Diyarbakır Şairleri Aşk Şiirleri
ROZA
Yoldular, soydular, kýrýþtýlar
Ýnsaný insanla yýktýlar
Aþna fiþne iskandiller aðýnda
Býçkýnlarý puluçlarla oydular
Adýndýr, dudaðýmda asýrlýk
Esrarýna amade yalým
Adýndýr, terk etmez, sýddýk
Vurur yumruðunu
Sadrýma sadrýma
Hücremin baþkenti suskunluðun
Gözlerin, yalýn kýlýnç
Gözlerin ýssýz, kallavi
Bir benim þimdi
Firari sensizliðin belasýnda
Bir benim tütsülü
Voltalý ahrazlýða
Þimdi yürek yorgun
Virane, ýssýz
Ansýzýn yaþlanmýþ bir gecede
Yaþlanmýþ canýna kadar
Orostopolluk
Sýrtlanca, sefil
Yýðýnlarýn tenhasýnda savrulmuþ
Yýrtýlmýþ bir hecede
Kursaðýma avazýn gelmiþ
Sevmiþem, þahidim daðlar
Sevmiþem Allah’ýna kadar
Ölünceye dek deðil
Ölümden sonra da
Yeþerinceye deðin
Tutuþan ellerimiz
Seni yangýn baðrýmýn
Avlusuna gömmüþem
BEJNA
Gözlerin savruk bozkýrlar
Gözlerin hoyrat
Ceylansý, afacan
Sevimli taraçalar koylarda
Kalyonlar kanyonlarda
Herkesten sakladýðým
Künyeni sayýklar
Gözlerin, gözlerin jiyan
Perçemin pençeler caný
Perçemin perva
Vahim, amansýz
Çitlembikler taç olmuþ saçlarýna
Cimcime sekseklerin
Otaðýma volkandýr
Fezan; behiþt, benefþe
Fezan saflýk, insaniyet
Sen bana gürül gürül memleket
Ben sana hep gurbet kalmýþým
Biz bizde Diyarbekir
Biz bizken masumiyet
Biz bizsizsek esaret
Bir gün sen de anlarsýn
O gün sen de aðlarsýn
Rengin nasýl da ateþ Bejna
Teninde nehirler ve baþaklar
Gülüþün nasýl da mermi
Nasýl da hançer bakýþýn
Vefakâr boranlara
Harfsiz vasiyetimdir
Kurutunca yokluðun
Beni simana gömsünler
SEVDE
Çifte dikiþ gider sabanlar
Fersiz topraðýn koynu
Fersiz, yetim, analar
Kuþ uçan, kervan geçen
Bostanlar ölgün þimdi
Ölgün Dicle denizi
Ve çakýrkeyif buðdaylar
Kahyalar körkandil çeper
Mösyölerde bir kültür
Nankör çýyanlýk
Kepenekler mahzun
Baðlamalar öksüz
Kalleþlik mazinin töresine
Þimdi âdet diye bellenen
Hicapsýz ikirciklik
Heybesiz bulvarlarda
Cartalý haybeciler salýnýr
Dümenci dubaralar
Ertekeden nümayiþ
Ýmam kayýðýndayýz sürgit
Façalar çiðnedik muttasýl
Erce, âdil, hilesiz
Bundandýr kavlimizden kaçýþý
Geçmiþi tam kýnalý
Piyazcý sendikalar
Kaparoz puþtlarýnýn
Çifte dikiþ gider sabanlar
Cana bir çýnar gerek
Yüreðin, yüreðin gibi serin
Derin kuyular içim
Mars olmuþ, dumanaltý
Kaybolmuþam, gel artýk
Karýþsýn közlerimiz
Karýþsýn yeþil…
HÝVDA
Kül yutmaz kevaþeler hanýnda
Hancýyý vurmuþ gibi yürek
Þimdi unutulmuþ bir marþtadýr
Mavzerlerde mermiler hazan
Bir umuttur alnýmýzýn çatýnda
Sevdalanmýþ sedanda salýncaklar
Ay ýþýðý kokar derin kuyularýn
Gül Hivda… Gülþen Hivda…
Sen bende hür, ben sende parya
Ve keþmekeþ; yaralar yaralarda
Babaçkolar rýhtýmýnda bir mavi rüzgar
Aparýyor gönlünü çýlgýn enginlere
Bozuk çalsa da bozum havamýz leyley
Çarkýna tükürmüþüz bir kere
Kayarto kopillerin, dalkavuk hýrbolarýn
Ne çiçektir biliriz
Kokoz kokorozlar da
