Henüz sönmüþ bir ocaðýn
Ýs kokulu duruþlarýna
Bir ömrün hikayesi boyanýrken
Saklanýrdý yüreði, titreyen çocuk misali
Aþk imkansýzýmdý benim
Vuslat uzak bir hayal
Korkuyordum biliyorsun
Tutsaydýn ellerimden
Býrakmasaydýn
Gel desen gelirdim
Ýstemedin...
Oysa
Issýz bir kadýnýn
Nar çiçeði dudaklarýndan dökülen
Tebessümlerinin
Taþ duvarlarýna sinmiþti incinmiþliði
Güz harmaný tabakalardan yayýlýrken kokusu
Kývýlcýmlanan bakýþlarda
Yasa durmuþtu zaman
Hangi salaya çýkýyordu bu ezan
Bilinmiyordu
Teninin kokusunda mý açmýþtý
Tüm menekþeler
Yoksa
Buruk bir tada mý gebeydi
Dilinin ucuna ucuna gelip de
Bir türlü söylenemeyen kelimeler
Kimseler duymuyor
Anlamýyordu
Kýrýk aynalarýn kirli çizgilerinde
Ýsteseydin
Bulurdun geçmiþin izlerini…
Topraðýn yanýk baðrýnda
Tane tane açýlýrken baþaklarýnýn sarýsý
Çeltik tarlalarýnýn çamurlu sularýnda
Çýplak ayaklarla dolaþýrsýn da
Kayganlýðýna düþer adýmlarýnýn yankýsý
Boz bulanýk satýr aralarýnda
Halbuki
Hangi dalýna konmaya kalksa düþlerim
Çýrýlçýplak soyunuyordu anýlar
Hani severdi ya kurt, puslu havayý
Hani bir göç zamaný kadardý ya kýrlangýcýn ömrü
Hani sabýrla pekmez olurdu ya koruk
Ýþte öyle bir þeydi bizim hikayemiz de
Eksik kalan bir þeyler vardý aramýzda
Biz göremedik
Ya da görmek istemedik
Sönmüþ yýldýzlarýn
Sahte ýþýltýsýndaki gizemi...
Eylül GÖKDEMÝR...16 Haziran 2009
/kalin ]