Oğuz Can Hayali
TİYATRO ŞİİRKAYELERİ (1)
Oğuz Can Hayali

TİYATRO ŞİİRKAYELERİ (1)


Efendim müsade ederseniz,(*)
bir Şiirkaye anlatacak size naçiz bendeniz;
Siz sanıyorsunuz ki şu an uykudasınız
ve gördükleriniz ise yalnızca rüya?
Ama aslında tiyatrodasınız
ve bunu Zat-ı Ali’niz de bilyor pek âlâ!

Yalnızca bir tek sensin bu oyunda geçek!
Şu; Salon, koltuk, sahne, perde ve
tüm görüntülerse sadece beyninde.
Sen hele şu ipi bir çek,
yani aç yada-kapa perdeyi;
Şaşkınlıktan anlar gerçeği o zaman
faltaşı gibi açık gözlerin ve ağızın,
istersen perdeyi kapa sen can-cağızım
uyu ve çıkma bu tiyatrodan.

Düş gücündür bu tiyatronun başı ve sonu;
-yalnızca sen bilmiyorsun bunu-
Oyunu biri tasrlamış,
-maksadı belli-
senaryosunu sahne-sahne planlamış
-hedefiyse gizli-
Oyuncuları para yada baskıyla satın almış
- oyunun adıda “Aldatılan Sultan” tabi-
şaşırdın değil mi?

İlk sahnede dialogda;
dekor, kostüm ve muzik 1950 yılını andırıyor;
Hain bir imam elinde “ÇaKa” ile sinek avlıyor,
-haşarat vurma aparatı, fiat ve çeşitleri katalogta
Milliyetçi Koro; “Kominizme Ölüm!”diye bağırıyor,
ziyaret, övgü, ”Ben yoktum orada” gülümsemeleri,
fotoğraf, ses kaydı, mektup ve video görüntüleri...
Neyse uzatmayalım,
biz en iyisi mi
bu Pensilvanya sahnesini atlayalım.

İkinci Perde
başlıyor şöyle;
Koro son 25 yılda paraya-para-katmış
ve “ne-istedinizde-vermedik” okullarını açmış.
Dünyada Müslüman Örgütler çirit atıyor,
Hain İmam buna birde “Dil Olompiyatları” nı katıyor,
Banka Yasya’ yı saymazsak
vede ülkemdeki Cemiyetçi’leri dikkate almazsak,
Pensilvanya’daki villasında o yan gelmiş-yatıyor.

Üçüncü ve son perde ise Türkiye’de;
Tek bir altın evlilik yüzüğünü göstererek yalandan;
“Olmak yada olmamak, işte bütün mesele...”
Diyor sarayında “Aldatılan Sultan”
-tabiki bunların hepsi oyun-
tek arzusu Padişah olmak
vede “Demokrasi yoluyla Halifeliği” kurmak.
-ama sonu kötü bitecek bunun-

Allah’tan bu Aldatılan Sultan
-iki yüksek okul diplomalı-
çok kötü bir oyuncu olduğundan,
-iyi ezberleyemediği için mülakatı-
metin dışı yapıyor tülüat,
-Tülüat yapmak, uydurmayla güdümlüdür-
seyirciler seziyor hakikatı
-ustası İsmail Dümbüllü’dür-
alkışlıyor ve sırıtıyorlar yalandan;
-Dümbüllü’nün tülüat’ı gerçekten güldürücüdür-
“Bravo!” diyorlar falan ve filandan.

Oyunu kurtarayım diye
basıyor rejisör düğmeye;
Sela’lar geliyor minarelerden,
havada Jet ve Helikopter sesi,
tek köprü-tek taraflı tutulmuş
-sanki filim çekim sahnesi-
herkes dökülmüş sokaklara,
eniştesinden haberi almış biri
cep telefonunun ardında
televizyon ekranına sakince bağırıyor,
halkı sukunete çağırıyor
ve böylece
kapanıyor son perde.

Bil ki bir tek sensin bu oyunda geçek!
Salon-koltuk-sahne
senin sadece beyninde.
Hele sen şu perdenin ipini bir çek,
kapa-çık bu tiyatrodan.
Ama emin ol ki;
Bu tiyatronun devamı gelecek inan,
aç ağzını can-cağızım, kapama gözlerini,
uyan uykudan!

(*) ŞİİRKAYE olgusunu daha iyi kavrayabilmeniz için benim FATİH ATPAZARI, HAYDARPAŞA GAR OTELİ ve KULELİ şiirkayelerinmi okumanızı tavsiye ederim.









Sosyal Medyada Paylaşın:



(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.