Vardakostalar zamazingo
Voliyi vurmuþ godoþ hýrtapozlar kaniþi
Hey gidi erlik hey þimdi þinanay
Zartayý çekmiþ yiðitler
Mýshýtçý gebeþlerin melun insicamýnda
Sigortasý atmýþ janti yürekler
Bilenmiþ zýrzoplara
Puskun, kývam bekler
Ranzam, zulam, soluk resmin
Saplanýr soluðuma
Can Hivda… Canan Hivda…
Ýþte böyle yazýyorum canýna
Hatýran mermidir damarýmda
Dýþarda çýlgýn bir bahar
Ýçerde hep kýþ mevsimi
LEYLAN
Ilgým ýlgým açar yediverenler
Ambarlarda yeþerir hamal fidan
Görsen her biri bir filinta
Pahabiçilemezdir burada alýnteri
Helal ekmeðin verdiði memnuniyet
Emeðin kitabý, iþhanlarýnda yazýlýr
Komþuluk destandýr antik katlarda
Seni namusluca sevmeyi
Ýlkin buralarda öðrendim
Þýrfýntýlar sokaðýnda tütün emekçisi
Avuçlar bilirim, ihtiyar, nasýrlý
Memleketim gibi ak alýnlarý vardýr
Sen hep o küçeden gelirdin canýma
Eserdi terütaze hivbanu nefesin
Arzuhalcim, kadife karanfilim
Daya endamýný santimantal baðrýma
Daya da dinle, çaylardan su içer gibi
Can feryad, can figan, can yangýn yeri
Bayramlar, matemlere sapmýþ
Namlu yürek, aþka, sevdaya kývrýlmýþ
Nasýl, nasýl sevmiþem bir sevebilsen
Anlarsýn zehir zýkkým geceleri
Anlarsýn, netameli oyundur, heba
Vurulur denizin, ýrmaklarýnca
Kaç daðdýr aþýlmaz olumuþ içim
Ýçin için tüter kuyumda bir yara
Birden hüzünlenir bütün avlular
Cümle vadilerde zýlgýtýn kopar
Derin mutsuzluðun türküsüdür
Eser, eser korkunç albenin
Çekilir sürgüler demir koyaklara
Çekilir hayalimden asi bakýþýn
Gömülürüm kendime bir baþýna
Tek baþýna hýrgür sensizliðim
Leylaným, nupelda pervinim
BÝLAL YAVUZ NAATLERÝ
KAMER
Birlik aktarýnda ne burcular vardýr ne burcular
Sürgülenmiþ, geçmiþ yürek yüreðe
Aþktan baygýn rayihalar, ýtýrlar
Teklik semaverinde fokurdar
Güzelliðin görgüsü
Buhurdanlar çaðýldar buruk koylarda
Ýþte nezaketin zarafeti Sevgilimiz
Nasýl da salýnýr incelikler deryasýnda nasýl
Hasretiyle kavrulmuþ
Gönüller meclisimiz
Nasýl da kývranýyor ateþin firdevsinde nasýl
Can feryad, can figan, can yangýn yeri
Kâinatýn kalbi aþkýnla taþar durur
Çalkalanýr gök deryasý
Susar þemsler tekkesi
Coþar zahirler ardýnda görklü ehad denizi
Caþar da deþer ruh daðýný
Daðlaya, daðdaða
Vur mýzrabý canýn canýna, mühürle ey
Sýrlarýn sýrrýnda belirmiþ aþkýn karasý
Gömülmüþ susuzluðun göðsüne
Uçsuz umman
Ýns aynalarýnýn hirasýnda
Bu aynasýzlýk da ne
Bu mahþeri ýssýzlýk kalbe nerden musallat
Gel dindir gecemizi
Ölsün sessizliðimiz
ÇAÐRI
Þu cihan çöllerinde
Muazzez deryana hasret
Bin sessizlikle yýkanmýþ
Kurak bir ýrmak sesim
Aðlar, çaðlar, daðlar ey
Rikkatinin zarafeti dahi
Kýrk korku salmýþ hasmýna
Tevazunda heybet daðlarý
Nadide görkeminde
Rahmetin kâinatý saklýydý
Firkatin tamusunda
Sensizlikten eriyen
Figan peteklerine
Her gün bir hüzün yýlý
Canýmýz aðrýyor ey
Mahcuplarýn Efendisi
