saatlerin tik taklarýný kaybettiði ve tüm anýlarýn boþ olduðu benliðimizden..
iþte öyle bir zamanýn kara kaplý kitabý elinde mücellitin yeni harflerin, hiç eskimeyecek olan, yalýnlýðý ve yalnýzlýðý eþliðinde mücellit fincana kahve koydu sapý kýrýk bakýr cevzeden ve bir yaðmur baþladý hazana haberci birden aðaçlar yýkýldý gökler yarýldý cezbeden anlar anýlarý kovaladý dedim ya vaktin nâmýnýn kayýplýðý vakitsiz dolunay daða kondu fakat biz kalabalýðýn korna sesli dumanlarýnda kimsesiz
sen ey
sana yazdým tüm þiirlerimi bir cümlene ulaþmak için þimdi terkediyor mücellit þehri yaðmur çiserken inceden sen iðne ucuyla topraða verirken sesini
"can kuþum, umudum..." *
iþte burada kaybettim þirazeyi ve elimdeki kamýþ bir göl sessizliðiyle o vav’ý çizdi ve þuraya bir mim koydum özlettim kafiyeyi
sen ey
uzun otobüslerin zincirleme sýkýntý tümlemeleri çaðýnda gömleðimin cebinde huzur dilimde refah ve þiirin ýlgýt esintileri
daðlardan inen kekik kokusu "evrensel kadýnlar" *’ ýn münbit tutkusu ve apartman odalarýnda bahardan habersiz biz...