MENÃœLER

Anasayfa

Åžiirler

Yazılar

Forum

Nedir?

Kitap

Bi Cümle

Ä°letiÅŸim

TELDE KELEBEK TOZLARI
erdorum

TELDE KELEBEK TOZLARI



küçücük
toz zerreleri uçuþur
telleri fark etmeyip
çarpan kelebekten
kanatlarýndan
yontulu mermerler düþüyor

isimsiz yýkýlmalara ad

çakýlýyor her biri

duyuyor bir bir tenim
baðýrmalara
acý çýðlýklara tanýk oluyor gözlerim

“toz” diye baðýrýyorum
kelebeðin fosforlu sýrrý onlar

çýðlýklar yükseliyor

“çekin þunu tepemizden”
kanatlarýný çýrpýyor kelebek
aðýr çekim bir film

güm güm

altýndaki telaþa
o da telaþlanýyor

ses ve panik helezonlarý
ritmini bozuyor kanatlarýnýn
kanat uçlarýndan
bedenine yayýlýyor acý

ortalýk fosfor tozu

sýrrý üç günlük özgür
kanatlarýnýn

yayýlýyor yere göðe
yayýlýyor dibe derine
her ne ki “var”
toza boðuluyor

kelebek tele dolanýyor
bileklerini kesen tele
parmaðýný boðan
bedeninin en mahrem
en ince yerlerine
ustaca konuþlandýrýlan
tele dolanýyor

tel yanýyor
toz yanýyor
sýr yanýyor

bir ince et kokusu
genizlerde

can yanýyor

bir el kocaman
çýkýp yüreðinin en dokunulmaz
en sýrça köþesinden
çekip çýkarýveriyor
“an” bahçesine

“an” bahçesine
külü yaðýyor
yaþanamamýþ öpüþlerin
kavruk dudak derilerinin

külü yaðýyor
okþanamamýþ
bir bebek saçýnýn her telinin

külü yaðýyor
hiç yaþanamamýþ aþklarýn
koparýlmýþ sayfalarýnýn,

bir bir takýlýyorlar
“an” bahçesinin
gül dikenlerine

kitaplar
kalýný incesi
cildi daðýlmýþý yýrtýlmýþý
yakýlmýþý
derlenmiþi toplanmýþý

sonra senin verdiðin
okunmamýþ
okunamadan yýrtýlmýþ olaný

cilt kapaðý tutkala yenilip
alýveriyor eski halini

kapaðýn üzerinde
kara el izleri

hani bir de açmasan içini
sanki yepyeni

tavþan(ým)
hani o ilk ölen
kedinin kulaklarýndan tutup
sürükleye sürükleye
götürmeye çalýþtýðý
siyah olaný

kulaklarýnýn dibindeydi yarasý

can mý dayanýrdý o yaraya
yürek yanmaz mýydý
banyoya bulanan
al kýzýl kana

tamponlar sargýlar
ve sabaha kadar
acý öpüþler
can çekiþler

tavþan(ým)ýn
kaskatý bedenine doðan
günün ilk güneþi

kitabýný koydum yerine

hepsi birden
niþan almýþ
birer namlu keskinliðiyle
gözlüyorlardý odayý

kayýtçý birer
sorguç gözlem kararlýlýðý

beni-seni
olmadýðýn geceleri
gündüzleri

sevgiye ayarlý
dizeler geçiyor gözlerimden

acý aðdalarý
dokunana bulaþan
bulaþtýkça
bulaþtýðý yerden
cýlýz tüyler yerine
can-teni koparmanýn
aðýr sancýsý

sevgiye ayarlý sözler
kimden

herkes olmamak adýna
türetilen
söz dize oyunlarý
farklý olma savaþý
o olmamak adýna
yatak odalarýnda
marka yerine ödenen
“sözlük sevgileri”

hanede viranede
“dost” ateþi yerine
puþt çýkarý besleniyor
ha bire

bir þeyler eksiliyor “çok” tan

“yok”
içine alýyor
her ne “var”sa

“yok” ta
çoðalmak ne güzel

“çok”ta
“yok” olmanýn
adýyla

ya sende eksilmem
iþte bu acýtýyor her yanýmý

sende “sen” olmanýn tadýyla
“yok” olmuþken

ne alakasý var
“eþek masallarý”na bulaþmanýn

taþýnamaz yüklere talip olmanýn
telaþý

banyodan kanalizasyona karýþan
aþksýz “yok” oluþlarýn
kirli suyunu
tavþan(ým)ýn
al kýzýl kanýna karýþtýrmama
telaþý

