MENÃœLER

Anasayfa

Åžiirler

Yazılar

Forum

Nedir?

Kitap

Bi Cümle

Ä°letiÅŸim

son güneş ufuklardan geçmeden
redfer

son güneş ufuklardan geçmeden






umut iþte
þehrin günahkar sokaklarýnda
masum hayaller kuran gençler
sürgün bakýþlarýn mühürlendiði caddelerde
kötü sözcüklerin saðanaðýna tutuldu

gökleri kanatan sözler kararttý aydýnlýðýn üstünü
daðlarýn eteklerinde dikenlere battý ayaklar
ayaklara dikenler battý sarp yamaçlarda
yürekler mülteci sevinçlerini
kandil yanan gecelerin
en zifiri kuytusuna býraktýlar
köreldi gözler

rüzgarda esen rüzigarlar eflatuna boyadý kenti
þairlerin okuduðu þiirleri hatýrlayan kalmadý
neden sonra
nelerden sonra
niceden ve nice geceden sonra
sevgisini isyanlarýnda ölümsüzleþtirmek istedi
yaðýz delikanlýlar

düþtüler yollara
kralýn boynunu vurmaya ant içerek
az gittiler uz gittiler
gah ateþe atýlan pervaneler gibi yana yana
gah divane olup
gah aðlaya aðlaya
dere tepe düz gittiler

ah dedikçe bir ah daha ederek
ah-u vahý daðý taþý delerek
kentin kapýsýna kadar yettiler
cenk baþladýðýnda
ömre bedel hançerler saplandý
yüzlerce kez baðýrlarýna

yüzlerce kez ölüp
yüzlerce kez yine dirildiler
yeniden ölebilmek için
medine önlerinde Allah aþkýna
resulü kibriya aþkýna
ebu bekir-i sýddýk aþkýna
ömer bin hattap aþkýna
ali bin ebi talip aþkýna

saklý sevdalarý topraða düþürmemek için
bir yandan kýlýç çala çala
en son gazelin en son kafiyesinde
uçurdular ruhlarý
ve en güzel besteyi söyleyen bir davaya
bahþettiler kendilerini

öldüler geride bir destan býrakarak
öldüler ruh iklimlerine ercesine akarak
türküleri söylendi
anneler bebelerine süt verirken
ninnilerini dediler

doðrusu böyledir bu hikaye
þimdiki elimizde su akýþlarý
aramýzda hece taþlarý
dilim dilim dilimizde

kýssadan hisse
son güneþ ufuklardan geçmeden
gelin ebabiller uçurarak
fravun soylu krallarýn þehrine
sicciller düþürelim baþlarýna
atýlalým son hücumda
gelin…

*
huzaa kabilesinden beni müstalik oymaðýnýn reisi
haris bin ebi dýrar,
kabilesiyle birlikte
etrafta sözünü geçirdiði
birkaç arap kabilesini daha
bir araya toplayarak medine’ye
müslümanlarýn üzerine yürümeye hazýrlanýyordu

böyle bir hazýrlýðýn olduðu haberi medine’ye ulaþtý
peygamber efendimiz, önce
haberin doðruluk derecesini öðrenmek istiyordu
ashabtan büreyde bin husaybe’l-eslemi’yi vazifelendirdi
hz. büreyde, beni müstalýk yurduna gidecek
ve durumu öðrenecekti

hz. büreyde, medine’den ayrýlmadan önce
peygamberimiz (s.a.v.)’e
onlarý þüphelendirmemek
ve kendini muhafaza etmek gayesiyle
hakikata muhalif beyanda bulunup bulunamayacaðýný sordu
resul-i ekrem gerektiðinde
böyle hareket edilebileceði müsaadesini verdi

hz. büreyde, müstalýkoðullarýnýn yurduna vardý
onlardan biriymiþ gibi davrandý ve þöyle dedi
ben, sizdenim. þu adam ,muhammed için
derlenip toplandýðýnýzý iþittim
ben de kavmimden bana itaat edenlerle
size katýlmak istiyorum
müslümanlarýn kökünü kazýyýncaya kadar
iþbirliði yapalým

beni müstalýklarýn reisi haris bin ebi dýrar
biz de, bu iþ için hazýrlanýyoruz
bize katýlmakta acele et dedi
hz. büreyde, þimdi kavmimden
büyük bir toplulukla yanýnýza gelirim
diyerek oradan ayrýldý
hz. büreyde, derhal medine’ye gelip durumu
resul-i kibriya efendimize bildirdi

