Yorgun günün en rahvan anýnda,
Derin bir sýzý sardý yüreðimi
Heba edilmiþ bir ömre,
Bazen boran, bazen tufan olup yaðdým.
Dar sokaklarýnda yer alan evlerini
Bir pembe renge boyamak isterken
Ellerime doldu siyahlýðýn
Þimdi küf kokan siyahî bir hayat yaþarken
Yüzüne baktýðým her an,
Hasadýn olan kederi biçti gözlerim
Böyle kaç mevsime dayandým saymayý bilemeden,
Þerefi üç kuruþa harcandýðýn maziden
Binlerce ayrýk otu biterken yamaçlarýndan
Köküne kibrit suyu nasýl dökülür bilemeden
Hayli zaman oyalandýktan sonra
Yalýnayak düþtüm yola;
Yolculuðum kendime,
Açýldý gözlerime örttüðün perde
Gidiyorum…
Cennetten kovulmuþ sözcüklerle anýlýrken ismin
Sokaklarýndan geçmeye ürkerdim..
Gözlerinin içinde beliren
Dipsiz kuyularý görmekten,
Sakýnýrdým hep kendimi…
Ruhu ölmüþ, topraksýz bir mevta deðiyor
Civarýndan geçerken burnuma,
Ne kadar uzak durmaya kalksam kýyýndan
Bir bakýyorum kalem öfkemi yazýyor
Vicdaný þeytana pazarlanmýþ bir meta
Karanlýðýn içinden çýkýp geliyor…
Çile doldu, tüm ruhumla hissediyorum
Ufuklarýn ne kadar karaysa, gelecek inadýna apak
Önümde uzanan tünelin sonunda beliren ýþýðý görüyorum
Ey þehr-i virane seni terk ediyorum
Ben artýk kendime göçüyorum
perihan tunçok
esmize-izmir