bir þeylere üþümenin adýyla baþlayan
dilimizde göç
çekingen sabahlarýn
uyku çalmýþ uçlarýna devinir
devrilirken sesin kül rengi
aþk kalabalýk
ve kimsesizliðin yolcusu
trenler almazsa bizi
bir tuhafsa içimiz beklemekten
yorgunsa gözlerimiz anýlara
el sallarken durmuyorsa kalbimiz
seviþirken ölmeliyiz yeniden
tanýdýk peron ýþýklarýnda
o kentteysek
ve ayak izlerimizi fýrlatýp
gölgesini saklayan yaðmura
içimiz bir hoþ
dayatýlmýþ yalnýzlýklarý yükleniriz
sayýsýz aþk doludur ceplerimiz
öldürdüysek çocukluðumuzun kokusunu
tuhafsak ve eziksek
eksiksek
anlarýz ki yabancýyýz
içimize yaðan çok sesli yaðmura
tek sesli acýyla
adýmýz aðrýnýn en aðýr tonuysa
yara alýr kaybetmekten korktuðumuz her renk
ve aþkýn ýþýða dönüþünü gösterir
göz kapaklarýnýn rahminde büyüyen ayrýlýða inatla
dokursa sessizliði asýrlar öncesinden günah
ölürüz kýyametimiz ekþir
ýslanýyor þehrin yüzgörümlüðü
üþüyor gözlerimin denizi
ýþýklar þifreli yaðýyor þiþeden içtiðim þaraba
kötü kokuyor ellerim
daha da çok býçakla beni
ya da ört üstümü ömür…
alicengizoyunu
(...öyle bir düþüyorsun ki üstüme, kalkýp öpesim geliyor… ölesim de peþinden…)