þaban ayýnýn ikinci pazartesi günü idi
resul-i ekrem yedi yüz kiþi ile
yerine hz. zeyd bin harise’yi vekil tayin ederek
medine’den hareket etti
islâm ordusunda otuz kadar at vardý
ayrýca ezvac-ý tahirattan hz. aiþe ile
hz. ümmü seleme validemiz de birlikteydiler

gariptir ki, münafýklar
hiçbir gazaya bu gaza kadar ilgi göstermemiþlerdi
birçoðu islam ordusuna katýlmýþtý
maksatlarý ganimetten istifade etmek
ve fýrsat kollayarak
müslümanlar arasýna fitne fesat düþürmekti

resul-i ekrem efendimiz, ordusuyla
müreysi kuyusu baþýna kadar geldi
hemen orada kendileri için deriden bir çadýr kuruldu
ordusunu harp nizamýna koydu
muhacirlerin sancaðýný hz. ebu bekir’e
ensarýnkini sa’d bin ubade’ye verdi

hz. ömer’e,
la ilahe illallah, deyiniz de
canlarýnýzý, mallarýnýzý koruyunuz
diye seslenmesini emretti
müstalýkoðullarý bu teklifi kabul etmediler
üstelik mücahidlere ok atarak
çarpýþmayý bizzat baþlatmýþ oldular

mücahitler de onlara ok atmaya baþladýlar
peygamber efendimiz, ordusuna birden
hücuma kalkma emri verdi
hücum neticesinde
beni müstalýklardan on kiþi öldürüldü
geri kalanlarý ise esir alýndý

ganimet mallarý bir araya toplandý
usulüne göre taksim edildi
esirler ise mücahitler arasýnda bölüþtürüldü
müreysi kuyusu mevkiinde
çarpýþma vuku bulduðu için
bu gaza, müreysi gazasý adýyla da zikredilir

peygamber efendimiz
mücahitlerle burada birkaç gün istirahat edip
beklemeyi uygun bulmuþlardý

iþte bu bekleme esnasýnda
hazreç kabilesinden beni amr bin avf’ýn
müttefiki olan sinan bin veber el-cüneni ile
hz. ömer’in beni gýfar’dan ücretle tuttuðu
seyisi cahcah arasýnda
kuyu baþýnda bir kavga çýktý

cahcah, yumruk ve tokatlarla
sinan’ýn yüzünü kanlar içinde býraktý
sinan ise feryadý basýp
yetiþin muhacirler, neredesiniz diye seslendi

feryadlarý duyan
ensarla muhacirler derhal toplandýlar
kýlýçlarýný sýyýrdýlar
az kalsýn büyük bir fitne kopacak
müslümanlar birbirlerine gireceklerdi

o sýrada resul-i ekrem efendimiz
topluluðun bulunduðu yere geldi
cahiliyye insanlarýnýn davasý mý güdülüyor
nedir bu çýðlýklar, bu feryatlar
derdiniz nedir diye sordu

bir muhacirin
ensardan birini tokatladýðý söylenince
býrakýnýz þu cahiliyye adet ve davasýný
çünkü o, bir murdarlýk, bir kötülüktür
cahiliyye davasýný güden
kendini cehenneme atmýþ olur buyurdu

bu esnada münafýklarýn reisi
abdullah bin übeyy bin selul’un ortaya atýldýðý görüldü
bu hadise onun için ele geçmez bir fýrsattý
bunu bahane ederek
müslümanlarýn arasýný bozabilirdi

nitekim,
ey ensar bu muhacirler, sayenizde
kuvvet ve þöhrete nail olmuþken
þimdi bize böylesine hakaretle muamele ediyorlar
diye baðýrdý