Masumlarýn Efendisi
Mazlumlarýn Efendisi
Öksüzlerin Efendisi
Issýzlarýn Efendisi
Efendim, Efendimiz
Sözlerin tesellimiz
Biz seni görmeden gördük
Biz seni duymadan duyduk
Baðrýna bizi de bas
MEVLÎD
Doð ruhumuza Efendim
Saraylar çökertelim
Kurutalým kötülüðün gölünü
Çorak canlarý tufan bassýn
Küfrün ateþi sönsün
Dünya ravzana dönsün
Doð ruhumuza Efendim
Ebvâ’da gül mevsimi
Çözsün dilsiz cevheri
Mübarek validenin
Mahzun kemiklerine bile
Göz koyanlar kahrolsun
Doð ruhumuza Efendim
Badiye yaylamýzda feyiz
Sahralar vahalarla çaðlasýn
Hayalinle donansýn cihan
Mefkûrenle dirilsin naaþlar
Naatlar serden geçsin
Doð ruhumuza Efendim
Doð da imana boya
Zamane Kureyþleri
Doð ruhumuza Efendimiz
Ýki cihan serverimiz
Doð ki ölsün yasýmýz
PENÂH
Risâlet göklerinin þemsi
Riyaset tarihinin baþkenti
Senin senalar kokan
O mübarek gönlündü
Adaletinden selamet
Cesaretinden nezaket taþardý
Ýraden doruklar kadar
Merhametin âlemler aþardý
Fârân daðlarýnda bir Gül
Uðruna gülistanlar feda
Cömertler cömerdi ellerin
Þifalar nehriydi alýnlara
Öyle bir merhaba eylemiþ ki
Hayatýn ömürlere
Sonsuzluk düþleri zât-ý âlinle
Yârenlik hayalleri
Penâhýmýzsýn ulu önder
Karanlýk kuyularda hilalimiz
Iþýðýn içindeki rehberimizsin
Nur dolar baktýðýn yer
Biz dünyaya bulanmýþ
Sevenlerini çek çýkar
Devranýn bataðýndan
Canýn canýmýza Hira
MUSADDIK
Ziþan bakýþýnda fezalar
Derya içre deryalardý
Uhud yaðmuruyla örülü
Çöller kendinden geçmiþ
Vefalý miðferinde kan
Daðlarýn gözünde yaþ
Kýrgýn mübarek diþin
Yerlere yas göklere yas
Senden önce gelenler
Senden sonra gelenler
Seni görmeden sevdiler
Alemde böylesi kime nasib
Sen en çok sevilen insan
Sen hakanlar hakaný
Sünnetinde binbir lisan
Ömrünle onur onurlanýr
Musaddýk ey Musaddýk
Sýddýklarýn Efendisi
Güzellerinle çiçeklendi devran
Senin görklü medeniyetinden
Çalýnanla baþladý
Nakýs Rönesans bile
Cihanda ilerlemiþ ne varsa
Þaheser devriminden hediye
SEVÝ
Seni öldürmeye gelenler
Sende dirildiler
Fidyelerle salardýn esirleri
Onlar esir aldýklarý ashabýný
Vahþice þehid ederken
Merhametin, kanat sesleriydi arzýn
Adaletinde yoðrulurdu çorak sahra
Seni sevmek ey
Hakk’a iman etmekti
GÜNEÞTEN HÝLALÝN GÖLGESÝNDE
CENNETÝN CEHENNEMÝ
yorgunlukta beyaz kurdelalý kalbin
ensarla muhacirin yoklukta paylaþtýðý
eski medine evleri kokuyor þimdi
kusacak kadar fazla bolluðun ortasýnda
hayatýn damarlarýnda týkanýrcasýna
üstü kocaman bir kýþla kaplý daðlar gibi
akýyorsun tünelden bükülmüþ sýrtýnla
bebeklerin henüz açýlmamýþ gözlerinden
sebepsiz gülüþlerinden öpüyorsun
hoyrat yontlarýn yelesine bir öpüþ sanki
çul kilimlerde yer sofralarý kalbin
göðertide gökekinler, harman nefesi
helal lokmalar gibi kursaða dizilmeyen
üryan yavrularýn nasýrlý avuçlarýnda orak
ütüsüz yüzlerinde pürüzsüz memleket
