bu yarým bir aþkýn hikayesi... yarým kalanlarýn yarým hikayelerinden biri... okuyan herkes ucundan kýyýsýndan anlar belki ama yalnýzca eylül’de büyütülen o çocuklar yüreklerinde duyar bu sesi... -onlar ki bir çoðu düþ bile kuramadan aðýz dolusu yarým kalmýþ yarýnlarýna acýyý katýk edip susturuldu
umutla deðil korkuyla omuz omuza deðil /yalnýzlýðýyla kol kola büyüyen o çocuklar þimdi yapýþýp yakasýna "çocukluðumuzu geri ver" deseler o doksanlýk bunaða söyleyin hangi adalet itibar eder buna-
iþte o bahsi geçenlerden ikisinin yolu yolun yarýsýnda bir zamanda kavuþtu birbirlerinin gözlerinde kayýp çocukluklarýný görünce bu iki düþ yorgunu uyutup zamaný ve kapýnýn ardýna koyup dünyayý ýþýða koþtu...
kapanmýþtý perde seyirci yoktu... bir cigaranýn ucunda yakýp bildik tüm replikleri geçmiþten gelen ve yarýna yüklenen ne varsa soyundu artýk ikisi de tank gölgelerinden saklanmýþ oyunlarý yarým kalmýþ iki çocuktu...
-güneþ bir daha doðdu / battý... zaman ilk kez bu kadar sabýrlýydý-
lakin dünya yeniden zorlayýnca kapýlarý bütün yanlýþlar bir bir ortalýða saçýldý... gerçeðin baþrolünde oynayanlar þimdi yasak bir aþkýn iki figüranýydý
"ne kadar çok yanlýþ varmýþ en doðruyu öteleyen ve ne çok þey öðrenmiþiz bizi bizden eden" diye mýrýldandý kadýn gözlerinde tereddütü görünce adamýn... -"makul ol derdi che " diye ekledi gözlerini boþluða dikip "imkansýz" diyene...-
(asgari müþtereklerde birleþen mantýklý çiftlerin aþýklar adýný aldýðý bu zamanda yer yoktu elbet sahici aþklara...)
sonrasý hep vedaydý birden soyunduklarý ne varsa tek tek giydiler tenlerine bata bata... ve her seferinde/bir gömlek daha aþka bir uzak daha...
gel-gitlerde boðuldukça ve soluksuz kaldýkça koþtu kadýn yaþananlarý dil ile inkar göz ile ikrar eden ve her uyku sanrýsýnda "sakýn gitme" diye sayýklayana...
yine böyle bir akþamda demledikleri geceyi içerken "bize tanrý eli deðmiþti gözlerin gidince benden o da elini çekti" dedi adama "senin haberin yok mu tanrý çoktan öldü" dedi ve cigarasýndan derin bir nefes çekip kelimeleri ciðerinden söker gibi savurdu boþluða...
"eylül’dü…çocuktum / hakiydi her yer kocaman oyuncaklar gibiydi sokaklarý arþýnlayan tanklar paletler bir gece kapýyý kýrar gibi giren üç beþ asker darmadaðýn edip tüm kitaplarý babamý sürükleyerek götürdüler... giderken öyle bakmýþtý ki gözlerime bir daha bakamadým hiç kimseye izleri benden silinmesin diye… annem yýðýlýrken sedire korkuyla koþup dayadým baþýmý hýrýltýyla inip kalkan göðsüne yolar gibi okþarken saçlarýmý "su" dedi bu uzunca bir sessizlikten önce son kelimesiydi "üzülme" dedim suyu uzatýrken "allah baba’ya dua ederim yarýn babamý gönderir eve..." o gece ninemin ezberlettiði tüm surelerle sabaha kadar dua ettim "çocuðun duasý kabul olur" derdi ninem emindim döneceðine
-erimiþ kurþun gibiydi genzinden dökülen kelimeler ve kadýnýn yüreðini daðlayarak söndü birer birer-
"gözüm hep kapýda babamý bekledim atlamak için boynuna o gün dönmedi/ertesi gün de... dilimde dua…dua…hep dua allah baba uyuyordu galiba hiç kimse gelmiyordu her sabah azalan haber alma umuduyla çýkýp her akþam omuzlarý biraz daha çöken ve sanki her geçen gün biraz daha küçülen annemden baþka...
