Þunda bir canane gönül düþürdüm Yanaklarý dönmüþ nar danesine Ýnmiþ inmiþ mah yüzüne dökülmüþ Asýlsam zülfünün herdanesine
Tenhaca bulup da halim arzetsem Dertliyim derdime bir çare kýlsam Ol kiraz dudaðýn aðzýma alsam Pek tutup sarýlsam gerdanesine
Yüzünü göreli oldum serseri Sýr gümüþüne benziyor her yeri Meydana getirmiþ þöyle dilberi Aferin doðuran merd anesine
Der ki Hasan yar hayalýn görürken Naz ile bir danem yolda giderken Þunda bir dilberin methin ederken Hicabýndan döktü ter tanesine AÞIK HASAN DEDE ************** AÞIK HASAN DEDE Aþýk Hasan Hüseyin Orhan resmi kayýtlarda 1900 Minayik yeni adýyla Kuyudere köyünde doðmuþtur. Babasý, fahri olarak nahiye müdürlüðü yapmýþ Hüseyin Efendi, annesi Kazo ana diye bilinen Keziban Hanýmdýr. Ehlibeyt neslinden olup Ýmam Zeynel Abidin soyundandýr. Küçük yaþlardan itibaren gerek Aleviliðin esaslarý gerek saz-söz sanatý üzerine kendisini yetiþtirmiþtir. Kendisini tanýyan ve hayatta olan insanlar, Hasan Hüseyin Orhan’ý her yönüyle hakikate ulaþmýþ bir insan olarak tanýmlamaktadýrlar.
Hasan Hüseyin Orhan cem-camaat birleyen, insanlara sevgi, saygý ve hoþgörüyü aþýlayan Alevilerin ruhani liderleri sayýlan; inancý ile güçlü, bilgili bir "dede’ olarak bilinmektedir. Doðanýn saf, temiz ve güzelliðini kendi kiþiliðine yansýtmýþ ve bunu þiirleri ile bütünleþtirmiþtir.
Aþýk Hasan Hüseyin Orhan baðlamayý küçük yaþta öðrenmiþtir. Önceleri Hatayi, Virani, Pir Sultan, Yemini, Fuzuli, Dertli, Esiri gibi ustalardan beyitler çalýp söylemiþ, daha sonralarý kendi yazdýðý beyitleri de eklemiþtir. Aþýklarýn þiirlerini yazmalarýnda genellikle baþ vurduklarý bir yol olan mahlas kullanmayý, Aþýk Hasan Hüseyin Orhan’da da görmekteyiz, Mahlas, aþýklýk geleneðinde ve aþýk edebiyatýnda çokça baþ vurulan bir yoldur. Aþýk þiirlerinde kendi isminin yanýnda ’Mahsun Hüseyin’, ’Aþýk Hüseyniyem’ mahlasýný da kullanmýþtýr.
Araþtýrmamýz sýrasýnda Aþýk Hasan Hüseyin Orhan’ýn baðlamayý pençe ile, daha geniþ bir deyimle þelpe ile çok hünerli çaldýðý tespit edilmiþtir. Yine araþtýrmamýzda, sazýnýn perdelerini kesmek suretiyle, perdesiz olarak icra etmesi, aþýða has bir özellik olarak karþýmýza çýkmaktadýr.
Baðlama Alevi toplumunda kutsal bir saz olarak kabul edilmektedir. Bu nedenle, dini inançlarý gerçekleþtirmede ve icra etmede bir araç olduðundan, itibar görmektedir. Aþýklar için sazýn apayrý bir yeri olup, sazlarýna tutkun olduklarý bilinmektedir. Aþýk Hasan Hüseyin Orhan’ýn bilinen ve günümüze kadar söylenen ’Telli Turnam’ deyiþinde sazýna ne derece tutkuyla baðlý olduðunu, bu tutkusunu þiirlerinde, bir oya gibi iþlediðini görmekteyiz. Gerçekten de sazý onun için üzüntüsünü, kederini, sevincini paylaþtýðý gerçek bir eþ, vazgeçilmeyecek bir tutkudur. Sazýna bir eþ tutkusuyla baðlý olmasýnýn yanýnda, gerçek yaþamda hayatýnýn tek eþi Sultan Ana olmuþtur. Sultan Ana ile evliliðinden Hüseyin Avni, Doðan, Haþim Vehbi adlarýnda üç erkek Akgül, Makbule, Naile ve Halise (Kibara) adlarýnda dört kýz olmak üzere toplam yedi çocuðu olmuþtu.
