Aslýnda, çirkin adamlar deðildik
Baþýmýzý kaldýrsak,
Güneþe çarpan bir coðrafyanýn kýtlýðýndan kopmuþtuk
Soluk benizli düþlerimizle,
Gamzelerine sokulduðumuz
Sarý uygur gülüþlü kadýnlarýmýz hiç olmadý
Kavgamýzý atmýþtýk atýmýzýn terkisine
En güzel susmayý sevdik,
O yüzden ateþ karýþtýran gözlerimizde yanýk bozlaklar tüterdi
Bazen saçlarýmýza hasret kokulu bir turna tüner,
Üþüye, üþüye öterdi
Çekik gözlü sevdalara,
Göstermeden aldýk soylu yaralarýmýzý
Tetik parmaðýmýzda tütün sarýlarý
Ve alnýmýzda yiðit bir asya selamý dururdu
Kim çekse tetiði en acýtan tarafýmýzdan vururdu
Ölümün üç adým voltasýnda daðýldý,
Tesbihimizin kehribar taneleri
Kendi hayallerine bile kýlýç sallayan,
Soylu savaþçýlar gibiydik
Eylül geçerdi en esaslý duruþa
Daraðacýna her zaman havalý yürürdük
Hep vuruþa vuruþa
Aslýnda, çirkin adamlar deðildik
Parmak izlerimiz yar sinesinde dursa idi,
Avuç avuç ay ýþýðý serpmeyi de bilirdik
Peygamber kokulu bir ebabili tutup,
Kanatlarýndan öpmeyi de bilirdik
Barut kokusundan yanan genzimiz,
Kekik sürerdi yaðmur tanelerinin gün görmemiþ tenine
Omuzlarýmýzda kanlý bir savaþýn ortasýndan kalma,
Kan kýzýlý apoletler
Kýlýçlarýmýz yorgun girerdi kýnýna
Tanrý daðlarýnda yoksul bir çoban ateþi olup yanardýk
Issýk gölüne uzanýr,
Bakraç bakraç suyundan içer,
Doyasýya kanardýk
Mevsimin bozuðu düþürdü sarýlýða düþlerimizi
Ve sakýnýlasý sevdamýz ile sýnanýrken
Eylül tekmeledi taburemizi
Ama olsun,
Her kavgada fiyakalý yenilir,
Her sehpaya güzel gülümser,
Biz her zaman yakýþýklý ölürüz
uytun .....