MENÃœLER

Anasayfa

Åžiirler

Yazılar

Forum

Nedir?

Kitap

Bi Cümle

Ä°letiÅŸim

GENCO ERKAL (12)
Oğuz Can Hayali

GENCO ERKAL (12)


KAYIK

Ne yürünür,
ne sýrtýn-geri dönülür
oturulur yalnýzca,
kayýkta.

Gittiðin yerdir deniz,
ittiðin yerdir deniz;
Ýki tahta kürek
seni-beni itip-çekecek...
Güzel ama birader,
rahat bir koltuk oturduðum yer,
burasý Tiyatro bre!
Kayýk nere, deniz nere?

“Dur hele!” der
sözümü keser;
“Ýlkin baþlangýç zili çalsýn,
sonra alalým demir,
sende halatý,
-yani baðýný-
karadan bir kopar-çöz,
yola koyulalým, anlatacaðým söz!”

Balýðý, karayý, sýð dipteki kayalarý,
hýrçýn deniz rüzgarlarýný,
karanlýðý yaran deniz fenerini,
tersden esen yeli,
arkandan iten
yada karþýt gelen akýntýyý ben
Genco denen,
bu balýkçýnýn
küreðinde anladým.(*)

SAHNE

Yüzün karaya dönük olsada
-ki sahne karadýr burada-
geriye doðru
aldýðýn yoldur rotan
ve hedefin olan
kayýðýnýn burun doðrultusu.

Denizin üstü ve dibi
-yönü bilinmeyen bir gelecek gibi-
sonuz ýssýzlýk,
hem aydýnlýk, hem de karanlýk
burada dostundur artýk.

Günün gözleri vardýr,
karanlýðýn keskinliði ise denizin dibine kadardýr.
Su gibi görmelisin sen bu yolculuðu;
Deniz durgun oldumu
kürekler hem seni çeker,
hemde sana yön verir.
Burada
Kayýkçý, kürek ve kayýk senin efendindir,
ama asla
ve hiçbir zaman kölen deðil!
“Neden?”
“Sen, kürekler, kayýk
ve ben
bu engin denizde
hiçbirimiz karadaki yaþama baðlý deðilizdir artýk.
Hani “Sýký bas ayaðýný yere!”,
yada “Gideceðin yönü iyi hesapla!”,
yok efendim “Aldanýp tongaya basma!”
gibi þeyleri bilemezsiniz,
-Farkettinizmi bilmem-
usta bir dil-çabukluðuyla “sen ve ben” den
“Siz”e geçiverdi hemen;
Sana, balýða
ve yolculuk yaptýðýn kayýða
yalnýzca aracýdýr deniz.

Hedefiniz yolculukda sizi yönler;
Yokuþ aþþaðý,
bayýr yukarý,
tümsek-çukur gibi yoktur engeller.
Teoride özdeþtiðiniz fikir
karada karþýt gibidir
kayýkta ise hepsi denizdir.”

KAYIKÇI

Deniz üstü kayýk,
aslýnda kayýk deðil, çekilen bendim artýk.
Küreklerdeki elleri öyle usta idi ki;
Ne geçen zamaný, ne Liman terkedilen
ne denizi, nede sonsuz engini,
unutum o kürekleri çekerken.

Denizin þapala-þap fýsýldarý,
rüzgarýn yönü,
zamanýn saðý-solu
arkasý önü
havadaki ýslýk çalan uðultu,
onun kamçýlý sesi,
nefesi gibi
hýrçýn bir rüzgar oldu kulaðýmda.

O ses,
o derin nefes,
o gýrtlaktan sökülerek çýkan,
o güneþ ýþýnlarýyla tenimi yakan
ona özgü dalgalar
güverteme çarpar,
bulutsuz bir gökte fýrtýna kopar.

Burada
karada havasýzlýktan boðulan balýk telaþýyla
çýrpýnacaksýn,
yada ayýrt edeceksin kayýðýn gövdesini
kendinden,
seveceksin kürekleri
seni çeken.

Örneðin,
“Dün bu yolda bir yýlan gibi
yatan dal parçasý bu deðilmiydi” yi
anýmsayarak;
Gittiðin -yani seyr’ettiðin-
yola iyice bakacaksýn,
"yýlan" ile "dal" baðýný hatýrlayarak
bir at gibi koltuðundan sýçrayacaksýn.

