yoksun…
oysa dememiþtim bile
"dönmez hiçbir kýrlangýç bir daha
asla
bu þehre…
ve
öksüz kalýr bahar dallarý,
n’olursun gitme!..."
maviye küser miyim
bilmem,
siyaha mý sarýlýrým yokluðunda?
lakin iklimini deðiþtireceðim kesin
bu þehrin,
ve, ayazlarýna avuçlarýmdan yangýnlar süreceðim…
aramýzda bir kelime oyunu:
-gül, diyorum
cevabýn, sen…
-mavi? diyorsun
-sen…
-yaðmur?
-gözlerin…
-lodos’u soruyorsun bana,
iþte bak bilmiyorsun!
saçlarýma nefesini býraktýðýn o tepe,
þimdilerde lodoslara teslim…
o yüzden sorma bana yýllar sonra,
anlatamam ki tüm bunlarý bir kelime ile,
saçlarýmda kaybolmuþken nefesin
ve buðulu sesin…
yoksun iþte,
kaç sarýþýn güz devrildi bu masadan
bilemezsin…
yoksun...
yeni bir künye bulmalýyým bu þehre
þöyle en fiyakalýsýndan
ki;
yoksunluðun;
beni þehirden;
þehri, coðrafyadan silmesin…
aksayan bir zamanýn peþindeyim.
ve çocuksu susuþlar býrakýyorum her gece
yokluðunun baþucuna.
anýlarla sýrlýyorum yakamozlarý ,
evrenin öte yüzünü görüyorum
hayal gözlerinde…
yoksun, diyorum ya sana hep,
bilsen ki;
yokluðunda þiirler aþktan ne kadar yoksun…
bilsen,
belki gitmezdin…
belki...
/ mai /