Dokuz yüz altmýþ dokuz, yirmisinde temmuzun;
Ekrana kilitlendi insanlýk uzun uzun!
Ýnsanlý araçlarla aya ilk kez varýldý;
Amerikan gençleri, birbirine sarýldý!
“Ýnsan için minnacýk, âlem için devasa;
Bir adým atýyoruz, yaþa Varol ey Nasa! ”
Diyecekti Nil Amstrong; ; duydu bir öküz sesi;
Etrafýna bakýndý; ”Bu öküz neyin nesi? ”
Uzaklarda çift süren, yahut tarla çeviren;
Bazen de güreþ tutup, birbirini deviren;
Uzun hava söyleyen, kirmenle yün eðiren;
Üstelik, internete kýl çadýrlarda giren;
Ýnsanlarý görünce hayretinden bayýldý;
Nil Coni’si, üç saat sonra ancak ayýldý!
Ýnsanlar zavallýnýn, toplandýlar baþýna;
Hem tebessüm ettiler meraklý bakýþýna;
Nil onlara sorunca, “nerdensiniz, kimsiniz? ”
Dünya dar gelmiþ belli, Ay’a da hakimsiniz! ”
Dediler, “Boyninceli Oymaðý’dýr soyumuz;
Bura bizim yaylamýz, göçebelik huyumuz.
Biz yörüðün hasýyýz, hoþ geldin yaylamýza,
Misafir gönderdi ya, þükrolsun Mevla’mýza! ”
Yayýk ayraný içip, yiyince sýkma*, börek;
Nil Amsrong iman etti, þahadet getirerek!
Halil GÜLÞEN