KÜTE KÖPRÜSÜ
Köye geldi savcı doktor baş çavuş,
Bir onbaşı,beş candarma bir katip…
Yıl 1972...
Sonbaharın son günleriydi..
Öğlen saatlerinde bir el silah sesi yankılandı
Yukarı Kürtün vadisinin yamaçlarında…
Mavzer sesi olduğu
Dağlarıın arasında uzun süre yankılanmasından belliydi.
Kırıkkale yapısı mavzerin namlusundan çıkarken kurşun
İki kez ses çıkarır.
Önce mavzer sesi ve sessizliğin hüznü örttü
Vadi tabanında hırçın akan ırmağın çağıltısını…
Daha sonra vadi yamaçlarındaki köylerden
Tek sıra dizilmiş insan seli akmaya başladı
İnce patikalardan ırmağa doğru…!
Akçal köyü altında bir tahta köprü vardı,
Küte köprüsü.
Daha çok yaşanmış acıların tanığıydı.
Üzerinden katırcılar gelir geçerdi
Ta eski çağlardan beri.
Geçmişi yaşanılan zamana taşırlardı
Çerçür ırmağının köpüklü sularıyla sırdaş olarak.
Halil,filinta gibi bir delikanlıydı
Sarıbaba köyünden.
Askerliğini bitireli altı ay olmuştu.
Vadilerin yamaçlarındaki tüm köylüler tanırdı.
Ben de onu köy düğünlerinde tanımıştım.
Halil Kızılcatam köyündeki ablasına
Kışlık buğday unu taşımak için katırıyla yola çıkmıştı.
Belinde ondörtlü tabancası vardı.
O yollar ıssız yollardı,
Kurdu kuşu olurdu,
Kimse silahsız gezmezdi…!
Halil,
Küte küprüsünün aşağı yönünde
Birkaç yüz metre uzakta
Karşıdan üç candarmanın gelmekete olduğunu görür.
Candarmalar görevleri gereği dağ köylerine gidiyorlardı.
Halil,silahını yakalatmamak için katırını yolun kenarına bırakır,
Irmaktan karşıya geçerek ormanlık alana kaçmaya çalışır.
Karşıdan candarmalardan biri mavzeriyle nişan alır!
Arkadaşlarının engellemesine fırsat vermeden mavzerini ateşler.
Halil,sol yanından aldığı mavzer kurşunuyla yere yığılır.
Candarmalar önce Halil’in yere düştüğü yere doğru koşsalar da
Aniden geri dönerler,
Korku içerisinde,saatler süren yolculuktan sonra
Karakola ulaşırlar.
Kara haber tez duyulur,
Mahşeri bir kalabalık oluşur
Küte köprüsü yanında.
Mavzer sesi yerini ağıtlara bırakır.
O zamandan beri ağıtlar yankılanır
Çerçür ırmağının çağıltısına karışarak
Dağların yamaçlarında…
Mavzer kurşunu
Yalnız Halil’i koparmamıştır yaşamdan,
Kendisini tanıyan tanımayan
Tüm insanları vurmuştur yüreğinden.
İki yetim kız çocuğu kalır geride,
Unutulmaz bir hüzün,
Yakılan ağıtlar…
Ve Halil’in unutulmaz öyküsü…
Çerçür ırmağının köpüklü suları
Kayaların arasından savrula savrula akar.
Geçmiş zamanın sırlarını taşır
Karadenize…!
Sosyal Medyada Paylaşın:
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.