pak soluklarýnda düðürcük çorbalarý
köy gibi nezihtik hep güzeli düþlerken
güðümleri binbir çilesiyle kaynatan
hevesi tandýr egiþe takýlý nenelerce
tütünü kucaklarcasýna saran atalar
kalaysýz tasta bayat somunlar kalbin
týðlarý tesbih çekercesine nakýþlatan
teyzelerin dillerinde dilsiz naðmeler
hep saflýðý çaðýrýr kýdemli ýsrarla
yaðmurunu bekleyen toprak misali
çünkü anadolum tutunamaz içtensiz
ve bakma pehlivan durduðuna
naylonlar küresinde duramaz ruhsuz
salýncak gözlerinde acýlar sallanýr
çocuklara bakarken iki misket sanki
usanmadan yüreðine yuvarlanan
hafýzan kaybetmek istiyor kendini
sen hep o tel örgülerle çevrili
çocukluklarýn düþlerini yýldýzlayan
dýþardan cennet, içerden cehennem
pek nazlý pek havalý çokça yangýn
ulaþýlmaz lojman parkýydýn
TOPRAK DENÝZÝNDE ATEÞTEN KADIRGA
ranzalar dilsiz, yorganlar ki cehennem pisti
Kýzkulesi deðil miydi þair kýlan özlerimizi
çalýmlý Ayasofya, filinta Sultanahmet
leyla ile mecnun gibi bakýþýrken karþýmýzýn karþýsýnda
Üsküdar, aþkýn baþkenti deðil de neydi
dinmez, beyhude, ciðerimin gök gürültüsü
gözkapaklarým acýyla çeksin fosilli kehribar gözlerinizi
koparmadan kadim gurbetin antik tespih ipini
ve hiç deðilse hayaliniz
hayrandýr can evlerimiz
lambalar tenhalýðý tutuþurken karanlýk sular civarýnda
oysa bir simit yetiyordu muhteþem mutlu uçuþlara
yüreðini paramparça eder gibi kursaðýnda
avuçlarda lokma lokma hayatla öpüþürken akça martýlar
susardýnýz, susku bile aniden marþlar tüterdi
seherin ölümcül serinliði öksüz Gülhane banklarýnda
burada yastýðý gazete kaðýtlarý sefil bir adam
orada çin çayý eþliðinde sýcaktan üþüyen bir kadýn
boðazýn dinmeyen dalgalý rýhtýmlarý sonra
kendini vururken ürperti kayalýklarýna
yokluk denizinde varlýk aðýna takýlan yunuslar
çýrpýnýrken yaþamak azmiyle sýnýrlar tabutunda
ellerinle kaburga kývrýmlarýný kavur kavur kavrayarak
kendini yarma isteði kuþ cývýltýlarý aralýðýnda
bendini kanatlar çýkarmaya zorlayan kamburluklar
oysa yetiyordu sonbahar saçlarýnýn oval incilerine
toka niyetiyle takýlý o baharatlar karanfili
dallarýna serçeler konan çocuklarý gördükçe
dallarýndan koparýlan idamlýk gençler kalbin zihninde
obruklar, koyunlarda derin yaralar þöleni
tebessüm eder gibi aðlayýþlar þu hazin çardaklarda
canýma canýmdan canan; cananýma cananýmdan can
büyük iplik çilesi kördüðüm
Kâlû/Belâ anýndan mahþer demine kadar
odaklan En Sevgili hazretlerininnoksansýz sanatlarýna
uydularýný açýk tutmayý gerektirir sevmeler mesleði
sonsuz varedileceðin sonsuz günlerin sonsuzluðuna dek
boðazýn ýþýyan köpükleri olmak sararmýþ güneþ dansýnda
çünkü her ufkun harcý deðil ruhlar diyarýnda
gemileri karadan yürütmek -bir Sevgili- uðruna
ÝNCELÝKLERÝN EFENDÝSÝ
kuþu vefat eden çocuða taziyeye giderdiniz
rengarenk ebabiller yaðardý gül þerbeti kývamýnda