o zamanki aklýmla günahlarýmý tek tek hatýrlayýp telafi de etmiþtim laf aramýzda mesela/ þeytana uyup aþýrdýðým melek sakýzýnýn parasýný bakkal amca’ya... hileyle üttüðüm gazoz kapaklarýný bizim þiþko rýza’ya hatta inanmazsýn ama iki yumruk bile attýrdým bir kavgada tepelediðim arka mahallenin haylaz çocuðuna... olmadý/o beni duymadý... o akþam annemin gözleri baþkaydý artýk aðlamýyordu toplayýp tespihi seccadeyi sandýða kaldýrýyordu sandým ki allah baba hastalanmýþtý ve artýk namaza gerek kalmamýþtý demek dualarým bundan kabul olmamýþtý -ne yalan söyleyeyim sevinmiþtim içten içe öyle ya /benim suçum yoktu... yine de onun için dua etmeye baþladým bir an evvel iyileþsin diye.-
o kýþ kömür bitmesin diye sobayý nadiren yakarak o güzel kahvaltýlardan geriye zeytin ekmeðe kalarak bekledik / genelde yorgan himayesinde hep susarak
uðultuyla uyandým bir sabah sýcak yataðýmdan çýkmaya üþenerek sesleri ayýrdetmeye çalýþtým sanki bütün mahalle tastamam bizde toplanmýþtý hatta babamla kavgalý yobaz hayri bile ordaydý salona gitmek için mutfaðýn önünden geçerken ocakta kocaman bir tencereyi karýþtýran dul satý teyze’ye yakalandým acýyarak baktý yüzüme "vah zavallý yetim" derken yetim’in iyi bir þey olmadýðýný bakýþýndan anlamýþtým kapýda vah vah tüh tüh sesleriyle karþýlandým "ahh ahmet ahh anarþik olacak ne vardý bak olan bu sabiye oldu" diye dövündü hasan amca diðerleri de vah vah sesleriyle katýldý ona
"o bir vatanseverdi" diye gürledi annemin aylardýr duymadýðým sesi "herkes için aylardýr kapýmý çalmayan sizler için adil bir dünya istedi" ne zamandýr ilk kez omuzlarý kalkmýþ ayakta ve dimdikti...
"koskoca paþa yalan mý diycek gavur ruslara peþkeþ çekeceðlermiþ iþte allah razý olsun dinimizi kurtardý senin ahmet de öldüðüynen kaldý" bütün mahalleli uðultuyla onaylayarak ve baþlarýyla alkýþlayarak teyit ederken hayri efendiyi benim gözlerimden yaðmur gibi yaþlar indi
hepsi babama aðladýðýmý zannetti elbet içinde ona dair yaþlarým da vardý lakin o bir gün zaten ölecekti ben hiç ölmeyecek bildiðim allah baba’ya aðlýyordum ki bunu kimse bilemezdi...
kalabalýk yavaþ yavaþ daðýlýrken makedon teyze’nin fýsýltýsýný duydum "çok dövmüþler bunlarý yazýk hatta týrnaklarýný bilem çekmiþler tek tek aman aman evlerden ýrak" "az bile yapmýþlar bu dinsizlere müstehak" dedi hacý hayri týslayarak ve kýrçýllý çember sakalýný þefkatle sývazlayarak...
"kýz fatmaa" diye kikirdedi bahçede mahmut amca’nýn karýsý fikriye "senin tahsin yine içerde bu kez gaspten girmiþ bizim bey kolayýna çýkamaz diyor en az beþ sene" "sorma ablaaa" diye sýzlandý fatma kocaman karnýný okþayarak þikayetlerini geri alacaklar tahsin’imi bebeme baðýþladýlar inþallah artýk uslanacak yemin etti kuran’a el basacak
"aman aman aklýnda olsun" dedi makedon emine teyze "bozarsa yine yeminini / tövbe edin kafasýnda ekmek kýrarak" "öyle öyle ben de öyle duydum" dedi fikriye abla’nýn uzaklaþan sesi...
