İBRA
sen
bitmeyen bir þiir
sonlanmayan bir uzun keder
var ile yok arasý
akýl ermez bir sýr
bir gül kokusuyla
bide yaðmur telaþýyla
ruhuma gelip sinen
bazen bahar gibi çoðulcu
coþkusuyla zapt edilmeyen
bazen de kýþ kadar tekil
sessizliðine güneþe hasret
sanmaki külliyen bihaberim senden
beni merak edersen eyer
ben hâlâ sözü yalana çýkmamýþ
yollarýn yolcusuyum
seni arýyorum hakikatin sesiyle
huriler ülkesinin sedef göðsünde
söyle yoksa kayýp kentin
al yanaklý yýldýzýmýzýn
dünyanýn karanlýðýna
ýþýðý süzülen
Seni arýyorum
ararken seni
içimde bir þey var
umutla beslenip
tutkuya dönüþen
o bir þey
o benimle hep
o bedenimdeki
bir parçam gibi
o gittiðim ve olduðum
her yerde
o bir heyelaný dengeleyen
taþtan bir kemer gibi
beni bende kalmamý saðlayan
kalýn bir duvar gibi rûspî ve
her seferinde ruhumu
ibra ederek duran
mânâdan manaya geçen bir þey
ve oldukça latif
öyle ki hâlâ
bir adým kendime uzaklaþsam
içimde bir þey acýr
neye uðradýðýma þaþarak alelacele dönerim kendime
o þey her neyse
hep benimle
çileli uzun yollardan geçerken
göçlerden kalan viranelere uðrarken
kendimle taþýdýðým
hiç bir zaman býrakmadýðým
o þey
içimde yolcusu kayýp bir yol gibi
hep tenha hep uzun
bir hayal ve
isimsiz bir ülke gibi kaldý
Ýþte böyle
onun ne olduðunu ve
nereye býrakmam gerektiðini bilmeden taþýyordum öyle
o sen miydin
yoksa bir baþka þey miydi bilmeden
o ana kadar
hep kendimle taþýdým
en son hatýrladýðým da
ölüm denen çýplaklýðý
kederle kapatýlmýþ gözleri
göçleriyle taþýyan
insanlar arasýnda
gördüm
oralý insanlar
ölüleri evleri ve mezarlýklarý
sýrtýnda taþýyordu
buna raðmen
yüzlerindeki sevecenlik
fecrin güne baðýþladýðý ýþýnlar gibi
canlý canlý umutlar haykýrýyordu içime
beli ki
benim gibi
o insanlarýn da
vazgeçemediði þeyler
vardý hayatlarýnda
Olsa dahi
acaba
insanýn
onca yýkým
onca viranelikler içinde
geçmiþi
hayalleri
aný ve geleceðini bohçalayýp
kirpik uçlarýna sýðdýrmak kadar
daha zor ne olabilirdi
yada buna güç veren
o kudretli dayanýmý veren
þey neydi ?
sualine kafa yorarken
“umut”
dedim kendi kendime
:
o bir türlü vazgeçilmeyen
tutku iþte
zaten yok saymaya odaklý olaný
çýlgýna çevirten
þey de
bu tutku deðil miydi
bu aþk tutkusu
memleket tutkusu
yaþamsalýk
özgürlük tutkusu
uzayýp giderken
her yeþerilme esnasýnda
güzelliði biçilen çimenler gibi
ama her seferinde simurg gibi
kendi küllerinde kendini var eden
o bitmeyen tükenmeyen tutku
kölenin azatlýk
tutsakýn özgürlük tutkusu
dedim kendime ve
yürüdüm coþkusu mülayim
rûspî adýmlarla
derin düþüncelerle
iç içe ...
bir kez daha
annesiz ve yetim
kaldý düþlerim diye
üzülürken
saçlarýn da
isyan atlarý koþuþan
bir ora kadýný
"ölülerden vazgeçmemek edeptendir"dedi kulaklarýma
epey yaþlý bir kadýn...
