SEVDİĞİM' in ölümüne..
Bugün sana yazmalýyým…
Bahara raðmen, yüreðimde hala ayaz zemheri…Hislerim çekmiþ kýlýçlarýný, ortalýk kandan geçilmiyor, akýlla muharebeye baþlamýþ, …
Yinede yazmalýyým ki,
Feryat figan yüreðimin arsýz fütursuz çýðlýklarý seslere vursun kendini
Ve duysun bu çýðlýðý tüm melekler…
Beni yaþamýn ortasýnda býrakýp ölümü seçen sevdiðim olsun.
Senin için iki can yerine soluyarak yaþar, binlerce kez ölürüm…
Tanrý’ yla þeytanýn gizli akidini de gördüm, hayatýn arka bahçesinde
kimsesiz, isyankar, asi, ama aþýktý þeytan,
Þimdi kadýnlýðým þeytanýný seçiyor, ..
Kimsesiz, asi, isyankar ama aþýk..
yanýyor göz yaþlarým avuç içlerimde
Ne seçenin günahý var ölümü, ne seçilenin bile bile……
Sevdiðim ölüyor diye dökülüyor göz yaþlarým, eðiliyorum…
Yinede sevdiðim, sen bildiðim gibi kal, hiç eðilme…eðilme…
Geçerken uðramýþtýn dünyama,
Ayak üstüydü, akþam vaktinin darlýðýnda -karþýlaþmamýz.
Selam verdim demiþtin, -‘düþtüysen kaldýrayým.’
O zaman diyemedim ‘Düþmedim ama tut. Tut ki tutunmanýn güzelliðiyle karýþsýn hayatýmýz’’ söyleyemedim, kýrýlmasýn diye kelimelerim..
Ýçime her çekiþimde, taze toprak kokunu,
Bilmiyordum eþelediðini topraðý, mezarýn için.
Ölüme tutkundu bir yanýn, bir yanýn yaþamla savaþ halinde, karmaþýk.
Kimsenin görmediði bir diðer yanýndaydým ben.
Sýkýca kapattýðýn tek gözlü yüreðinde,
Sarý bir ýþýk sýzýntýsýydým belki, elenerek güneþten geldim…
Ve sadece sende parlamak üzere..,soðura soðura içine çekildiðim..
Ýnsan bir kez ölümü özlemeye görsün diyordun,
-Bedbaht kabrimi, kendi týrnaklarýmla ve ecelime susamýþlýðýmýn yanýk hasretiyle
Nasýl da var güçle kazýyorum!!!!, gör diyordun
Ve görmem için yumduðum gözlerimi iyice açtýrýyordun, gerçeðe.
Hep inanmak istemiþimdir masallarýn mutlu sonuna.
Ki bana anlatýlanlarýn ,
‘uykunun kapýyý çaldýðý anlarýnda’,
Sonu hep mutlulukla baðlanýrdý…
Düþsel bir týný gibi kulaklarýmda býraktýðý o tatlý hazzý,
Meðer gerçek kahramanlarýn masallarýnda,
Alamazmýþ insan… gerçeðin en acý yaný belki de buydu, anladým.
Oysa ben ölümünden, ölümüne korkuyordum,
Siyah gözlerine bakarken, daha çok yeþeren gözlerimin,
Senin gözbebeklerinde gördüðüm rengi bir daha göremeyecek olmaktan
Ellerinin saçlarýma dokunuþuyla baþlayan, ve saatlerce süren
o eþsiz tangosunu bir daha hissedemeyeceðimden,
sen yokken meleðimin beni terk etmesinden,
ruhumu kemiren laðým farelerinin ayaklarýma dolaþýp,
beni yolundan etmelerinden,
keza ben sensiz kalýp, sensiz hayatý solumaktan korkuyordum.
Biliyorum her bir nefes çekiþi ciðerlerime doluþan sensizlikse,
Yürekten bir parça eti sömürüp gidecekti,
Sana adadýðým ruh güzelliðimin daðlarýnda zirvelerin karlarýný eritecekti belki..
Ya öyle olursa?