-bir raký koydu kendine adam kýsa bir sessizliðin ardýndan-
"anlayacaðýn" dedi iç çekerek "acýmýzý bize terk ediyor el alem daha eþikteyken paspasa silip ayaðýnda kalaný koluna takýp gidiyor kendi hayatýný sonrasý yok... sonrasýnda hayat hep teferruat demem o ki gözlerime göz diken kadýn etme / onlarý elleme bu kez olmaz izin veremem hiç kimsenin o eþikten geçmesine ve çekip gitmesine/ hele ki ölü bir tanrý eli deðemez hiç bir yerime"
"tuhaf" dedi kadýn gözlerini kaçýrarak " ben de iþsiz babamdan yediði dayaktan ve yoksulluktan bunalan annemi beklemiþtim ayný dönemde... eteklerine yapýþmýþtým aðlayarak "babana bakacaksýn büyüdün artýk sen" diyordu beni iterken ve kucaðýnda kardeþimle çekip giderken çok kanamýþtý dizlerim koþup oynarken ama bu kez baþka türlü acýyordu kalkamadým düþtüðüm yerden ve bir daha hiç kimseye kal diyemedim gitmeye yeltenirken -uzaklaþan topuk sesleri yüreðimi eziyordu kafamda bitlerimi ayýklayan sýcacýk kucaðým gidiyordu-
ondan sonra günlerce yaklaþan her topuk sesinde gözlerimi yumup "allahým ne olur þimdi köþeyi dönen annem olsun" dedim yüreðim elimde beklerken pencere önünde tam umudu kesip beklentimi gömmüþken bir sabah çýkageldi... ama artýk bir yaným hep eksikti ve bir daha sarýlamadým eskisi gibi gidebilen yine giderdi
yaralarýmýzý gösterdik ya birbirimize artýk ya dost oluruz ya düþman" dedi kadýn ve sýkýntýyla cigarasýndan derin bir nefes çekti kurduðu son cümleyi dumanýyla saklamak ister gibiydi...
o günden sonra / birbirine yakalanmadan göz ucu kaçamak bakýþtýlar... film üzerine film izleyip baþka hayatlara kaçtýlar ve hep sustular... hasýlý ne dost oldular ne düþman ama bir daha aþk da olamadýlar...
günler zemheriye durmuþ sonbahar gibi güneþten aðýr aðýr koparak düþtüler onlar da artýk birbirine dokunamayan birer düþ’tüler-
o sabah kadýnýn gördüðü saç tokasýna kadar böylece sürüp gitmiþti düþlerin ortasýna hakikat çengelli ve siyah bir saç tokasýyla balyoz gibi inmiþti bir sigara içimlik tereddütten sonra çýkarýp kaðýdý kalemi "daha kolaydý elbet bir göze bakmaktansa bütün gözlere bakýyormuþ gibi yapmak bir bedende kendine varmaktansa baþka baþka bedenlere kaçmak... olsun varsýn ben çocukluðumu sana býrakýyorum biz birbirimizi bulamasak da onlar buluþtular kendine ve emanetlerine iyi bak " diye yazdý sonuna üç nokta koyarak...
-giderken sessizce ve yaðmurdan önce son bir kez içine çekti odanýn kokusunu elinin tersiyle sildi camda biriken hüznün buðusunu
ramak kalýp ertelendikçe acýtan yasak diye düþlenirken diþlenen efkar ve acý adýna yaþanan ne varsa aldý ve ayaðýnda kalanlarý da kapý aðzýnda sýyýrmadý...-
yine sel felaketi bekliyordu haber bültenleri "beni de alýp götürür müsün" dedi gök gürültüsüne yalvararak
Sosyal Medyada Paylaşın:
Gülşen Destanoğlu Åžiirleri
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.