sonra usulle
omuzladý çilesini ve
yürüdü þafaðýn doðduðu yöne doðru
oradakilerin inançlarýna göre
ölüler topraða inci olurmuþ
yaþayanlarýysa
umudu endiþeden ayýklayýp
topraðýn ruhuna serpiþtirirmiþ ki
öylelikle umut taþ gibi saðlam
inci gibi parlak kalsýnmýþ diye
bide giderlerken
göç güzergahýnda
konaklama yerinde
içinde
yaþamýn gereksinimi karþýlayan
her þeyden
tütün kokusunu anýmsatan
acýmsý bir hüzün kalýrmýþ
her söylenen sözde keder
her evin seyyar ayaðýnda
ince ince büklümlü yas olurmuþ
evlerin ayaklarý !
evet ayaklarý varmýþ evlerinin
onlar mecburi göçe
tabii tutulunca
evleri de gönüllü
yürüyormuþ onlarla
sevdikleri þeyleri gibi
yine oralý yaþlý bir teyze anlatmýþtý
bir zamanlar
onlar mecburi göçe
tabi tutulunca
keçileri
tavuklarý
köpeði ve kedisi de gitmiþmiþ peþlerinde
anlaþýlan
kimse kimseyi
yalnýz býrakmýyormuþ o memlekette
bir rivayete göre
onlar göç ederken
taþlar onlara ruhlarýný
onlarda taþlara kalplerini
býrakýyormuþ ki
onlar gitkileri yerler de
taþ gibi saðlam
taþlar da onlar gibi
kalpten baðlý kalsýn
topraðýna diye
iþte inanýlmasý güç
ama dilden dile
aktarýlan bir efsane bu
yine kendime gittim
kendime dedim ki
demek ki insanýn kendini önemsemesi sevmesi ve
kendinden vazgeçmemesi
kendi kalmasý bu olmalý heralde...
doðrusu oldukça ilginç
hikayeleri vardý ora insanýn
buda güçlü felsefik
bir anlam býraktý bende
peki benim usanmadan içimde taþýdýðým þey neydi
aradýðým neydi
farketmem gereken neydi ?
bütün bunlara cevap ararken
aslýnda yüreðimde taþýdýðým þeyin ne olduðuna bir anlam arýyordum
belki de tanýmý çarptýrýlmýþ sevgi
yada aþk
ve buna baðlý yaþamsalýðýn olduðunu ...
fakat aþkýn salt bedensel görselliðe indirgenemezliðini öðrendim ve
yaþam denen þeyin bütünseliðici özünü kavramak için
<sýradan>insanlarýn arasýna karýþmak gerektiðine
kanaat ettim
orada insan hikayeleri dinleyerek ve
içlerine asýlý kalmýþ hasretliklerden
esinlenerek anladým ki
makbul olan hayat
kendiliðinden var olduðunda
yaþamsaldýr
gerçektir
insanýn ana dili gibi
aslýnda kendim
o kadar bilgece
tecrübeye sahip deðildim
çünkü daha önce ütülü izleri olan
bir hayatý paylaþmýþtým
bürokrasi gevezeliðin
þatafatlý yaþayýþýndan
kendimi çözümleyip
öylesi hayatlardan uzaklaþtýðýmda
fark ettim ki
ben de o <sýradan>insanlar gibi
sevdiðim ne varsa
hiç birinden vazgeçmemiþ
o özlemlerin hepsi
sýra daðlar gibi dizili
kalmýþ içimde
ve gittiðim heryere
içimdeki o asýlý hasretliðe
sýra sýra dizilen
dað silsilesini andýran özlemleri de
ekleyerek taþýmýþým içimde
belki bu varoluþçu bilinçle baðlantýlý belki de varlýðýn
bilincinin bilinçaltýyla ilgili
parçacýklarýn yan yana gelmesi için
taþýr kendiyle kendini varlýðýný
öyle ya
düþünki !
iki kuzen kent arasýna çekilmiþ
bir uzun keder
biri cayýr cayýr yanarken
öbürü sadece
acýyý çaresizlikten çekmek için kendini çeke biliyor sýnýra
ve orada
acýyý da beraberinde
hatta içinde taþýyarak bekliyor/bekletiliyor !
peki sen acýyla bekletilmek yada acýyý beraberinde taþýmak
ne feci þey olduðunu
biliyor musun !?
