sarılıpta yattığım gökyüzünün beyazı bulaştı alnıma kara kara şehirler geçerken küçük kaldırımlı sokaklarımdan sen başına buyruk bir uçurtma kuyruğunu kısmış tellere sevdalı
uzun saatlerin sonunda dinerdi hezeyan nöbetleri gecenin uykuların üzerine çöreklendiği hesabı tutmaz kefaret, kederim
dallanıp budaklanmış bir sevdanın kollarıydık biz uçsuz, bucaksız, virane
oysa tüm hüzünleri ellerimizin ayasındaki küçük nehirlere hapsetmiş dudaklarımızdaki sevda mahkumlarını salıvermiş renksiz bakan gökkuşağını kendimize boyamıştık