Ya karlar erirse ne yapacaktý kardelenlerim,
Ýsterdim ki henüz böylesi hiç yazýlmamýþ klasik bir roman gibi,
sonu hiç gelmeyen, cilt cilt parlak kaplý, hep yazýlsýn hep yazýlacak olsun sana içimde var ettiðim sevgi romanýn…
Seçilebilecek en güzel kelimelerim olsun senden yana,
ama hiçbir literatüre henüz geçmemiþ olanlardan.
Sýrf sana özel….
Yani öyle bir sevilmiþtin ki bende, þimdi kahretmeli miyim?,
Senden gebe kaldýðým ve içimde günden güne büyüyen sensizliðe…
Hani ölümü seçtin, yazgýný böyle fütursuzca tek kalemle çizdin…kahretmeli miyim?
Mevsimin en ayazýydý cümlelerin, bir lahit kadar ürkütücü ve soðuk
yaz sýcaklýðýnda olsa da gülüþlerin, dökülürken her kelimen,
o buz demi dudaklarýndan
bir o kadar üþürdü çýplak yüreðim, söyleyemezdim.
Hayatla þiþe çevirmece oynardýn sense,
Þiþe yerine, keskin bir býçaktý tuttuðun ellerinde,
Keskin yüzü sýrtlanlara çevirirdin,
Ki sen her þeyin asiline tanýrdýn, yaþam hakkýný, bilirdim…
Ve o býçaðýn keskin yüzünün bir gün sana döneceði bile bile,
Hatta umud ederek belki de, oynadýn durdun..
Hayatla oyunun buydu senin,….
Coðrafyan Karadeniz gibiydi,
Asla dibi görünmeyen, bilinmeyeni Asiliðin ve Siyahýn…
Hep hýrçýn dalgalý, en sakin halinde bile, diðer bir anýný hiç hesaplayamazdým.
Karadeniz gibiydi coðrafyan.
Sevdanla, Türkiye’ min, it sürülerinin ayak basmalarýyla çöle döndürdüðü ,
Kurumuþ topraklarýma yaðmaný,
Adamlýðýnla bereketim olmaný, sende yeþermeyi, çirkin siyahlýða inat,
Umud ederken…
Ýçimin en bakir hüzünlerinin haritasýný çizdin,..
Þimdi sen öldün….
Ýkimiz içinde en zorunu, belki de ilk kez bir þeyin zorunu, bana býrakarak,
Bir vücud hücresi büyüklüðündeki Yaþam’ ýn,
Tam çekirdeðinde kaldým…sen öldün, ben kaldým…
Ellerim bir ayaz soðuðuyla ýsýnmayý senin ellerinde öðrenmiþken,
Dilime yapýþtýrdýðýn o kindar sözcükler, Aþk’ a ancak seninle þekillenirken,
Alnýnýn akýyla apaçýk, ufuk çizginin karartýsýnda,
Parýldamaya çalýþan sarý bir ýþýk olmuþken,
Sen ölmeyi seçtin…
Azrail’ ini kendi dualarýnla çaðýrýp,
Beni yaþama emanet etmen,
Hangi imanlýnýn iþi söyle sevdiðim?
Dininin hangi kuralý sana inandýrýr bunu,
Yada inanman ölümüne hangi kitapta hak?
Þimdi susuzluðumun her bir damlacýðýna adadýðým ruhun, yok bedenimde…
Ölümden baþkasý ayýrýr mýydý bizi söyle?
Yokluðun, hangi sebeple akardý böylesine þiddetli çaðlayanlarla varlýðýma?
Oysa sevdanýn en mükemmeline yakýþan, layýk görülen bizdik…
Gergefe serip yüreðimizi, batýra batýra iðneleri,
Acýsýna kanatarak , en güzeline iþlenmiþtik…
Gidiþinle biliyordum,
Ne seçenin günahý var ölümü, ne seçilenin bile bile……
Sevdiðim ölüyor diye dökülüyor göz yaþlarým, eðiliyorum…
Yinede sevdiðim, sen bildiðim gibi kal, hiç eðilme…ölüme bile…
YASEMÝN ÖZKAYA
Sosyal Medyada Paylaşın:
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.