Züleyhalar yazmasýnlar deðil mi?
Bunu kaçýndan duydum bilsen,
Haklýlar…
“Yazma Züleyha, yazma…
Gömlekler gerim gerim gerilmiþ,
Dokunsa ipek saç telin, yýrtýlacak,..
Kulaklar saðýr olacak,
Gözler kör olacak…
Sürme ellerine bakir kanlarý,
Kurban etme masum canlarý,’
....
dediler.
Kelamdan güzeli yok,
Kelamdan çirkini yok…
Kimler düþmez ki kelamýn zehirli aðlarýna?
Tuzaklarý arayýp bularak,
Ateþlere aþýk atlayan pervane böcekleri...
Yandý, bitti...
Küllerden doðulur mu tekrar, ne dersin?..
Var mý bir çelik yürek,
Rabbinden bir emare görmese meyletmeyecek?
“Züleyha..
Zavallý kadýn, küpün içinde ne var ise o sýzýyor,
Bir resim karesi oluyor,
Bir uçan balon oluyor,
Bir sevdalý saç teli, rüzgara teslim
oluyor…
Ne var ise o sýzýyor, ne yapsýn zavallý…
Es-Settar’ý mý unutmuþ ne?
Ne deli, deli cesaretli, yok bu cesaret deðil…
Teþhir…
Seve seve, bile bile, isteye isteye,
Vah dall kadýn,
Dallin pusuda…
-Haydi Züleyha boþalt da içini, dolduralým…
Meryem edelim seni…
Vazgeç bu iþten, sen de kurtul, biz de kurtulalým,
Zehirli oklarýný yakalým,
Küllerini kör kuyulara dökelim,
Kokusu, zerresi bile atmosfere dokunmaya,
Murdar etmeye…
Zerreleri kanser olmuþ yaralarýmýzý daðlayalým ateþler ile…
Seni gören gözlerimizi silelim gömleðimiz ile,
Sana dokunan ellerimizi yýkayalým kaynar sular ile,
Sen de kurtul biz de…
Yazma Züleyha, yazma…
Ya Settar de, daha güçlü de, ama sus, sesini namahrem duymaya…
Sakýn, dudaklarýný raksettirme, bir hece bile söyleme…
Yazma Züleyha… Yazma… Geceyi kelam rengi ile zehirleme, sus…
Bir rahat uyku, ölüm olsun býrak da, sen iliþme!..
Sus Züleyha!
....
Ey toprak! Sen de toprak olma,
Güneþ, dur artýk parlama…
Rüzgar, esme öyle deli deli, dur…
Sen, sen olma…”
Dediler,
sustum…
Haydi, giy gömleðini de, git artýk…
Gün aðarmakta…