hýçkýrýnca yavrular; namazlar, dualar kýsaltýrdýnýz
mukaddes Sina daðý gibi mübarek sýrtýnýzdan
pak torunlarýn inmek istemeyiþi gönlüm umarsýz
gözyaþlarýnýn tadýný iyi bilen mecalsiz diller hatrýna
geceler, gökadalarca çullanýrken yüreðimin boynuna
ruhumun çocukluðu ahlarken gövdemin maðarasýnda
siz ki hizmetçilerinize dahi öf bile demeyendiniz
söküðünüzü diker, karnýnýzda taþlarla gezerdiniz
ayinlerinin kibriyle -piþtim- der iken nice kavuklu
günde en az yeþtmiþ defa; aþkla istiðfar ederdiniz
cümle canlýlardan; ezilen emekçilerin safýndaydýnýz
ortaya doðru yeþertip öðütleri kimseleri kýrmazdýnýz
kölelerin ki, azadý için hiçbir fýrsatý kaçýrmazdýnýz
anlatmaktan anlattýðýný yaþamayý kaçýrmalar deðildi
yaþamaktan anlatmaya vaktinin kalmayýþý sahih sevgi
ürkek tavþanlarýn mahzun ceylanlarla buluþtuðu
altýndan saflýklar akan ýrmaklar gibi bir geceydi
zarif nehirlerin baþýný taþtan taþa vura vura çaðlayýp
uçurumlardan þelale olarak atlarken ki nezaketi
gibi bir havaydý hilalin pýrýltýsý vururken alýn yazgýmýza
meltemlerin korosu, resmi törendi kulak zarlarýnda
ve hasretin þu daðdan yumruðu gýrtlaðýn yataðýnda
ve zulüm; suskudan tükenen dilceler kördüðüm
vurulan masumlarýn babasýndan kurþun parasý isteyen
otokratlarý þimdi hangi tarih kabul etsin hafýzasýna
ey kalbimizin diktatörü siz diktayý bile güzelleþtirirdiniz
yeter ki bir iþe baþlayýn, kýlýnçlar çiçek açardý buzulda
gitmeseydiniz, bitmeseydik, tutuþsaydýk yaðsaydýk
sevdasý için kavrulan cehennem gibi küfür tepesine
sessizliðiniz, aniden bastýran mutlak bebek gülüþleri
durgunluðunuz, boralarý çekip dindiren kadim kasýrga
dolaþýrdýnýz, kuþlar uçardý sanki okyanuslarýn dibinde
canlar sizsiz, vadilerde þaþkýn gezen þimdi dilsiz “Þuara”
GÖLYAZI
zeytin ormanlarý, gam leylekleri
sazlýkta salýnan nazlý sandallar
Apolyont gölünde mahzun gökada
Aðlayan Çýnarýný aðlaþmakta
sevdaya pervane yel deðirmeni
Eleni’yle Mehmed’i anlatmakta
yerinden yurdundan eden acýlar
bazý mevsimler çýnarýn göðsünden
birkaç damla kan olur göðe damlar
uðultular duyulur Rum evinden
derler ki; aþklarý ah olup tozar
çýðlýklar yükselir harabelerden
ey devrik ulu çýnar; bir bilseler
ne sýrlara þahid ihtiyar gövden
koynunda can veren nice hasretler
hesap günü için bir mahþer bekler
miras hatýralar, Mübadele’den
yüreklerce çarpar zerrelerinde
çýðýrsýn mayaný Zambak Tepesi
dallarýnda; Taþ Mektep öksüzleri
Kazým Paþayý hayýrla yad etsin
daðlan hey Gölyazý, aðla ve çaðla
saplý durdukça tarihin baðrýna
sönmez hakkýn hilali karalarda
MAHZUN SEVÝNÇ
yaþamýn en güzel sahne performansýydý rol yapmamak
içindeki o tamtakýr kavanozun kapaðýný bir sýyýr da gör
içlerden göklere kanatlanan ne kelebekler keþfedeceksin
bayýndýr bakýþlar, güzel bereket suda
