„Ne Atam’ý canlý yaþadým,
nede Gandi’yi,
Dalai Lama’yý bile
paylaþyým
karýmýn mutlu gözbebeklerinde,
o görmüþ Güneþin Gülümsemesi’ni!
Nazým’la
birlikte yatmýþýz Bursa’da,
-10 yýl arayla habersiz birbirimizden-
ayný havayý solumuþuz yani bilmeden;
O mahpusda, ben yatýlý,
kuþbakýþý.“
„Bir filmi gösteriliyordu,
- „Yol“ idi adý zannýmca..-
konuþtuk mutlu,
hanýmý ve annem yanýmda
önümde Beyaz Perde,
saðým, solum,sýrtýmda genç beyinler;
Her yönüm GÜNEY
Kana-kana susmak,
çölde susamak denli ölüm!
Baðýrmak
boðazýn patlýyasýya;
"Güm-güm!"
kulak derisi yýrtýlaya,
anlamsýz!
Yanlýþ yolun dönüþü zordur yalnýz,
durmak ise en hýzlýsý.
Bilirim kaybetmeyi hiç sevmez insan,
ama sen in bu sonu belirsiz yolculuktan.
doðruya doðru at ilk adýmý;
Kýraçta baðýrýp-çaðýracaðýna
dur-düþün dene,
deðiþtir kendini,
ve
orada ara kaybettiðini…
Filim bitti“
„Ben dengesizliðin deðil, dengenin neferiyim;
Dokuz ay boyu çekerim çeliþkinin sancýsýný,
belleðimde bilerim acýnýn haksýzlýðýný,
bilirim;
Etimden et çýkacak
ve adý "Sen" olacaksýn filim.
Dokundum mu kara kalemi týklayarak yavaþtan;
"Ho-hooop!" çýktý siyah silindir þapka’dan tavþan?
Hayýr! Cambaz deðilim lafta
kuþ saklamam küllahta,
Ne dil çabukluðuyla göz boyarým,
ne hokkabaz nede madrabazým,
çünki yön verir sihirli kutuma gerçek;
Ýçi ak-pak, dýþý iki makara,
üç-ayaklý-mercek.
Ýstesende-istemesende
sokarým seni
kara kutuma,
sýçrar çekerim perdeyi;
“Abra-Kadabra!“
Gösteririm geleceðini, gelmiþini, geçmiþi
bir ileri, bir geri,
ama olduðu gibi kanýtlarým,
dalarým kara kutuma;
„Abra-kadabra!“
Gerçeði sahteden ayýklar, yalaný irdeler, yanýtlarým,
Sen þaþarsýn benzerin olduðuna;
„Ýkiz miyiz biz Ayna?“
„Sim-sala bim!“ ile
kaybederim bir çýrpýda seni de,
yanar ýþýklar,
kalýrsýn baka-þaþar
yapa-yalnýz kaybolduðun yerde,
Beyaz Perde!
Yada durdururum zamaný bir hamlede,
tek karede;
„Þip-þak!“
Büyük parmaðýmý orta parmaðýma þaklatarak
ne hünerler sökerim
bu parmaklarýn arasýndan,
yalan altýnlar dökerim
burun delikleri ve kulaklarýndan.
Birde baka-baka gözlerine
dalarým en derinine,
okudum beynini,
açarým o körolasý güzel gözlerini,
ama asla boyamam,
boþ lafla da oyalamam;
Nabzýn þerbeti, parmaðýn balý,
zevkin gýdýðý, dalkavuðun yaðý
denen
lerden
de
deðilim ben.
Girerim yine sihirli kara kutuma
sohbet ederim dostça
baðrý yanýk-eli böðründe ölülerle.
Görüntü gerçek olmasa bile;
Canlandýrýr yaþatýrým onlarý Beyaz Perde‘de
ama gerçekten inan!
