuyordu birileri
kuru ekmek gibi kuruyan dudaklarýný ýsýrdý
diþlerinde kanýn demirsi lezzeti
/çok þükür bu gecede doyduk/
diye inliyordu komþu kadýnlar
IV.
kaç izmaritin dibinde söndürmeye çalýþtý
þehvetin ýslak tenini
/ziftin pekini iç ulan/
tahrik olmayan her kadýnýn baþý aðrýr
ruhunu parçalarken azgýn siluetler
V.
tanyeri aðarmýþ
farkýnda deðil þair
zaman su gibi terlemiþ üzerine
diþlerini birbirine çarparak uyumayý öðrenemedi
ezan sesi duyuldu
her yaþadýðý gün/ah
üç kere aðzýný yýkadý
üç kere ruhunu
seviþme titreþimi gibi titrerken elleri
bir daha asla þiir yazmam
yazarsam ...
ruhuna el þiir!