ne zaman öðrenilir
gözle, yürekle
tenle konuþmak

bu karanlýk oda
düðmesine dokunmadan
ne zaman aydýnlanýr

-“sen” den bana eklenen
bir þeyler
dönenir içimde-

içimde bir yerlerde
hiç dinmeyen
hoyratlýk

kendime benzetilmeklerimde
çalýnýp-çýrpýlýp götürülen
bir þeyler akýyor
parmaklarýmdan

oysa
dudaklarda kalan
bir tatlý dem sade

dost aleviyle yandýkça
coþan

konuþtukça ibadet mevsimi
yaratan

tenimizin en yalýn sözcükleri

-aþkýn terleri-
ki

ateþten potasýnda
can-kuþum
susmasýn diye
direniyorum

yüreðimin her deminde
incelen söz pýnarýndan
alýp can-acýmý
yaslanýyorsam
düþlerinin zirvesindeki
ýssýz gül bahçesine

güneþ çiçekleri
her yaný
kasýmpatýlarýyla bezesin
ve söðüt dallarýnda
iðde kokularý
ve kayýsýlar kýzýlcýklar
zamanýn her köþesinde
çocuk gülüþlerine dönsün

adý
sevi-cem olsun
doðacak çocuðun
diyorsam

bil ki bir nedeni var

çünkü
can tenine
emekle dokunuþla
nakýþlanýrsa sevgi
tüm çocuklar
karanlýklar içinden
gülücüklerle açarlar
ki umutla bezenir
yüreðimizin düþleri

iþte o zaman
fýkýr fýkýr bir dost yüreðiyle
tenini aþar düþlerim
ve
hoyrat bir aþk yumaðýndan
alýr götürür
beni dokuyan sýcaklýðýna

ya nasýl anlatýlýr
konmamýþ isimler çocuklara

can-acýsý nasýl anlatýlýr

oysa acýyý
ten dilinden tanýmak
ne güzel

ne güzel þey
güneþe varana kadar
yüzümüzü
dost ýþýðýyla yýkamak

isimsiz bardaklardan
yürek atýmlarýný içmek
ne güzel

ne güzel þey

tende
bir damla terle
bütüne karýlmak

tariflere
i mgelere isimlere
sýðamamak
ne güzel

ne güzel þey
sýcaklýðýnýn
nakýþ nakýþ “ben”i dokumasý
tamamlamasý

acý öpüþler
kemiriyor bedenimi

elleriyle
korkularý kadar
kara yürekler
dolaþýyor çevremde

can-adlarýna
baþka adlar arayanlar
çýmacý kamaralarýnda
korkak çocuklar doðuruyorlar
ha bire

ekþimiþ
ter kokularý sýzýyor
tenlerden
sokaklara

gözlerinin çevresinde
siyah girdaplar
insan gülüþlü cellatlarýn

her girdabýn içinde
çýrýlçýplak
terkedilmiþ
çocuk çýðlýklarý

hoyrat bir çaðlayan gibi
akmalý yürekler

isimsiz çocuklar
yürek gürültünü duymalý

gelecekse aþk
bakýþlarýn gibi gelmeli

acý fýrtýnalara
yürek açýlsa da

ürkek öpüþler acýtmamalý
canlarý

her öpüþ
koyu bir irin boþaltmamalý
yüreklerden

tenlere takýlan isimler
geri verilmeli sahiplerine

odaya çöken aðýr karanlýk
ve yolunu kaybetmiþ
bir kelebeðin
duvara vuran
cilveli gölgesi

ne zaman aydýnlanýr
düðmesine dokunmadan
bu karanlýk oda

göz teni görmüyor odada

ardýndan
bir savaþ
korku

tavþan(ým)ýn kaný akýyor
güneþsiz duvarlardan

pelte pelte üzerime devriliyor
karanlýk

kitaplardan
bir gürültü yükseliyor
ýslak güneþsiz duvarlara çarpýp
výcýk výcýk bir telaþ kaplýyor her yaný