BALIK;

“Benim beynim küçük.” demiyeceksin;
Yaþam mücadesi denen
dört duvar arasý karada yaþayan,
alýþkanlýklarýna baðýmlý insan,
senden farklýdýr
ve o daima haklýdýr.
Çünki affý olmayan özür;
“O kendini hep üstün görür.”

Hani mini-minicik beyni olan,
deniz denen sonsuzlukta dirençsiz yaþayan
balýk senden çokça hürdür,
gezer-tozar dilediði gibi gümbür-gümbür
denizin engininde,
özgürdür.
-Deðildir senin gibi azýcýk-
Senin kol-el-avuç-parmak-týrnak dediðine
onun ihtiyacý da yoktur artýk.
Niçin kendini savunsun,
yada hasmýna vursun?

O ne alýr nede satar,
birikim denen þeyden de anlamaz;
Sömürü, övünme, kâr
Diye bir þeyi de bilmez ve kullanmaz.
Malý, mülkü, para ve itibarý
ne yapsýn?
Ver yansýn
vucuduyla feth eder deryayý.

Bir usta kitap gibi anlayarak
bir sevda þarkýsý gibi duyup
bir çocuk gibi þaþarak,
güzel þey zannýmca balýk olmak;

Balýk gibi utangaç,
balýk gibi ürkek,
balýk gibi
kendine özgü cessur cesaretini kendine vererek,
sadece deyayý görerek.
onun içinde
-için deðil, içinde-
mesafe duygusu olmaksýzýn,
salýverir kendini ansýzýn.
Bir sabun gibi
avucunda kayýp yol alarak,
denizi yalayýp-yararak;
”Cup!” denen
bir sýçrayýþla
kopup-uzaklaþýverirsin kendinden,
“Tiyatro” denen bu yerden.

FIRTINA

Fakat;
Ýçgüdü ile yol alarak
mantýksýz-pusulasýz
rotasýz, haritasýz
istediði koyu, limaný bulur, sýðýnýr.
ve
akýl almaz bir þeyi orada bekler.
Hayýr!
Asla deðildir arzusu fýrtýnanýn geçmesi,
aksine
baþlamasý, patlamasý, dahada hýrçýnlaþmasý
anlaþýlmayacak derecede çoðalmasý;
Bitmeyen,
öncesi düþünülmüþ,
ardý-arkasý kesilmeyen kelimelerle örülmüþ,
kývamý kavram seviyesinde esen rüzgar gibidir
kelimeler onun oyununda.
Onu destekleyen ýþýk, dekor, muzik koyunda,
bu deryanýn dibi sahne,
üstü fýrtýnadýr aslýnda.

Bu denizde;
Kâh itilir,
kâh çekilir,
-yine bir kelime ikilemesi-
katlanýlýr diyeyim bizde “çekmek” yerine,
nereden eseceði rüzgarýn
nede üstten bastýracak dalganýn
sezintisi bellidir.”
Denir.

Sinen yada süpürülen,
dýþtan gelen
sahnedeki
dalgalar þamarlar seni,
yoktur artýk rahat
ve içinde biriken baský
ha patladý
ha patlayacak!
Sýkýþmýþ kalmýþýndýr kayýk denen koltukta,
yoktur yer kaçacak.
Bu dalga, bu dalga-dalga fýrtýna,
bu huzursuz dingi
seni kah yukarý çýkarýr, kah dibe vurur
balýðýn sevdiði
denizin dibi de budur

MEKAN

Onun gözünde
yoktur geri,
yön ileri, hep ileri;
Saðsýz-solsuz
dipsiz-sonsuz
içi-dýþý üstsüz bir derya
dýr Tiyatro onun anlayýþýnda.

Ýçe atýlan,
gömülü, yaþanmamýþ ve yaþanamayan
ama arzulanan bu gizli hýrsý
nereden bileceksiniz?
Ne deniz ne balýkçý
nede kayýkçý olmadýnýzki siz!

O dim-dik bir inmedir,
dýþa doðru dolup-taþan bir iðmedir;
Bir þýçramayla duygu olur patlar,
içten-dýþa çýkar,
yarar kabýný anýnda
gerilimi kývýlcým olur
edimi salonu doldurur.

