„Küçükken saklambaç oynardýk,(*)
biri gözlerini yumar,
herhangi bir yere kaçar, saklanýrdýk;
Duvara, binaya, arsaya,
yada
bir aðacýn gövdesine.
Sayardý ebe;
„1, 2, 3, 4, 5…“ diye.
„Saðým-solum sobe!“
„Doða mý býraktýk ardýna saklanacak;
Rüþvet, çýkar,din ve refah uðruna?
Temiz hava mý kaldý korkusuz solunacak;
Yakýp, kesip, beton döküp kýyýlan güzelim ormanlara?
Ozon ile delmedik mi atmosferi ýsýtarak yer küreyi,
ucuz uçak ve lüks otomobille gönül eylendirmeye,
çözmedik mi buzullarý kutuplarda benzin ve kerozinle?
„Deniz seviyesi artsýn, kýyýlar ve adalar batsýn!“ diye!
Yada; altýn çýkartma uðruna
arsen ile zehirlemedik mi yeraltý sularýný?
Para, refah, çýkar ve kazanç yoluna;
Keserek güzelim aðaçlarý,
yakarak solunum ormanlarýný?
Böylece çocuklarýmýza
hiç bir yer býrakmadýk
sýhhatli yaþanacak,
biz büyüklerede kalmadý artýk
baðýþlayýcý doða
ardýna saklanacak!
Öyleyse;
"Sobe!"