merak ettiðim bir þey daha
acaba acýyý çekenin his etiklerini gereksiz kaygýlarla çektiren de
þayet zerresini his etmiþ olsa
içinde acýyan ilk þey
yada düþündüðü ilk þey ne olurdu !
eminim ki kederlendiðinde
annesinin kendi dilindeki teselli
sözcüðü herneyse o olurdu
bunu his ettiðimde
þöyle düþündüm
uçurumun aðzýndayken
göðe tutunmayý becere bilmek
göðe tutunarak uçurumun o ürkütücü aðzýna düþmemek ...
ama bu nasýl olurdu?
bu imkansýz gibiydi
fakat öyleydi
bunu oradaki
yaþlý teyzeye sormam gerekiyordu
vardým yanýna oturdum
merhaba teyzeciðim
bir sual iletebilir miyim ?
“tabii ki ..”
þöyle ki
müreffeh yaþantýsý olan ülkelerin insanlarý saraylarda yatlarda yaþarken
yaþamlarýndan kuþ sütü
eksik deðilken
buna raðmen
bulaným ve manevi çöküþ yaþarlar
merakýmý baðýþla
peki hayat sizi
böyle üçürüm aðzýnda
sarkaç gibi sallarken
bir saniye ötesi dahi her þey belirsizken
göðe tutunmayý
hayatta mavi bakmayý
nasýl becerebiliyorsunuz
gülümsedi
üç defa
dudaklarýný kýpýrdayýp
kývrýmlarýný gösterdi
bir mavzerin namlusundaki
yivler gibi
aþaðýdan yukarýya doðru týrmanan kývrým kývrým kýrýþýmlar
sanki gözlerimi katlayýp
içine alýyordu
uzun zamandýr
görmediðim annem mi görmüþ gibi sevinçi ve hüzünü
ayný anda yaþýyordum ki
verdiði cevap karþýsýnda
derin saygý duyarak
sadece susa bildim
“evlat
bir dolu poþetin içi boþaldýðýnda
o hafiflik onu rahatça
göðe doðru yükseltir
bizimde öyle iþte" dedi
göðe yükselmek yada yükseltmek
ne emsalsiz bir söz böyle ...
demeki insan
içindeki kötülüðü
nefreti
kini
düþmanlýklarý
sevgiye dönüþtürebildiði oranda göðe tutunmayý
yükselmeyi
yükseltmeyi becerebiliyormuþ dedim
sonra içimde tereddüdelerle yürüdüm
Acaba yanýlýyor muyum
yoksa
doðru cevaba mý yaklaþýyorum
sualleriyle yürüdüm
Sonra yine peþ peþe yýðýnla
soru sordum kendime
ve hâlâ seni arýyorum
belki ne býraktýðým yerdesin
ne de gideceðim yerde
belki bir düþsün
belki bir baþka çaðsamadan ruha serpilen
bir melodi esintisi gibi
hoþluklarla gelip giden
beni peþinde sürükleyen
acýtan acý veren ama vazgeçilmeyen
tutkuya dönüþen hoþluk gibi
karþý koyulmayan bükülmeyen
adi her neyse aþk yada özlem yada ülkem
ve umudum o ki
belki birgün bulurum seni
çocuklarýn çiçek gibi koklandýðý
ölüm ve açlýðýn avutulmadýðý
sokaklarýn baþak koktuðu zamanlara
özlemlere
sýðdýrýrýz aþký
ve insanlýða bir andý...
sevgi dolu bir dünyayý
ve her þeyi
seni sevmek gibi
bitmeyen þiir gibi ...
yaþamayý
bir narýn kabuðuna kurulu
nizamdaki gibi
yüzlerce nar danesinin içiceliði gibi
bizde öðrenir kabulleniriz
yeryüzü renklerini
sonuç olarak þunu diyorum
insanýz kardeþim
býrakýn ellerinizin taþlarýný
yaslanýn sözün sýrtýna
inan’ýn o her þeyi...
ki bu boþluðun içinde
üstün olan þey/þeyler yok
herkesin/her þeyin mayasý
bir avuç ýslatýlmýþ toprak ve
aþk
11 Aðustos 2020
Can Fýrat
Sosyal Medyada Paylaşın:
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.