Ýstesende durgun kalamazsýnýz,
sakin olamazsýnýz;
Onun gibi kývrak, onunla kaynaþarak
olmuþunuzdur kaygan bir balýk
Bu engine ona yetiþmek, onu yakalamak
zordur artýk.
Bu mekanda ne bir mesafede vardýr,
-ki o sana yakýn adeta yapýþkandýr-
ki sen onun dýþýnda
sanki denizde bir yaratýk
bir balýk olmuþsundur artýk.

Fakat
Gün-gece dakika
ve hatta
saniyeler yada saat
yok olduðundan,
kýymetsizdir burda zaman.

ZAMAN;

Ne güneþ, ne ay, nede yýldýzlar
yoktur balýk için bu karanlýkta.
Gözleriyle daha iyi
görebilmek için denizin dibini
dalar;
Dip gecedir,
üstte çýkar güneþ aydýnlýktýr orada.
Ýstediðince
geceyi gündüz yapar
gündüzü gece,
kedi gözlü balýklar.

Senin göz yuvarlarýn
burada iki yana bakar
-deðildir artýk karadaki gibi ortadan ayrý-
herbiriyle görürsün baþka bir yeri
yani gözlerinin gördüðü;
Burun hizasýnda üç-boyut-derinlikli
tek düze bir þey deðildir,
dördüncü boyut olan zamanýda içine alýr,
“çok yanlý, yep-yeni bir çeþit” þekil olarak kalýr.

Artýk senin
“Görüyorum!” dediðin
yani algýladýðýn,
bam-baþka bir þeydir.
Göz kürenin içine baþ aþþaðý yansýyan;
hem üst, hem alt, hemde iki yanda
“kavrama” olarak görme anlamýyla
beyninde simetrisini izlediðin,
hatýranda haznelediðin
vede geçek sandýðýn
“Bilinç kavramý” burada kalkar.
Yerine algýladýðýn;
yassý, zamaný hýzlý, kaygan ve eriþelemeyen
dört boyutlu baþka bir “ben” gelir.
Bu beynine beliren,
sonsuz olan þeyin adýna da
deya denir.
-gel de balýk olma!-

KARA

Sen yüzersin kayýkla
ulaþýrsýn karaya,
mutlu olduðunu sanýrsýn,
ama yanýlýrsýn!
O kara dediðin yer ve zemin
kayboluþundur senin.
Hem bacak kaslarýný zorlayýp yorulacaksýn,
hemde yol alacaksýn,
kazancýn ise; Her yanýn çelme,
çekememezlik, yalan ve fitne!
Kanunlar tutsak yapar,
-onlarý kendi ellerinle yaptýðýn halde-
engeller seni;
Sana barikat kurmuþtur insanlar,
her yönün zora köstek,
hava sanýyormusun ki
denizdeki gibi
dirençsiz gelecek?
Sýka-boða baðýmlý kýlarak,
nefes bile aldýarmaz sana o dipsiz kursak.

Karada zaman tersin-geri çalýþýr,
ilerlediðini sanarsýn,
oysa o seni sona yaklaþtýrýr
“ilerleyen yada önünde duran”
Sadece seni kullanandýr.

Emeðini çalan,
yada alýn erini saðan
insanlar vardýr karada,
baþarýn takdir göreceðine
yerilir,
hakkýn iç edilir
ve hatta sana “enayinin biri” bile derler,
bazen seni kendi içine hapsederler.
Ýçin öyle dar ve karanýk olur ki;
Hayal etmek,
uçmak, kanat açýp kurtulmaktýr tepki,
olmak istersin tüð kanatlý bir kelebek,
arzularsýn konmaya,
doyasýya koklamaya
rengarek, çiçek-çiçek...
Hayýr!
Dýþarýnýn zalim kurallarý vardýr;
Kendi salyanla ördüðün koza gibi,
seni baðlýyan, sýkýþtýran, boðan
kabuðunu delme, kýrma, dýþýna çýkma özlemi,
kurtulma ve hür bir yaþama varýþ...
Kaynar suda biter bu yarýþ,
Lifinden ipek olur,
özlemin,
o güzelliðin
rüyada da olsada
son bulur
burada, karada.