Ýnfazdan önce,
yada yitik kavgadan;
"Duuuuur!" Diyerek haksýza,
çeker-çýkarýrým halkadan boyunlarý,
o güzel, o çýplak,
o korkusuz ayaklarýn altýna
sokarým hakkettiði doðayý.
Filimde olsa, sevinir halk.
Zýplatýrým
bir makaramdan-öbürüne .
kaydederim anýlarý, çeviririm alýn yazýsýný tersine
baþtan-geri
feleðin çarkýna sýç(r))arým,
sömürüleri
ve kýrýlan umutlarý dýþlarým filmimde;
Kesilen baþlar dim-dik dikilir haklý omuzlarda,
yeniden yerden ayaða kalkar düþmüþ gövdeler,
susturulmuþ aðýzlar, baðlanmýþ ayaklar, kelepçeli eller...
Ve "Mutluluðun Türküsü"nü söylenmeye baþlar
yoldaþlar.
Yýllar boyu yatarým haksýzlýðýn dört duvarýnda
haklý olarak
bunu bil;
Kimi üzgün, kimi yorgun fakat
asla "Piþman" deðil!
Derlerim halkýn derdini daima,
"Hak" yaparým kaderime.
Yýlmaz’ým dedim ya!“
"DÜÞÜNMEK"
Suç deðildir sayýn komiserim aslýnda,
öyle olsa
herkes suçlu, sen bile.
Ben hele;
Elebaþý Haylazlar Kampý’nda.
"CÝGARA"
Zehirdir sayýn savcý bey,
canýmla ödediðim,
bu katmerli katil
uyuþturucularýn en ucuzudur bunu bil!
El-kol sallaya suçsuz gezer.
sokar ciðerime hançer,
kanar,
kalp dayanmaz isine-pisine bu tesellinin!
Ýntehar?
Yakala, tutukla,
yasakla, yargýla
yada en iyisi;
astýrsana mereti.
"ÝÇKÝ"
Na’merttir sayýn yargýç bey;
"Bir tek daha ver! "
Demeden önce
düþün,
vurmadan tokmaðýný,
yargýlamadan
beni.
"HAKSIZLIK"
Hapistir sayýn adil adalet!
Suçsuz, duvarsýz,
demir parmaklýksýz, anahtarsýz
diri-diri gömerler içine,
dünyam mahpushane.
„GECEM“
benim hapistir duvar,
rüya bile göremem
yasak,
gardiyanlar var,
görmeden alýrlar gözkapaklarýmdan.
„GÜNDÜZÜM“
kollarým pusularý, pusularý beni.
Ben dünyanýn en büyük, en aydýnlýk,
en modern, en medeni
en insancýl, en kalabalýk
Mahpushanelerinden biriyim.
„Sefasý mutlu, bir sarhoþ bir yargýç kadeh elinde
yargýlamýþ Kara Oðlan’ýmý set yemeðinde adil terazisinde,
hanýmýnýn yanýnda
demiþ " Pezevenk"
ve "Bilmem ne’nin çocuðu!"
Ana ve avradýna söverek;
"Birde, cübbeni giyeydin ya, mubarek."
Taciz, saldýrý, küfür, iftira…
Nefs-i-müdafa,
kanunsuz hüküm;
"Güm, güm. güm, güm!"
Ýnfaz!
Haksýz yargý’nýn bile afffý vardýr gülüm,
katil yargýç olsa bile Ýnsaf!
Renklerin en efesi,
acýnýn nefisi,
ölümün yakýþýklýsý,
masumun kabadayýsý,
garibanýn babasý...
Ne roman, ne filim, nede Þiir
anlatamaz seni,
bunu bil!
Çirkin, adil, yalnýz, sadýk Sevgili.
Bulacaðým o yargýçýn kabrini,
koyacaðým mezar taþýna;
" Yýlmaz Güney Kara Kinaye Filim Ödülü" nün ilki,
dim-dik diken kaktüs çiçeði;
"Destuuuuuuuuur!" Diyerek,
topraðýna su dökerek
anacaðým seni.