„Öksüz kalacak sensiz onca 1000 oda,(*)
üstünde poz verdiðin ihtiþamlý merdivenler
nasýl dayanacak buna,
sen gidersen eðer?
Aðlayacak baþý taçlý boþ tahtýna
baka-baka
devasa altýn kaplama aðaç oyma koltuklar.
Ayrýlýk gözyaþlarýný silmeye yetmeyecekler;
El iþi ipi ince sýk dokulu narin ipek iþlemeli halýlar,
kalýn tüylü, kenarlarý püsküllü parlak kadife perdeler
sen gidersen eðer.
Sen gidersen eðer
yatak odasý yatmayacak,
kalkýp arayacak her seher,
içi yünlü kenarlarý narin sýrmalý þýk terliklerini
mubarek ayaklarýnýn.
O üst-üste, küre-küre, boðum-boðum dört direk tenteli
kuþtüyü yastýklarý sýcak,
geniþ-uzun-yumuþak yatak
ve içi pamuk dýþý parlak seten el iþleme yýorganlarý
çekecekmiþ meðer,
böyle bir terkedilmiþliðin acýsýný
sen gidersen eðer!
Doyamýyacak artýk karný
kristal billur cam bardaklar kenarlarý yaprak donaný,
altýn varaklý porelen boþ tabaklarla dolu
kahvaltý salonu.
Büyüklü küçüklü yan yana dizili;
Keskin býçaklar, saplarý fildiþi
boy-boy gümüþ çatal ve kaþýklarla
baþý boþ yemek odalarý terkedilecek yanlýzlýða...
Böyle bir güzelliðe ne bir el, ne bir dil nede dudak deðer
sen gidersen eðer.
Altýn musluklu hava masajlý gömme havuzuyla,
duþunun taþý mekik gibi oyulu banyolar,
kristal aynasýyla duvarý mermer,
porselen oturaklý abanoz kapaklý dibi taret-ibrikli helalar…
Hepsi-ama-hepsi yas tutacaklar
sen gidersen eðer.
Ey Yolcu!
Böyle bizi üzgün býrakýp-gitmek olurmu?
Ne güzel alýþmýþtýk sana,
nasýl dayanacaðýz bu ayrýlýða!”
Diyerek direnecekler fakat;
Aðaç oymalý koltuk, altýn kaplamalý taht,
ince ipek halýlar, parlak kadife perde,
devasa yatak odasý, yatak üstü tente,
gözleri dop-dolu
bir kahvaltý vede birde yemek salonu,
boþ tabaklar, gümüþ çatal-býçak-kaþýk,
kristal bardaklar hiçbir þey yapamayacak artýk.
Terk edilmek kaderleriymiþ meðer,
sen gidersen eðer.“