KANAT

Bir kanat çýrpmasý vardýr ki
Alabalýk’ýn;
“Pýrrr” der gibi,
kuþ olmasýya...
Ama bunu ben artýk burada
demiyeceðim,
Balýk gibi kuþu da övmeyeceðim,
Kazanç ve yararlarýný da söylemiyeceðim,
Siz elinize bir kalem alýn,
kendinizi özgür bir kuþ yada kelebek sanýn,
yazýn iyi ve kötülüklerini,
o zaman anlayacaksýnýz beni.

ALABALIK

Mekaný engin deniz,
dört duvarsýz sahnede,
önsüz-arkasýz,
üstsüz-altsýz
zamansýz bir doða gezginiyiz biz.

“Ben” denen herbirimiz;
Hem uçar, hem konarýz
daða-taþa,
hemde dalarýz
deniz gibi hatýralara
böyle çok yönlü varýz

Göçebeyiz,
göçmen kuþu gibi;
oluþ ile yokoluþ arasý yaþamda
var olduðumuz,-doðduðumuz
yere geri dönmek isteriz.
Ama;
“Geriye doðru
deðildir bu arzu,
“ileriye ve yeniye!” denir,
buda asla emir deðildir.

Kulaç, yüzgeç, kanat, bacak hepsi içimde var;
Uçarak þelale üstüne sýçrar,
havada-suda yararak karþý akýntýlarý,
dalgalarý
ve hatta yenilmek pahasýna...
“Yenme” derken yok olmayý kastettim burada,
“Yenilmeyi” deðil!
-þu türkçe ne güzel bir dil-
Yenilerek yol almak kolay deðil.

Hiçbir zaman yok olmaz bence,
içgüdü denen sona giden bir düþünce,
daima ileriye doðru yol alýr;
Ruh denilen,
cüssemden giden,
asla kaybetmez hep kazanýr
baþka bir cüsseyle gelir ama
yeniden doðaya,

Bunlarýn hepsi felsefe...
Ne diyorduk biraz önce,
söküle-söküle buralara vardýk
vede ilmiðin ucunu kaçýrdýk?
Eeevet Alabalýk;
Doðduðu yere varýp,
Yumurtlayýp yok olacaðýný orada
bilmiyormuydu ki o ölmek pahasýna?

Siz
Bunu bir bile-bilseniz,
yeniden doðuþdur bunu anlamak.
Gelmeseydim bu yere tüm zorluklarý aþarak,
ne ben vardým nede ebedi bir hayat;
“Ben Alabalýk’sam,
ararým yýlmadan
günsüz-gecesiz,
bir zamanki takvimsiz,
tümümün tümüdür derya.
Hepsi, ama hepsi;
Tek ve dop-dolu, engelsiz-duvarsýz,
üstsüz-altsýz,
dipsiz zamansýz deniz dibi..
Özlemim; Sýnýrsýz bir yaþam,
ve hedefim ona varmam.

“Ýnsan” olduðunu sandýðýmýz
yalnýzca cüsse deðildir varlýðýmýz;
Hayallerimde balýksam, olurum engin,
yüzerim rahat,
kuþ gibi havada özgür ve dingin,
sonsuza açarak kanat,
çýkmýþýmdýr yola
Genco’luðýmla varmýþýmdr sona
ama
düþünce olarak daima varým
ve ustam Nazým Hikmet gibi enginde bahtiyarým.”

Burada siz;
“Kayýk, Deniz,
zaman, mekan, kelebek, kuþ
ve balýk olmuþ;
Deniz ile kara arasý
tiyatro denen bir mekanda
Alabalýk oyunlarýný kýsým-kýsým seyrederken,
perde birden kapanýr,
ýþýklar dolar salon denen kafanýza hemen,
olmuþsunuzdur balýk!
Ben bilmem siz evinize
Hangi duyguyu özümleyip-benimsemiþsindir artýk.

(*) Sayýn Yazar Þükran Soner’in ÞÝÝRÝN HÝKAYESÝ’ndeki köþe yazýsýnda bizlere tavsiye ettiði; “Genç Kuþaklar Ýnternet’ten yararlanarak onun eserlerine ulaþacaklar! ” umuduna bende katýlýyorum.


Sosyal Medyada Paylaşın:



(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.