tadýlmazýn tadý mý, görülmezin yüzü mü
dallarýnda Gülibriþim çocuklarý; buruk
Petunyalar; kar suyunda serpilen kainat çiçeði
yeþilin nefesini hisset, ak mavilerin taksimini
ýslýðýný bozkýrlarýn, meralarýn utancýný buðuda
ruhunu poyrazlarýn, gülüþünü yaðmurlarýn, dansýný ateþlerin
içindeki boþluða batýrdýðýn çiviler gibi ceset kokan þehirler
içindeki evrenin yýldýzlarýný keþfet gözlerini çevirip kalbine
bir vapur Nuh adaþý; hayret makamý özerk düþüncelere
ve güneþte kavrulan esmer merhamet bozkýr teninde
bir ormanda bir ýrmaðýn bir ceylanla buluþmasý endamlar
sararmýþ mahzun fotoðraflar emsali kartondan albümlerde
filmleri kopmuþ özlemin; paslanmýþ denklanþörü gurbetin
gel etme gel etme gülleri tomruk; ahvah çiðdelerinde
gül þerbetine uzatýrken aðzýný dibine inen serinlik sanki
hilalden bir güneþin altýnda gölgelenirken Güzbatýmý
ölümün üzerine sürüyor motorunu Hamza yürekli
panzerlerin altýna yatan Ömer öfkeli kalbi kýrýklar
savaþ uçaklarýna tornavida fýrlattýran gariban sevda
bir ateþ ki tutuþmaz her fitilde en doðru en dobra
yalan oðlu yalan; yiðitlik destanlarýnda gördüðün
öldürmeler deðil yaþatmaklarmýþ asýl kahramanlýk
tanklarý durduran o þefkat çýplaðý ellerimizden öðrendim
kendisine çevrilen hain namlulara; konuþur gibi mikrofona
son anda dahi -gel vazgeç evladým- diyen ananeler mesela
utanýr sloganlar; iþte bu anlatýlmaz iþte bu yaþanýr
idam isterken bile þu heba edilenlerine üzülen kýrgýnlýk
tutuþmuþ Hakk aþkýyla kavrulmuþ derviþ cehennem hey
sevgilisinin hasmýný beklemektedir; taþkýn
içimde hep bir senler beklemektedir, aþkýn
beklemek; beklemektedir, beklememeyiþleri
beklememek; beklememektedir, bekleyiþleri
gayrý eminim, hüznün en yakýþtýðý gönüldür mahþer yeri
KIYAM SAATÝ
biley taþlarýyla seviþen çetin kýlýnçlar
bileniþin koynu týrmalayan yalçýn düeti
hýyanete vefa, zulme ýslah, çalýma vicdan
markasý mýhlanan
kepaze devranlardan geçtin
kývrak ve keþþaf, býçký ve haklý
karaltýya bir kandil kýsraðýný sürerken dört nala
þamdanlýklar, hýrýltýlar, bazalt kokularý
ökçelerin o baygýn tekrarýnda kaybolmadan
en derine sürülmüþ mahkum
kýnýndan sýyýrmadan boykot sancaðýný
ruhsuzluða, aþksýzlýða, banka bankerlerine
doðrulmaz devrildiði yerden domino taþlarý
çünkü birlik, cümle lehçeleriyle veciz
daha elvan, daha gür, daha kokteyl
bin balyozdan tek yumruk gibi çökmektir tuðlara
oysa biliyordun, sancaktar olduðun kadar
tiryakisiydim sokulgan süzüþlerin
tayfunda uçuþan perçemlerine, dalgýn
uyandýkça tomruklar, yiten saflýk
içinde, büyüdükçe küçülen bir çýkra
oðlaklar, zeytin aðaçlarý, kýraç dað etekleri
açtýran, acar içtenliklere filiz
ki fukara ocaklar, baþkenti insan haklarýnýn
insanlýk, senatolarda bahsi geçen yalnýzca
senatolar, tek diþi kalmýþ canavarýn
edemeyip kendini kendine itiraf
