Prens ve gül. Kervansaray tüccar atlarýnýn toynak izleri her bir yük taþýmada sarsýlarak kumda kalýntý býrakýyor, yaþlý tüccar adamlarýn alnýndan güneþin elleriyle þýpýr þýpýr ter akýyordu. Bu damlalar güneþin sýcaklýðý ile kavrulmuþ kumlara teker teker damlýyor, küçük prens ve gül’ün hikâyesini size sunuyordu...
Prens nasýl oldu anlamaz kumlarýn en günah ve sýcaklý Sahra çölüne düþer. Biri sönmüþ üç volkaný ve kainatta eþi benzeri olmayan bir gülü bulurmuþ. Eþi benzeri olmayan bir güle sahip olduðunu düþünen prens onun sýradan bir gül, olduðunu öðrendiðinde o kadar mateme bürünür ki. Bu matem kurumuþ Sahra çölü duvarlarýný ýslatýr prensin acýsýný yansýtýrdý. Gül prensten her þeyi istedi
“ Beni cam bir fanusun içerisine koymalýsýn yoksa üþürüm, beni güneþten korumalýsýn yoksa solar giderim.”
Gel zaman git zaman prens kainatta kendisine özel biçilmiþ olan gülünün isteklerini yerine getirdi. Ama mutsuzdu, küçük prens çok mutsuzdu. Gülüne tüm sevgisini ve ilgisini veren prens git gide solmaya baþladý, zamanla aralarýnda ki bu görünmez bað incele incele gülün isteklerinden dolayý koptu. Koptuðu saniye daha fazla gülünün ona zarar vermesini, kalbini incitmek istememesini arzu eden prens gülünden çok uzaklara gitti... Zira, zira ikisi de aþký ve sevgiyi bilmeyecek kadar toy aralarýnda kainatta eþi benzeri olmayan aþkýn deðerini anlamayacak kadar gençlerdi...
Sosyal Medyada Paylaşın:
Ursuula1 Åžiirleri
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.