„1976 yýlýnda
Eskiþehir Halk(=yada Belediye) Tiyatrosu‘nda,
yabancý bir oyunu
Rana Cabbar sahneye koyuyordu;
Haftada 2-3 kere gelir,
provalarý yönetir
ve öðleden sonra
dönerdi Ankara’ya.
Yaptýðým rolü hiç beðenmemiþti,
benim israrlarýma; „Benden Paso!“ demiþti.
Bense
Eskiþehir Atatürk Lisesi’nde
son sýnýf öðrencisi
ve bu tiyatroda amatör bir sahne gönüllüsü.
Tabki yerime baþkasýný aldýlar
ve benide diðer bir role kaydýrdýlar,
Ýþte ben onu ilk defa orada tanýmýþtým
Kiraz Aðacý’m.
Bir yýl sonra
Siyasal Bilgiler Fakültesi‘de öðreci idim.
Ankara Sanat Tiyatrosu’nda
onun tüm oyunlarýný böylece seyrettim;
…
Solcu ve entellerin gittiði bir meyhane,
-adý Yakamoz’mu, Mahzen’miydi ne-
Siyasal Bilgiler Fakültesi rozetini yakasýna iliþtirmiþ,
býyýðý yeni terlemiþ
ben, Can, Deniz ve karþýmýzda Rana Cabbar,
Deniz‘in babasýný tanýyor, tanýnmýþ bir yazar.“
Böylece
konarak daldan-dala,
geldik yine
Rana Cabbar’a;
Ona „Benden Paso!“ sözünü hatýrlattým
ve kendimi ona tanýttým.
Hemen hatýrladý ve gülerek;
„Sahnede çýrpýnan,
þaþkýn tavuðu oynayan…“
Diyerek
dostça yerinden kaltý,
pazulu kollarýný bana doðru uzattý
ve ceketimin yakasýný yakalayarak,
beni 2-3 kere öne-geri sarstý;
„Nereden nereye…“
Diye
yanaðýmý bir tokatcýkla
okþadýktan sonra;
„Herþey kolay olsaydý,
zora gerek kalmazdý.“
Sözüyle,
güldü gözleriyle.
20 Nisan 2023 yýlýnda
onun ölüm haberini duyunca
ben çok þaþýrdým
Kiraz Aðacý’m.
Neden mi?
Bu ikinci karþýlaþmamýzdan sonra
onca muhabbetimiz oldu onunla ama,
ne ben onun Ermeni olduðunu,
nede o benim Ermeni Dostluðumu
paylaþýp-tadamadýk birlikte aramýzda.
Her konuþmamýz; Ya bir bilmeceyle biterdi,
yada kýsa ve öz
kinayeli bir soruyla…
Gel de çöz!
Bir yýl daha ileri gidelim
ve konuya „72.nci koðuþ“ la devam edelim;
Ben ve Cenk Güner
Yozgat 2.nci Jandarma Alayý‘nda asker,
-Eþi rahmetli tiyatrocu Çolpan Ýlhan haným-
onlarý ben Ýstanbul ArenaTtiyatrosu’ndan tanýrým.
Ýkimiz birkere kafaya koymuþuz ve yapacaðýz,
illada „72.nci Koðuþ“ oyunu sahneye koyacaðýz.
Ben Bando‘da yazýcýyým,
Albay’ýn yedek subay yaveri ise
üniversite basketbol takýmýndan yakýn arkadaþým.
Ben er o Yedek Subay;
„Yahu bana Emre deme olay çýkar!“
„Emre-t Komutaným!“
Nese uzatmýyalým Kiraz Aðacý’m;
Emre’nin yardýmý ile
Ankara’ya „Göz Muayenesi“ bahanesiyle
raporlu olarak gittiðimde,
Rana Cabbar ile yeniden karþýlaþtýk.
„Sýfýr Numara“ kel kafama takýldý gözü,
„Þaþkýn tavuðu yolmuþlar!“ oldu ilk sözü.
Baþýmý sývazlayarak;
„ Sakýncalý Piyade!“ dedim, þakalaþtýk.
72.nci koðuþ oyununda onun rolünü
oynayacaðýmý duyunca güldü
ve „Birdahaki sefere artýk!“
arzusu onun son sözüydü,
vedalaþýp-ayrýldýk.
Biri Ermeni,
diðeri Alevi,
öbürü Musevi yada Kürt,
bense bir Türk yaratýk!
Eyyyy aslý „Ýnsan“ olan kibirli varlýk;
Saklarýz birbirimizden,
utanýrýz kimliðimizden,
korkarýz kendimiz olmaya!
Bu ne biçim bir dünya?
Hemcins’leri, Eþcins’leri
„Sevici“ diye, „Gay“ diye
kýnarýz,
Kadýna „Saçý uzun-aklý kýsa“ der,
zayýf görür-ezer
ayýrým yapar aþþaðýlarýz…
Ýþte budur benim acým;
„Biz böylesine bir insanýz!
Kiraz Aðacý’m.”(*)