MENÃœLER

Anasayfa

Åžiirler

Yazılar

Forum

Nedir?

Kitap

Bi Cümle

Ä°letiÅŸim

DUT AĞACI
Ozanca

DUT AĞACI


Daha on sekizini yeni doldurmuþtu,
Töre gereði kana bulamýþtý ellerini.
Ýdamýna hükmedilmesinden sonra
Sinop mahpushanesine gönderilmiþti…
1953’ün nisanýnda,
Daðlarda mor çiçekler baharý karþýlarken….

Önce umutlarýnýn bittiðini düþünüyordu...
Sonra cezasý müebbete çevrilince,
Yaþama dair düþler kurmaya baþladý
Aç ve susuz konulduðu hücresinde!
Geçmiþin anýlarý yankýlanýyordu
Zindan duvarlarýnda,
Asýrlar gerisinden…

Kimler gelip geçmiþti,
Zamanýn geçmediði
Sinop mahpushanesinden!
Sandýkçý Þükrü,
Mustafa Suphi,
Büyük Türk Þairi Nazým Hikmet,
Sabahattin Ali,
Ruhi Su,
Ve daha niceleri…

Görmesine izin verilmediði
Hasta karýsýný kaybedince,
Ölmeyi düþünmeye baþladý bir an,
Cesaret edemedi bir türlü.

Yýllar yýllarý kovaladý…
Hücresinde açlýktan ölmek üzereyken,
Bir gardiyanýn gizlice verdiði
Yarým kiloluk kaþar peyniriyle,
Yaþama tutundu…

Anlamýþtý yaþamanýn deðerini,
Özgürlüðün anlamýný tanýmýþtý.
Güzeldi yaþamak!
Güneþ ýþýðýnda,
Mavi gökyüzünün altýnda,
Bir kerecik bile nefes almak doyasýya,
Bir ömre bedeldi…

Sonra
Ýçerdeki müebbet hükümlülerine
Umut ýþýðý olsun diye,
Bir dut aðacý dikti,
Hapishane bahçesinde,
Yatmakta olduðu
Koðuþ penceresinin tam karþýsýna…

Her gün,
Dut aðacýnýn büyümesini izledi,
Demir parmaklýklarýn arkasýndan,
Onu,
Çocuðu gibi sevdi hep uzaktan.
Artýk büyüyordu,
Ýçindeki umut,
Sýðmak bilmiyordu,
Dört duvar arasýna…
Yýllar dýþarýda su gibi akarken,
Zaman içeride durmuþtu….

Sandýkçý Þükrü’yü hatýrladý her gün,
Duvarlara kazýnan yazýlarda…
Sabahattin Ali’yi hatýrladý,
Sinop kalesine vuran dalgalarýn hýþýrtýsýnda!
Onu,
Bir, denizin dalgalarý oyaladý,
Bir de dut aðacý…

Zaman geçip gitmiþti,
Yýllar yýllarý kovalarken,
Sayýlý günler tez bitmiþti,
Þükretmiþti yaratanýna,
Gün ýþýðýna yeniden kavuþtuðu için…
Ve onca yýllarý boþuna geçirmemiþti,
Hayatý öðretmiþti ona Sinop mahpushanesi,
Özgürlüðün ne anlam taþýdýðýný öðretmiþti…

Dut aðacý büyüdü.
Meyvesini yedi,
Sinop kalesinin üzerine yolu düþen kuþlar!
Nice hükümlülere umut oldu,
Ve onlarý yaþama baðladý
Dut aðacýnýn öyküsü…

Hiçte kýsacýk deðilmiþ,
Þu ömür denilen,
Yaþanmaya deðer zaman.
Sinop mahpushanesini ziyarete geldi,
Yaþý sekseni aþarken…

Suskundu,
Mahkumlarýn kokusunun sindiði,
Hücre duvarlarý…
Hüzünlü anýlar dile geliyordu,
Asýrlarýn ötesinden…
Sonra,
Yaþlanan dut aðacýna sarýldý,
Yaþanýlan zaman,
Film þeridi gibi geçti gözlerinin önünden!
Yaþlý gözleri,
Dalýp gidiyordu,
Karadeniz’in kýyýlarý yalayan dalgalarýna…
Geçmiþ zamanýn türküleri yankýlandý birden
Hücrelerin demir parmaklýklý pencerelerinden…
“Sene üç yüz kýrk bir, nefsime uydum,
Sebep oldu þeytan, bir cana kýydým”
“Baþýn öne eðilmesin,
Aldýrma gönül aldýrma”
Aðlýyordu,
Terk edilmiþ zindan duvarlarý…

Titreyen elleriyle
Önce duvarlarý okþadý,
Yaþlý adam…
Sonra dut aðacýna sarýldý,
Sinop kalesine son bir kez daha baktý
Yaþlý gözlerle.
Sonra birden kayboldu,
Güneþin batýþýyla birlikte…
Adý…’ydý...


Sosyal Medyada Paylaşın:



(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.