gelme vaktin
akýp gidiyor hýzla

bir kalkabilsem yerimden
kapýya bir uzanabilsem
ten ýþýðýnla dolsa içerisi

kapýnýn ardýnda “sen” varsýn

yokluðunda
can-kuþlarýn
can verdiler
birer birer

ne kelebek tozunu
ne de tavþanýn
boyun yarasýný gördüler

seni sordular
acýlarýna

kýzýlay bulvarý’nda
kordonboyu’ nda
kömür tozlu sokaklarda
altýparmak’ta
beyoðlu caddelerinde
istiklal’de

okulumun hemen alt sokaðýnda
yürüyorsun

kucaðýnda kitaplarýn
yaný baþýnda
solgun bir ten-verici silueti

isimler uçuþuyor kaldýrýmlarda

isimsiz bir ten-satýcý takýlýyor peþine

ten-alýcýlar dudak ýslatýyor
ürkek adýmlý telaþýna

dibine kadar sokulan tinerciye
dirsek vuruyor ten-alýcý

kaçýyorsun
belli etmeden kývrak telaþlý

çiçek pasajý’nda buluyorsun kendini

entel() masalarýnýn arasýndan
balçýk çamuruna batmýþ
siyatikli bir hasta gibi süzülüyorsun
deymeyin
çýkýþ kapýsý nerede

sakallý bir entel()
dudak titretiyor

permalý
sakallýnýn piposuna
takla attýrýyor parmaklarýnda

“her köye bir piyano…”

sakallý
bira bardaðýný masaya vuruyor

karides týkýþtýrýyor aðzýna
konuþtukça masaya yaðýyor
karidesin yutulamamýþlarý

“köy muhtarlarý
aydýn olacak kardeþim…”

“iþin ne
köyü cazip hale getirecen
þehre kaçýrmayacan milleti…”

“koçum… doldur þu bardaðý
hadi aslaným….”

Kemerini bir delik gevþetiyor

“ver þu pipomu kýz…”

yakmaya çalýþýyor

“ bir de o oyunu…
taþraya taþýmalý
köylere…”

kafasýný kaldýrýyor
masalarýn arasýnda
akordeon çalan kadýný arýyor

“huu madam
bitmedi mi oradaki fasýl

heey kemancý
kardeþ sen bari uzanýver buraya”

kemaný ve ezberiyle
kendinden emin
iliþiveriyor masanýn köþesine

baþýný sallayarak
aðdalý yorum dizeleriyle
kemanýn en üst perde týnýsýna
eþlik ediyor masa

arada beleþçi yan masaya
bahþiþ verirler mi kaygýsýyla
göz atýp gülücük daðýtýyor kemancý

coþtukça coþuyor masa
bir de yan masa

permalý
çaktýrmadan
pedini düzeltmeye çalýþýyor

garson
keman çubuðundan sakýnýyor

iki at kuyruðu kýlý
keman çubuðundan
kurtulmaya çalýþýyor

sakallýnýn
elini hissediyorsun kolunda

“bacým dikilme öyle
otur þuraya”

duyamadýðýn
bir mýrýldanma dökülüyor
dudaklarýndan

kapýyý arýyorsun
hýzla süzülüyorsun
masa aralarýndan

insanlar birbirine sürtünüyor

bazen balerin gibi
parmaklarýnýn üzerine yükselerek
ilerliyorsun deymemek için

turistler
boyunlarýnda pasaport para
çantalarý
ellerinde kocaman bardaklar
akordeoncu teyze aralarýnda
halay çekiyorlar

bardaklarý sallandýkça
üzerlerine yere bira yaðýyor

terden biradan koltuklarýndaki
bacaklarýndaki sarý tüyler
tenlerine yapýþmýþ
bir aðýzdan
sözsüz baðýrmalarla
akordeoncuya eþlik ediyorlar

balýk pazarýndaki satýcýlarýn
sesi geliyor derinden

o tarafa yürüyorsun
çýkýþa

bardaklar boþalýyor
köþede bir tartýþma

yolunu þaþýrmýþ bir þarapçý

göz göze gelmeye çalýþan
iki aþýk

takým elbiseli kravatlý
gül satýcýsý

kavanozlu cevizci

kaytan býyýklý tombalacý

çaktýrmadan
parmaðýndakini
masanýn altýna süren
kadýn

elini masaya vurarak
aðlayan adamý
dinliyor görünen
bir çocuk

“annen
annen hiç duymadý beni
evlat”

hýzla boþalýyor bardaklar
hepsini sen içiyorsun sanki

boþ bir masa
tam oturacakken
kapýyý görüyorsun

hýzla atýlýyorsun

ayakta vakur birasýný yudumlayan
askýlý pantolonlu adama çarpýyorsun

bardak düþüyor elinden
kabahat yapmýþlýðýn telaþýyla
eðilip kýrýk camlarý topluyorsunuz yerden


