Bir sandalye çekiyorum gökyüzüne, tam da geceyle sabahýn arasýna. Tam da orada bir þey var: bir sokak lambasýnýn þehre unutturduðu gerçek bir aydýnlýk gibi.
Ýþte, burada oturuyoruz; bir þehir, bir ben, bir de senin gölgen. Konuþuyoruz: "Bu taþlar hep böyle mi soðuk?" diyorum, Þehir "Belki," diyor, "belki de sýcaðý hep baþka yerde aradýn." Gölgen sadece susuyor , senin sustuðun gibi.
Zaman bir pencere aralýðýndan yalnýzca içeri bakýyor. Ne bir söz ediyor, ne de yüzünü gösteriyor. Ama biliyorum, hepimizin üzerinde görünmeyen bir damga gibi, sessizce akýyor.
Sonra sen geliyorsun. Adýmlarýn, bir trenin raylarda býraktýðý yankýlar gibi. Ben mi seni çaðýrdým, yoksa bu þehir mi özledi seni? Bilmiyorum.
Sandalye hâlâ orada, tam geceyle sabahýn arasýnda. Ama bir þey eksik, belki sen, belki ben, belki de þehrin nabzýný duyan bir baþka insan.
Sosyal Medyada Paylaşın:
Yazan Adam Åžiirleri
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.