sen doðduðun an ben çok aðladým çocuk
oysa sen, gülmem için tek sebepmiþsin bu hayatta...
zülâl
yalnýzlýk adýnda bir isyan çýkýyor sesinden
kan renkli dudak lekesinde
zorunlu bir ayrýlýðý paylaþýr gibi
aðulu sözcüklerin kaderidir oysa
iliþtirilmiþ “kimse beni sevmedi” dipçikleri
anlamaya çeyrek kala
kapýsý çalýnýyor hayatýn
küskün bulutlar daðýlýyor
martý sesleri hangi makamda aðlar bilinmez ama
günlerden çok eski bir gün
ölüm yýrtýlmýþ hýrkasý ile veranda da
bir ömür ile sarmaþ dolaþ
yarýn ile kalp hep buruk
cigarayý ot kývamýnda tellendiren parmaklarýn
herkesi hep ayýplayan dudaklarýn
ve hep öpülmesi muhtemel göz kapaklarýn
seçemedim… hangisiydi gözlerin
sözlerindi biliyorum
koyuluðu zifiri bir felsefe tadýnda içtiðim
/ bir gün ben de aþýk olacak mýyým
onu bana deðil, gözlerine sor çocuk/
kýrýlmýþ dal
koparýlmýþ umut
ve geçip gidiyor bulut
gözyaþlarý daha henüz kývamýnda bile deðilken
gölgesi yüreðinin üzerine çizilmiþ kývrýmlar gibi
sarýlýyor hasret
bildiði tüm deðerler üzerine
þimdi melek uðurlamasý için çaðlayan
sevdanýn kanatlarýnda örselenmiþ leylak kokulu baharlarýn
zülâl pýnarý
… söylüyorum
suyun sana deðdiði yerde üþüyorum
titriyor iki kör kuyu içimde
ve bu yüzden sen
gözlerimde bir þeysin… abla