cam parçalarýný
boþ masaya koyuyorsunuz

adam sana
teselli sözcükleriyle mýrýldanýyor

“yazarým ben
öðlesine uðramýþtým buraya
sýkma canýný”

diðer elinle
kucaðýndaki kitaplarý
düþürmemeye çalýþýyorsun

yazarýn her eðilip kalkýþýnda
bakýþlarýnýn tenine deðdiðini
tenine yazýlar yazdýðýný hissediyorsun

bir alev sýcaklýk sýzýyor bedenine

elinin tersiyle aðzýný silerken
parmaðýyla gözlüðünü düzeltiyor
mýrýldanýyor

gözlerinde canlý tutmaya çalýþtýðý
feriyle

“tesadüf deðil bu
sen geldin
hani kanatlarýn…”

“ne kanatlarý
onlar can-kuþlarýmla gitti”

diyorsun içinden

kucaðýndaki kitaplara uzanýyor


“benim-
baksana benim kitabým bu”

gözleri
gözlüðünden çýkacak dýþarý

“tesadüf deðil dedim sana
kitabým ve sen…”

þaþkýn izliyorsun yazarý

kitapla birlikte
elini tutuyor

cam kýrýklarýný toplarken
tenini yaktýðý
bakýþlarý hissediyorsun ellerinde

ritmik bir telaþ yazarda
zaman kazanmaya çalýþýyor
gözlüðünü çýkarýyor
pipo gibi aðzýna götürüyor
gözlük dudaklarýnda
gömlek cebinden kalem çýkarýyor

gözlük kalem kitap
ve elin

bir þeyler söylüyor
iþitiyor ama duyamýyorsun

elini dirseðine götürüyor

“haydi çýkalým buradan”

”haydi” ne
nereye
bir tek “can”
“haydi” derdi oysa

“ne kelebeðin kanat tozlarýný
ne tavþanýn ense yarasýný
ne de can-kuþlarýn
toplu ölümünü
yaþamadýn sen…

can’ým neredesin”

üzerine devriliyor arkandaki uðultu
akortsuz keman gýcýrtýlarý
köþede kavga sesleri
týkýyor kulaklarýný

“yenikapý’ya gidelim
güzel bir balýk lokantasý var
arkadaþlarýn”

gözlüðünü takýyor
kalemi cebine sokuþturup
kolunu çekiþtiriyor

“istersen
sarýyer’de rasim usta var
sanatçý dostlar gelir oraya
kalacak yerin yoksa
kurtuluþta evim var
eve çýkarýz

dur ya adýn ne senin”

çið bir tebessümle bakýyorsun

“benim adým…
doðru ya
bir adým olmalý benim

ama ne o “ad” ben’im
ne de ben o ten’im”

diyorsun içinden

“býrak gideyim” diyorsun

sesin titriyor
boðazýn acýyor
üþüyorsun

herkes sana bakýyor

bira bardaklarý üzerine boþalýyor
baþýn dönüyor
kararlý bir sesle

“gitmem gerek” diyorsun

yazarýn ellerini
ayýrýyorsun kolundan

hýzla çýkýyorsun oradan

arkandan çaresiz bir hamle

“kalsaydýn…
hiç olmazsa
döktüðün biramý ýsmarlardýn”

alýþýlmýþ sövmeler
oynatýyor dudaklarýný

kucaðýndaki kitabýn
göðsüne deydiðini hissediyorsun

eli sanki kitabýn üzerinde

elleri teninde geziniyor
yüzün ýsýnýyor
canlanýyor sanki kitap
atmaya çalýþýyorsun

kalabalýk
alýp verirler
diye korkuyorsun
kitabý sinirle
kolunla vücudun arasýnda
sýkýþtýrýyorsun

göðsün terliyor
ince gömleðinden sýzan ter
kitabý ýslatýyor

boðuyor yazarýný
boðuyor yaþanmadan
yazýlanlarý
boðuyor sadece yazmak için
yaþanýlanlarý

kitap eriyor teninle kolun arasýnda

yalýnayak
mendilci bir kýz çocuðu
yavaþlatýyor adýmlarýný

“evimiz yandý be abla…”

