„Mekaný yakalamak açýsýndan,
usta bir fotoðrafçýdýr Mimar Sinan!“
Dediði gibi
ekranda gördüm dün akþam Ara Güler’i.
Yaþlý ve piþman,
kaçýrýlmýþ trenlerden arta kalan
hatýralarda bir yýðýn zaman
sýkýþtýrmýþ objektifine.
Böylece çeke-çeke
sündürüp uzatmýþ aný,
takýlýnca gözüne
ölümsüzleþtirmiþ mekaný.
Anýlar dize-dize
oluvermiþ müze.
Bir elinin iþaret ve baþ parmaklarý arasýnda
kýskaçladýðý merceði sana çevrerek,
objektif gözü ölümsüzleþtirecek
ve „Þý-rak!“
diye düðmeye basacak
diðer elinin iþaret parmaðý…
Mýgýrdýç Ara Derderyan adlý bir kulun
gözleyecek bir gözü kapalý
gizemini Ýstanbul’un.“
"Hiç
demiyor ayrýlýk!
Hergün ölürken bir akþam,
diriliyor yaþam.
Ula
Ýstanbul seni!
Seni asma köprülü,
minibüs-otobüs-tüp geçit,
kýçý kýrýk trafik,
metro-tranvay-tünel,
küfr’ettikçe güzel.
" Uy!"
demiþ biri,
biride uymamýþmý ne?
Almýþ-çekmiþ baþýný
gitmiþ yaban ellere,
gözaltýnda oyuncaðý.
Ula
Ýstanbul seni!
Seni eteði çamur,
Bizans entrikalý gavur,
maacýr-þair-berduþ-göçmen yataðý,
seni devrim kaçaðý.
" Ölem!" desende gelmiyeceðim baþýna,
" Ýyi!" de demeyeceðim musalla taþýnda,
imama inat
Aþiyan’a gideceðim,
kafayý çekeceðim,
Boðaz‘a iþiyeceðim,
ula,
ula,
ula Ýstanbul seni!"
„Biz Siyasal Bilgiler Fakültesi’de(**)
ARI TÝYATRO grubu olarak
-yani salt, karýþýksýz (ayný zamanda çalýþkan) sanat-
Fransýz Kültür Merkezi‘nin desteðiyle
Jean Paul Satre’nin „ÇARK“ oyununu
sahneye koyuyoruz
ve onun Ankara’ya getirilebileceðini umuyoruz.
Tabiki bu bizim için iki-üç numara büyük bir olay;
Fransýz-Türk Kültür Merkezi içinse bu kolay!
Ayný yýl Halil Ýbrahim Ergün SAHNE GRUBU‘nda
„Santrofor neden asýldý“ oyununda santroforu oynuyor.
Ayný çatý altýndayýz ,
ama sanatta karþý karþýt bakýþ açýndayýz.
Halil ile bir gün meyhanede karþýlaþtýk,
doðum yýllarýmýz ayný, çabucak kaynaþtýk.
O durmadan yýkamaya çalýþýyor beynimi,
Ben de o akþam tanýmýþtým Zülfi Livaneli adlý birini.
Sen onu tanýmazsýn
Kiraz Aðacý’m,
ama sanýrým o tanýr seni.
Nereden mi?
Baharý müjdeleyen
Çiçeklerinin renginden,
kelebeðinden-böceðinden,
bal toplayan arýndan,
kýzýl küpeli meyvalarýnýn tadýndan,
birde adýndan.
Bense onu bu kýsa gençlik anýmdan;
Solcu ve entellerin gittiði bir meyhane,
-adý Yakamoz’mu, Mahzen’miydi ne-
Siyasal Bilgiler Fakültesi rozetini yakasýna iliþtirmiþ,
býyýðý yeni terlemiþ
ben, Can, Deniz ve karþýmýzda Rana Cabbar,
Deniz‘in babasýný tanýyor, tanýnmýþ bir yazar.“
Böylece
konarak daldan-dala,
geldik yine
Rana Cabbar’a;
Ona „Benden Paso!“ sözünü hatýrlattým
ve kendimi ona tanýttým.