þeytani bir tavýrla kavmine dönerek þöyle dedi
bunlarý þehrinize getirip bir yer verdiniz
mal ve erzakýnýza ortak yaptýnýz
uðradýðýnýz bu hakaretlere tek sebep yine sizsiniz
vallahi, biz medine’ye dönecek olursak
en izzetli ve kuvvetli olan
en zelil ve en zayýf olaný
oradan sürüp çýkarýlacaktýr
arkasýndan da bir sürü herzeler savurdu

orada bulunan genç sahabi hz. zeyd bin erkam
abdullah bin übeyy’in bu sözüne karþý çýktý
vallahi, kavminin içinde
zelil ve menfur olan ancak sensin
muhammed (a.s.m.)
Allah tarafýndan aziz kýlýnmýþtýr dedi

derhal durumu
peygamberimiz (s.a.v.)e bildireceðini söyledi
baþmünafýk, bu sözler karþýsýnda vaziyet deðiþtirerek
ey kardeþimin oðlu sus
vallahi ben þaka yapmýþtým diyerek
münafýklýðýný ortaya koydu

hz. zeyd bin erkam susmadý
abdullah bin übeyy’den iþittiklerini olduðu gibi
gelip efendimize haber verdi
efendimizin rengi birden deðiþti
her þeye raðmen meseleyi tahkik etmeyi uygun buldu

hz. zeyd’e,
sakýn, ibni übeyy’e karþý
kin ve düþmanlýðýndan dolayý
bunu söylemiþ olmayasýn buyurdu
hz. zeyd (r.a.),
hayýr…vallahi hayýr
bunlarý ondan iþittim dedi

resul-i ekrem, tekrar,
yanlýþ duymuþ olamaz mýsýn diye sordu
hz. zeyd, ayný þekilde
bu sözleri münafýklarýn reisinden
kelimesi kelimesine iþittiðine dair
ikinci defa Allah adýna yemin etti

ensardan bazýlarý,
kendi kavminin efendisi hakkýnda
haksýz isnadda bulundun diyerek
hz. zeyd bin erkam’ý kýnadýlar

o sýrada hz. ömer,
ya resulallah müsaade buyur da
þu münafýðýn boynunu vurayým

resul-i ekrem,
bu tekliften memnun kalmadýðý gibi
cevabý da düþündürücü oldu
eðer, ben onun öldürülmesine müsaade edersem
medine eþrafýndan bir çoðunun gönlüne korku
ve endiþe düþer

iþin içyüzünü bilmeyen halk
muhammed ashabýný öldürüyor diye
konuþmaya baþladýklarý zaman
durum ne olur
biliyor musun

resul-i ekrem efendimiz,
günün en sýcak saati olmasýna raðmen
mücahitlerle derhal medine’ye doðru
yola çýkmalarýný emretti
halbuki, o güne kadar
böyle günün en sýcak saatinde
yola çýktýklarý görülmüþ deðildi

resul-i ekrem
abdullah bin übeyy’i yanýna çaðýrdý
bana ulaþmýþ olan sözleri sen mi söyledin diye sordu
baþmünafýk söylediklerini inkar etti
hayýr sana kitabý indirmiþ olan Allah’a
yemin ederim ki,
ben o sözlerin hiçbirini söylemedim
zeyd, muhakkak bir yalancýdýr dedi

peygamber efendimiz mücahitlerin
abdullah bin übeyy’in söylediði sözlerle
meþgul olmasýný istemiyordu
bunun için
hareket emri verdiði günün sabahýna kadar
yola devam ettiler
böylece resulullah efendimiz,
dedikodunun ordu arasýnda da büyümesine
fýrsat vermemiþ oluyordu

kaderin cilvesi bu;
baba übeyy, nifakýn reisliðini yaparken
oðul Abdullah, islamý
fevkalade bir ciddiyet içinde yaþayan
halis bir müslümandý