bir kapkaççý
seninle ayný ritimde yürüyor
açýðýný kolluyor kurnazca

ten satýcýlar
ten alýcýlar
ve ten vericiler
ayný yerlerinde

tinerci çocuklar
kararmýþ üstüpülerini emiyorlar

övünç kaynaðý
gazete bulmacalarý çözer gibi izlenen
aç aslanýn ceylan sürüsünü
avlama belgeselleri
ve sote yatýþlarý

ceylanlar
gibi ürkek

“iyi aile bireyleri”

toplu veya tek tek
baþlarý önde gözleri sotelerde
bir an önce
evlerine ulaþmaya çalýþýyorlar
sana çarparak

bir polis sireni

kýz kaçýyor

tombalacýlar
torbalarýný gömleklerine sokuþturuyor

jartiyerli bir ten iþçisi
beklediði kapýdan içeri dalýyor

epilasyon sakallý
narin ayakkabýlarýnda
kocaman ayaklarýyla
bir gurup eþ-ten-iþçisi
mis sokak’tan
tarlabaþý’na koþuyor

birinin
ayakkabýsýnýn topuðu kýrýlýyor

polis arabasý
önlerini kesiyor

diðer ekip
arkadan sýkýþtýrýyor

kalýn baðýrmalar
ince siren sesine karýþýyor

kulak zarýn acýyor
hýzlanýyor adýmlarýn

muhallebicide
üniversiteli gençler
yine tavuk göðsü yiyor

yan vitrininin altýnda
demirden ýzgarasýnda

yakasý mendilli
liseli bir çocuk yatýyor

karþýsýnda
olgunlaþma galerisi

kitap sergisi var yine

kýrýþýp eskimiþ
“kitap imzalama günleri” pankartý

içeride alýcý özlemiyle bekleyen
daha yýrtýlmamýþ
daha yakýlmamýþ

“korkularý kadar
kara yürekli insanlarýn”

ellerine geçmemiþ
yepyeni kitaplar

saat maðazasý
yine erken kapatmýþ

bitiþiðinde turist lokantasý
tablo gibi vitrini
kokusuyla sýcaklýðý
yüzünü yalýyor

tinerci bir çocuðun burnu
camý kirletiyor

adam kovalýyor

dünya ve fitaþ
yine alt yazýlý film oynatýyor

asma katlý birahane

ve taksim
(üleþme meydaný)

beyoðlu ve taksim

bir bedende
yürek ve baðýrsak

iki ayrý iklim
iki ayrý dünya

ýþýklar led lambalarý

sýraselviler kavþaðýndan
karþýya geçiyorsun

farlarý açýk bir reno
üzerine geliyor

çarpacak
duralýyorsun
kitaplar elinden fýrlýyor
firen sesleri
baðýrmalar

reno takla atýyor
beyaz reno yanýyor
sadece reno yanýyor

parçalarý meydana saçýlýyor

insanlara çarpýyor

insanlar devriliyor
insanlar devriliyor
insanlar devriliyor

caddedeki kitaplarýn
her yapraðý
kelebek gibi uçuþuyor

kaldýrýma çarptýðýn dizinden
kanlar akýyor

herkes kaçýyor

ýþýklar görünmüyor
ortalýk toz
ortalýk can pazarý

sular idaresinin ýþýklý gazetesi patlýyor
parçalarý kurþun gibi
saplanýyor insanlara

hava yollarý reklam panosu
katýlýyor seremoniye
onun da parçalarý kurþun gibi

saplanýyor

ortalýk toz
duman

gülle gibi düþüyor kelebek tozlarý

yýkýlan insanlarýn baþuçlarýna
isimsiz mermerler gibi
çakýlýyor her biri

maksim’in önünden
etap’a koþuyorsun

kazancýlar yokuþu’nda
kemalle karþýlaþýyorsun

can dostum kemalim

babasýnýn evden attýðý günü
anlatýyor cansýz bedeni

“sen bu eve layýk deðilsin
defol”