Hemen hatýrladý ve gülerek;
„Sahnede çýrpýnan,
þaþkýn tavuðu oynayan…“
Diyerek
dostça yerinden kaltý,
pazulu kollarýný bana doðru uzattý
ve ceketimin yakasýný yakalayarak,
beni 2-3 kere öne-geri salladý;
„Nereden nereye…“
Diye
yanaðýmý bir tokatcýkla
okþadýktan sonra;
„Herþey kolay olsaydý,
zora gerek kalmazdý.“
Sözüyle,
güldü gözleriyle.
20. Nisanda
ölüm haberini duyunca
ben çok þaþýrdým
Kiraz Aðacý’m.
Neden mi?
Bu ikinci karþýlaþmamýzdan sonra
onca muhabbetimiz oldu onunla ama,
ne ben onun Ermeni olduðunu,
nede o benim Ermeni Dostluðumu
paylaþýp-tadamadýk birlikte aramýzda.
Her konuþmamýz; Ya bir bilmeceyle biterdi,
yada kýsa ve öz
kinayeli bir soruyla…
Gel de çöz!
Bir yýl daha ileri gidelim
ve konuya „72.nci koðuþ“ la devam edelim;
Ben ve Cenk Güner
Yozgat 2.nci Jandarma Alayý‘nda asker,
-Eþi rahmetli tiyatrocu Altan Karýndaþ haným-
onlarý ben Ýstanbul Arena tiyatrosu’ndan tanýrým.
Ýkimiz birkere kafaya koymuþuz-yapacaðýz,
illada „72.nci Koðuþ“ oyunu sahneye koyacaðýz.
Ben Bando‘da yazýcýyým,
Albay’ýn yedek subay yaveri ise
üniversite basketbol takýmýndan yakýn arkadaþým.
Ben er o Yedek Subay;
„Yahu bana Emre deme olay çýkar!“
„Emret Komutaným!“
Nese uzatmýyalým Kiraz Aðacý’m;
Emre’nin yardýmý ile
Ankara’ya „Göz Muayenesi“ bahanesiyle
raporlu olarak gittiðimde,
Rana Cabbar ile yeniden karþýlaþtýk.
„Sýfýr Numara“ kel kafama takýldý gözü,
„Þaþkýn tavuðu yolmuþlar!“ oldu ilk sözü.
Baþýmý sývazlayarak;
„ Sakýncalý Piyade!“ dedim, þakalaþtýk.
72.nci koðuþ oyununda onun rolünü
oynayacaðýmý duyunca güldü
ve „Birdahaki sefere artýk!“
arzusu onun son sözüydü,
vedalaþýp-ayrýldýk.
Biri Ermeni,
diðeri Alevi,
öbürü Musevi yada Kürt,
bense bir Türk yaratýk!
Eyyyy aslý „Ýnsan“ olan kibirli varlýk;
Saklarýz birbirimizden,
utanýrýz kimliðimizden,
korkarýz kendimiz olmaya!
Bu ne biçim bir dünya?
Hemcins’leri, Eþcins’leri
„Sevici“ diye, „Gay“ diye
kýnarýz,
Kadýna „Saçý uzun-aklý kýsa“ der,
zayýf görür-ezer
ayýrým yapar aþþaðýlarýz…
Ýþte budur benim acým;
„Biz böylesine bir insanýz!“
Kiraz Aðacý’m.
(*) Almanya’nýn 3 Sat ve Arte Televizyonlarýnda Mart baþýnda yayýnlanan Ara Güler’e Özel Programdan esinlenerek yazýlan PORTRELER (1) ve (38) þiirimden alýntýdýr..
(**) KÝRAZ AÐACI (17) þiirimden alýntýdýr.
Sosyal Medyada Paylaşın:
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.