uzunca yürüyorum düz taban ayaklarým on üç sayýsý gibi hep bir þanssýzlýk yorulsam da yine yol akýyor
inanýyoruz bazý þeylere inanmak dediðin çoðu zaman etken ve edilgen birbirine karýþmýþ çözülmeyen düðüm kimine iþte ölümle baþlayan düðün nuriler mustafalar huriler ayþeler inanmak denilen çoðu zaman on iki imanlý nehirde akýntýya kulaç atmak
ah bu iyotu koklatan mavinin derin ve çapsýz yüzü gökgüzlü bir vedâ ah bu Aragon’u küfür sanan alt kültün uzun malazý
diyorum iþte çeliþki denen yaþamanýn kuramý yine uzasa yollar bahçelerdeki zeytinleri karartsa sis kiraz aðaçlarýna dalsa çocuklar hayta hayta bastonuyla onlarý kovalasa antropozlu bir amca yorulunca sakallarýný sývazlasa yaþlanmak öyle derin sarmaþýk -kökü bende- der hep toprak kuruyup düþen yapraða
nice romanlarýn dilinden arýnýp nice dergilerin efendileri yine de kendi alfâbesinde öðütüyor her harfi bir kelm’e çoðu öðürtülü saatlerde ah benim dipsiz dilim hangi göðsüne dayasam da aðzýmý bir kuþ yuva yapmýyor göðünde
gece her insanýn iman tahtasýna birkaç çizik atar avuçlarýmýz kaç kâlp kanattýðýndan hep yedi çizgi taþýr inanmak demiþken iþte koþuyor insan kendine