KİRAZ AĞACI (20)
Korkuyorlar Kiraz Aðacý’m(*)
korkuyorlar,
içlerinde kaybetmenin acý korkusu var.
Vurdum-duymaz, belkide kara-cahil,
ama üniversite okumuþ modern erkekler dahil,
en aydýnýnýn, en demokratýnýn içinde bile
güç ve hak kaybetme
zayýf olma telaþý var;
K-o-r-k-u d-a-ð-l-a-r-ý y-ý-k-a-r-!
Doðada çiçekler çeþit-çeþit,
kokularý deðiþik,
herbirinin adý baþka,
-yalnýz armut mu sanki meyva?-
herbiri ayrý tad da
ve baþka renkte.
Bence sorun ahenk ve eþitlikte!
Cinsiyet iki çeþitmiþ,
-diyelim ki bu doðru-
yarýmýz diðerine eþmiþ,
peki þimdi ne oldu?
Demekki kadýn benim yarým,
üstelik beni tamamlayaným!
" Ayýrmak olurmu
güzel ile doðruyu
birbirinden?"
dedim dün içimden.
Þu an Würzburg’dayým
Kiraz Aðacý’m,
-senden 50 kilometre kadar uzak-
bardaðýma bakarak,
bugün yazdýðým þiiri düþünüp, vakit geçiriyorum.
Dýþarýda,
Türk Büfesi’nin çýkýþ kapýsýnýn yaný masada,
çay içiyorum.
- Sigara içerde yasak da-
Soðuk bir hava, yaðýyor kar.
Esen yel kar parçalarýný tüy gibi,
hafif ve narin uçurtarak bardaðýma kadar
getirip kýzgýn camda damla olup eriyor,
karþý masada bana bakan bir çift göze gözüm deðiyor...
"Stop!" Kamara geriye,
Türk filiminde miyim ben ne?
Hanýmefendi israrlý;
Bakýþlarýný kaçýrmayý býrak,
dahada gülümseyip bana bakarak,
yiyor peynirli bir tost, içiyor çayý.
Gözlerini benden kaçýrmadan
çýkararak çantasýndan
bir cigara paketi,
alýp-sokuyor rujlu dudaklarý arasýna,
masadaki kül tabasýnda eski izmariti
tütüyor hâlâ.
- Kurgu deðil, gerçek tüm bunlar valla!-
Eðer filim setinde olsaydým,
kalkar yerimden sigarasýný yakardým,
Sorardým birde;
“Tanýþýyormuyuz bizi ne?”
Sigrasýný çakmaðýyla kendi yakýp,
kaðýt peçeteye birþeyler yazdý,
ve bana baktý.
Sonra yerinden kalkýp,
pusulayý çay tabaðýnýn altýna koydu,
yola koyuldu;
“Týðððýk!”
Görüntü kesildi, sönüverdi ýþýk.
Hayda,
bu kadarýda fazla!
Etrafta rejisör, kamera ve set düzenini aradým,
nerdeyse çýldýracaktým Kiraz Aðacý’m.
40 yýllýk mutlu evlilik bir kefede,
75 yaþým öbür kefede;
“ Þunun þurasýnda kalmýþ 50 yýl ömürün daha,
nefsine hakim ol, namus terazini çarpýtma!”
Dedim,
kendime geldim,
ayaða kalktým,
boþ masaya baktým;
Pusula hala
duruyor çay tabaðýnýn altýnda.
Hava soðuk-mu-soðuk,
lapa-lapa yaðýyor kar;
“Moruk,
Alýp-okusan þu kaðýdý ne çýkar?”
Dedi içimden
muzur bir ses birden.
Hani;
Aslýnda bu þiirin adý,
-þu baþlangýçta yazdýðým yani-
“Umudun Adý Kadýn” olacaktý?
Sen benim yerimde olaydýn
n’apardýn Kiraz Aðacý’m.
Tamsa güzeldir ayna,
kýrýðý param-parça.
(*) Gerçek bir olayý sizlere aktaran bu anlatý tekniðini, ancak size diðer KÝRAZ AÐACI þiirleri açýklayabilir.
Sosyal Medyada Paylaşın:
Oğuz Can Hayali Åžiirleri
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.