Çocuktum, miniciktim, çok eskidendi; alabildiðine fakirlik-fukaralýk vardý,
Babam baðda, bahçede, tarlada çalýþýrken her zaman ayaðýna çarýk giyerdi.
Çok becerikliydi benim babam; çarýklarýný dana derisinden kendi yapardý,
Zaten hepi topu iki çift çarýðý vardý, bazen birini, bazý gün diðerini giyerdi.
Bazen çamur olur ýslanýrdý çarýklarý, onlarý yýkar, temizler gözü gibi bakardý,
Bugün gibi hatýrlýyorum dünleri; mevsim sonbahar günlerden de pazardý.
Hava kasvetliydi; bulutlar kapkara olmuþ, oradan oraya koþuþuyorlardý,
Çok sýkýlmýþ olmalý ki yürekleri, bir anda göz yaþlarý yaðmur olup boþaldý.
Babam tarlada öylesine ýslanmýþtý ama son derece mutluydu, umutluydu.
Ektiði ürünler yeþerip boy veriyordu, bazýsý tomurcuk, bazýsý çiçek doluydu.
Yýllar kendileri gibi eskitmiþti onu da yorgun bedeni direndikçe direniyordu,
“Doðmak kadar, ölmekte mukadder“diyordu Ulu Çýnar, ölümü umursamýyordu.
Sonbahar bitmiþ mevsim artýk kýþtý, hak vacip oldu ona da ömrü tükendi ,
"Bu dünyaya cýplak geldik, cýplak gideceðiz, ne var ne yok her þey kalacak" derdi.
Biricik çarýklarý bile vefasýzlýk etti babama; seni terk etmeyiz dedikleri halde,
Zaten çarýksýz gelmiþti bu dünyaya, öte dünyaya da çýrýlçýplak gitmek isterdi.
Saadettin Güven
Ýstanbul
Sosyal Medyada Paylaşın:
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.