ölü dudaklarýndan dökülen
yazdýðý son mýsralar
yankýlanýyor
taksim meydanýnda

“Ýstanbul soðuk
üþüyorum
iþ ver bana patron
donuyorum

çorap ver
çorba ver

allah belaný vermeden
ekmek ver para ver

evim nerede
pastane ýzgaralarý
izin ver amca
beton soðuk
üþüyorum

evimin yolunu tutuyorum
beyoðlu’ndan
surdibi’ne
yayan”

sen kemali hiç tanýmadýn

aðzýn kuruyor
dizindeki kan çorabýna yapýþmýþ
teninden ayrýlmýyor

belediye zabýtalarý
bir simitçiyi kovalýyor
simit tepsisi havalanýyor

susamlar uçuþuyor

etap kapýsýnda
bir kadýnýn boynuna geçiyor
simitlerden biri

kadýn baðýrýyor

simitçi
zabýtalara yakalanýyor

baðýrýyor

ellerinden kurtuluyor
simitçi

zabýta arabasý
panzer gibi lastikleri
peþine takýlýyor simitçinin

simitçi düþüyor

küçücük bedeni
koca lastikler altýnda
kayboluyor

kelebek tozuna boðuluyor ortalýk

gümüþsuyu yokuþu’na doðru
koþuyorsun

yaraný acýtýyor çorap

kültür sarayý’nýn ýþýklarý
dizindeki
kuru kanda oynaþýyor

askeri hastane’nin penceresinde
menenjitli bir çocuk
tanýdýk bir gülümsemeyle
el sallýyor

dolmabahçe’den esen
boðaz esintisi
dizindeki kanlarý yumuþatýyor

ve istanbul teknik
özlemin

karþýsýnda “yol” apartmaný

kapýsýna dayanýyorsun
yedi katlý “yol” un

dokunmadan daha
kapýsý açýlýyor

okul derslerin uçuþuyor
her basamakta

fiilinden sýfatýna
zat’ý þahanelerinden cemine
cemalinden görülene
kemalinden
sýr ötesine

en üst kata ulaþýyorsun
kapýsýnda minik bir levha

“haydar”

yazýyor

genelevde aþýk olduðu
ten iþçisi serap’la evlenmek için
baþ ten iþçisini yaralayan
liseli haydar

serap açýyor kapýyý

gülüyor
boynuna sarýlacaksýn neredeyse

elini uzatýyor
yumuþacýk elleri

öpüyorsun yüreðinle

bir çift göz
nasýl çizer bu kadar net
insan yüreðini

“elleri korkularý kadar kara insanlar
gelin
yüreklerinizi
ellerinizle kirlenen yüreklerinizi
verin bu ellere

“yok” luðun adýyla korkmadan
ölün birer birer

dudaklarýnda içmeye özendiði piposuyla
haydar görünüyor kapýda

“gel”
diyor ikisi bir aðýzdan

bu güzel tenler
bu can sesleniþ

banyodan
ferhan’ýn
þýmarýk baðýrmasýný duyuyorsun

bu iki tenin
bir damla teri

can-kuþlarý ferhan

“bitti çýkarýn beni banyodan”

uyuþan aklýn
yürek atýmlarýný sýkýþtýrýyor

ferhan’ý çýkarýp
karga tulumba
atýyorlar seni küvete

sýcacýk
deniz fýþkýrýyor kurnalardan

burada
bu denizde öleyim

“var” bitsin bu küvette

“ben” boðulsun
“yok” luðun adýyla

ferhan gibi
küçücük bornozuma sarýnýp
çýkayým buradan

yýkanýyorsun

sakallýnýn dudak ýslatmasý
kirli kýllý aðdalar gibi
yapýþmýþ gözlerine

permalý
kanlý pedini
boðazýna týkamaya çalýþýyor

yazarýn gözlerini
temizlemeye çalýþýyorsun
bacaklarýndan

göðüslerindeki kara ellerini
süngerle bastýrarak
sökmeye çalýþýyorsun

baðýrmalarý
siren seslerini
susturmak için
kulak zarýna kadar sokuyorsun
parmaklarýný

tenin yutuyor sabunlarý

her ne “var”
üþüþüyor banyoya

tavþan(ým) ýn can acýsý
karýþýyor deniz suyu
banyona

savaþ yeri banyo

anahtar deliðini
týkamaya çalýþýyorsun

haydar’la serap
açýveriyorlar kapýyý

her þey duruyor

kelebeðin tele takýlan kanatlarý
ten sýrrýna eriþiyor

ilk
koku geliyor burnuna

“bu koku”
diyecek oluyorsun

dilin dönmüyor

ferhan’ ýn bornozu
büyük geliyor ten bedenine

sarmalayýp kucaklýyorlar seni

içeride

tozsuz
güneþ kanatlý
kelebekler uçuþuyor


resim: eflatun acaroðlu

Sosyal Medyada Paylaşın:



(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.