Aþýk Hasan Hüseyin Orhan; Aþýk Veysel, Ruhsatý, Aþýk Daimi gibi, birçok aþýklarla sazlý sözlü meclislerde bulunmuþtur.
1937-38 yýllarýnda Ankara Devlet Konservatuarý tarafýndan bir çok deyiþleri ses kayýt aygýtlarýna alýnarak derlenmiþtir. 1938’de Ýstanbul’a gelmiþ, 18 adet plak yapýlmýþtýr. Günümüzde kaybolan taþ plaklara 36 adet türkü ve deyiþ okumuþtur. Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu repertuarýnda Telli Turnam ve Karþýda Kara Erik türkülerinin yanýnda repertuar dýþýnda kendi sesinden ve sazýndan bir çok türkü, oyun havalarý mevcuttur. Ayrýca yörede Aþýk’a ait bir Çok þiirler ve ezgileri kendinden sonraki kuþaklar tarafýndan günümüze kadar taþýnmýþ ve devam ettirilmesi saðlanmýþtýr.
Yaþadýðý dönemin devlet büyüklerine, Hatay’ýn Türk topraklarýna katýlmasý üzerine yazdýðý deyiþler zamanýn gazete ve mecmualarýnda yayýnlanmýþ, Halkevleri arþivlerine girmiþtir. Halkevleri de Aþýk Hasan Hüseyin Orhan’a sahip çýkmýþ, her Cumhuriyet Bayramý’nda Malatya Halkevi tarafýndan vazgeçilmez bir konuk olmasý saðlanmýþ ve icracýlýðý, þiirleri, deyiþleri tüm bölgeye tanýtýlmýþtýr.
Ekonomik olarak pek varlýklý olmayan Aþýk Hasan Hüseyin Orhan, ekonomik durumunu düzeltmek için özel bir gayret göstermemiþtir. Mensup olduðu toplumun ve icra ettiði müziðini, bir gönül iþi olduðunu, bu gönül iþinin hiç bir zaman ticari amaç uðruna kullanýlmayacaðý düþüncesiyle, ekonomik durumu güçlü olmamasýna raðmen, sanatýný para karþýlýðýnda deðer kaybettirmeme amacýyla, gazinolardan gelen bütün teklifleri tereddütsüz geri çevirmiþtir. Hemen hemen her konuda þiirler yazmýþtýr. Doðup büyüdüðü topraklar üzerine yazmýþ olduðu þiirinde, köylünün sosyo-ekonomik durumunu dile getirmiþ, hak’kýn bu topraklar üzerindeki etkisini ince bir dille anlatmýþtýr.
Kýsa süren yaþamýnýn (45 yýl) gençlik yýllarýnda kendi ve çevresindeki yaþamý konu alan doða ve toplumsal yaþantýyý, insani duygular içeren þiirleri aðýrlýk taþýrken sonralarý dedeliðin vermiþ olduðu öðreti ve gelenekle kendisini tümüyle Alevilik içinde tasavvufa yöneltilmiþtir.