resulullah ve müslümanlara hakaret eden
babasýnýn baþýný kesecek kadar inançlýydý
resul-i ekrem
bu kahraman sahabiyi þöyle teselli etti
ey Abdullah babaný öldürmeyi istemedim
hiç kimseyi de onu öldürmekle vazifelendirmedim
aramýzda yaþadýkça ona iyi davranýnýz

islam ordusu medine’ye yaklaþmýþtý
akik denilen vadide hz. abdullah atýndan indi
babasý abdullah bin übeyy’in önünü kesti
devesini ýhdýrýp çöktürdü
izzet ve kuvvetin
Allah ve resulüne ait olduðunu söylemedikçe
seni asla býrakmayacaðým dedi

baþmünafýk birden þaþkýna döndü.
oðlu abdullah bunu nasýl yapabilirdi
iman etmiþ gibi görünen münafýk
elbette gerçek bir imanýn insana
neler yaptýrabileceðini bilemezdi

izzet ve þerefin
Allah ve resulüne ait olduðunu
burada itiraf ve ikrar etmezsen,
boynunu vururum dedi
baþmünafýk, hz. abdullah’ýn sözlerinde
kararlý olduðunu anlayýnca mecburen

ben, þahadet ederim ki, izzet ve kuvvet
Allah’a, resulüne ve mü’minlere aittir dedi

hadiseyi duyan resul-i ekrem
hz. abdullah’a,
Allah, seni,
resülünden ve mü’minlerden dolayý
hayýrla mükafatlandýrsýn diyerek dua etti
babasýný serbest býrakmasýný da kendisine emretti

resul-i ekrem efendimiz,
yirmi sekiz gün sonra
ramazan hilali doðduðu zaman ordusuyla
medine’ye geri döndü.

bütün bu olup bitenlerden sonra
baþmünafýk abdullah bin übeyy bin selul ile
diðer münafýklar hakkýnda
müstakil bir sure nazil oldu
surede mealen münafýklarýn vasýflarýndan
þöyle bahsediliyordu

‘münafýklar sana geldiklerinde
þahadet ederiz ki þüphesiz sen
Allah’ýn resulüsün dediler
Allah bilir ki sen elbette O’nun resulüsün
münafýklarýn yalancý olduklarýna da Allah þahittir…’

‘onlar yeminlerini bir kalkan olarak kullanýp halký
Allah’ýn yolundan saptýrdýlar
bu yaptýklarý ne kötü bir þeydir
çünkü onlar önce iman etmiþ
sonra da kafir olmuþlar
bu yüzden kalpleri mühürlenmiþtir
artýk hakký anlayamazlar…’

‘onlarý gördüðünde cüsseleri hoþuna gider
konuþtuklarýnda sözlerine kulak verirsin
onlar elbise giydirilmiþ odun gibidir
her gürültüyü aleyhlerine sanýrlar
onlar düþmanýn ta kendisidir
onlardan sakýn
Allah onlarý kahretsin
nasýl da haktan yüzleri çevriliyor…’

surenin daha sonraki ayetlerinde
abdullah bin übeyy’in sarfettiði sözlerden bahsediliyor
ve mealen þöyle deniliyordu

‘onlar, Allah resulünün yanýndakilere
bir þey vermeyin ki daðýlýp gitsinler diyen kimselerdir
halbuki göklerin ve yerin hazineleri Allah’ýndýr
lakin münafýklar bunu anlayamazlar…’

‘eðer medine’ye dönersek
üstün ve þerefli olanlar
hor ve hakir olanlarý oradan çýkaracaktýr diyorlar
halbuki þeref ve üstünlük Allah’a
resulüne ve müminlere aittir
lakin münafýklar bunu bilmezler.’

bu ayetler nazil olup münafýklarýn,
yalancýlarýn ta kendileri olduklarý haber verilince
resul-i ekrem
hz. zeyd bin erkam’ý huzuruna çaðýrdý
iþte, Allah yolunda
kulaðýyla vazifesini yerine getirmiþ olan
genç budur buyurdu

ey zeyd
Allah, seni tasdik etti…


redfer



Sosyal Medyada Paylaşın:



(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.