Aþýk Veysel, Ruhsati, Aþýk Daimi, Aþýk Seyit Mefutni, Ýkrari, Hüseyin Orhan, Bayram Aksüt gibi aþýklarýn, kendisine hayranlýk beslediðini, hürmet ettiðini yine yaþayan kaynaklardan öðrenmekteyiz. Amansýz bir hastalýða yakalanarak genç yaþta 17 Kasým 1945’te vefat eden Aþýk Hasan Hüseyin Orhan geride yüzün üzerinde þiir býrakmýþtýr. Aþýk Hasan Hüseyin Orhan, diðer halk ozanlarýnda olduðu gibi, halk tarafýndan çok sevilmiþ ve adeta destansý bir kiþiliðe büründürülmüþtür. O kadar ki 17 Kasým 1945 yýlýnda kendi ölümünü tasvir eden þiirini okuduðumuz zaman ölümünden bir kaç saat önce yazdýðý ve ölümünü sezinlediðini anlamaktayýz. Halk arasýnda müspet yönde bir takým söylencelerle beraber, O’nun adeta ermiþ mertebesine ulaþmýþ bir kiþi olduðu, yöresinde kabul edilmekte ve saygý görmektedir.
Tekke edebiyatýna mensup olan aþýklar, yalnýz þiirlerini söylemekle kalmayýp, tekkeye mensup olan müritlerini eðitme görevini de üstlenmiþlerdir. Tekke mensuplarýnýn, kendi inanç ve düþüncelerini "yayacak ve gelecek nesillere taþýyacak kiþileri eðitip, el vermeleri manevi bir zorunluluk olarak karþýmýza çýkmaktadýr. Böyle bir dünya görüþünü benimsemiþ olan Aþýk Hasan Hüseyin Orhan, halkýn milli kültür ürünlerinden biri sayýlan aþýklýk geleneðini, yozlaþmadan günümüze kadar süregelmesinde çok büyük bir rol oynamýþtýr. Vefat ettikten sonra geride aþýklýk geleneðini sürdürecek bir de kuþak býrakmýþtýr. Böylece Minayik köyünün aþýklýk geleneði günümüze kadar süregelmiþtir. Bu kuþaða, Merhum Ýbrahim Mamo TemÝz (Seyit Meftuni), Merhum Hüseyin Avni Orhan (Efendi Dede), Haþim Vehbi Orhan, Merhum Hüseyin Temiz (San Dede), Muharrem Naci Orhan (Ýkrari), Hasan Temiz, Hüseyin Orhan ve Bayram Aküt gibi örnekleri sýralayabiliniz.
Aþýk Hasan Hüseyin Orhan’ýn yüz yirmi sayfalýk kendi el yazýsý ile yazmýþ olduðu eski Türkçe þiirleri ve düþünceleri(cönk) günümüz türkçesine çevrilmiþtir. Aþýðýn mezarý doðduðu yer olan Malatya’nýn Arguvan ilçesi Minayik yeni adýyla Kuyudere köyündedir. ............................................................................................ )(-)(-)(-BUÐULU CAMLARA YAZDIM ADINI-(((-34-)))(-)(-)(
Bende bir güzele gönül kaptýrdým Dudaklar benziyor nar tanesine Özledim,cemali gözümde tüttü Selamlar gönderdim bir tanesine
Öyle bir baktý ki taþ olsa erir Her yiðit uðruna canýný verir Derler ki yiðitlik nam ile yürür Baðlandým saçýnýn her tanesine
Evrende görmedim benzeri yoktur Karþýma çýkaran muhakkak Hakk’týr Öyle bir teni var pamuktan aktýr Benzettim döþünü kar tanesine
Bakýþý gülüþü del/eyler beni Sevda ki yürekte sel eyler beni Leblerine deðen gül eyler beni Deðiþmem ben seni zer tanesine
On/la nefes alýr onu solurum Bir gün göremezsem inan ölürüm Her bir damlasýna kurban olurum Hicaptan her düþen ter tanesine
Yaþanan günleri hatýrlar gibi Lapa lapa yaðan o karlar gibi Yanaðýn ýslayan yaðmurlar gibi Hayraným Mevlâ’nýn sýr tanesine
Güzelim yüreðim aþkýna kandý Her gün hûþu ile adýný andý Lüzumsuz sevdanýn ýþýðý yandý Gönlüm aydýnlandý nur tanesine
Aþýk Lüzumsuz Sadýk Daðdeviren
ZER:Altýn Sosyal Medyada Paylaşın:
ASIKLUZUMSUZ Åžiirleri
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.