yatsýlarýn kuþtüyü yastýðýnda kývranan yaratýk
nefsinin dahi inanmadýðý týraþlarýna
raðmen PR çalýþmalarýna, ikna odalarýna
halklarýnýn bile gözünde yosma
çünkü gümrahtýk, bir ýrmak ne denli olacaksa
alemi yoktu sökülmenin ifþa ajanslarýna
yetiyordu bir dargýný ondurmak
her lügatte barýnmayan karþýlýksýz kelimesi
en fazla müminlerde anlamýný bulmaktaydý
oysa katrandan kazýnýrken garibanlar
hazmedecek kadar alçak bir sinikliðimiz yoktu
yokluk bazen varlýktýr
varlýklýydýk ve rugan
duruþlarda parýldayan bir urgan gülbankýmýz
nerdeyse gözleriyle devirecek adamlar arasýnda
nerdeyse gözleriyle devirecek madamlar arasýnda
sendelerken de putçuklar
satýrlarýmýz için can atýp durmaktadýr
yeter ki bir rüzgar ya Rahman
neresinden baþlarsak birleyecek
kenetlendikçe suskun
kenetlendikçe eforlarý týngýrdatan
orijinal bir seda
toplayarak dergahýnda
cihad diye çarpan fuad oðlu fuadlara
tarihi iþlevini andýracak
aceb mutluluktan uçuþtu mu melekler
seni gördükten sonra insan yaradýldý diye
seni yani nereye yükselebileceði insanlýðýn
hasýlý onur, miracýnla insan fýtratýna
ölüm ki bildirir kýymetini ebediliðin
göçtün ve güzelleþtirdin
kalbe mevti, göçtün fakat
bu paramparça surlarý kardeþliðin
çaktý yokluðunun zorluðunu körkütük boðaza
þimdi bu kumandan yelkenleri fora
bu sultan gemileri dans ettirecek zilanlarla
mürettebat hani
bir Sur nefesi elzem
birleyen kýyamlara
uzakça afradan, tafradan, hanlýk hýrsýndan
bir de Ýsrafil
baþtan ayaða uyaran
uyanýþlarý birbirine varis kýlan
hýzýrla kýrkbirinci saate uyandýran
KALBÝSTAN GEMÝLERÝ
pek sever saklambacý sevda dediðin
evladý aç kalmasýn diye günden güne
zayýflayan varsýl babalarýn sayýlan kaburga kemiklerinde
analarýn demirden yoksun ama metalden pehlivan kanýnda
pek sever saklambacý sevda dediðin
nice aydýnlýklar ki karanlýk
nice karanlýklar ki aydýnlýk
gösterir aydýnlýða kimliðini karanlýk
öðretir karanlýða benliðini aydýnlýk
ne çare inkarlara beyazlar ýþýklar içinde
ne keder imanlara yusufçuklar kuyusu
oysa küpeþte kýlan geceyi sýr olmaktýr
kaybolana söyle derman hangi ýþýk
pek sever saklambacý sevda dediðin
neyleri nargile gibi tüttüren adamlar
birþey kaybetmez takip etmemekle gündemi
ceplerinde aþkýn gözyaþlarý çiçeði
yaprak güzeli yatsýlardan
patiska seherlerden ahþap oyalardan
ovalara güldancasý kurulan obalardan
aktolgalý otaðlardan
cana bir sinan timsali saplanan
kederi kaderine Elest bezmindensadýk
kökleri göklerin ve dallarý kürenin göðsünde
öyle bir yakýlsýn ki Kalbistan Gemileri
kalmasýn fedakarlýk çiçeklerinden baþka
ýrmaklara býrakýlan ümitlerin öksüzleri
sürsün firavunlarý gazabýn kýzýl denizlerine
destanýný -aþký cephane diye taþýyanlar- nakþetsin
gamlarý gerdanýna ney gibi üfleyen adamlar
düðümlene düðümlene çözülen elmaslarýyla
füzeli akþamlarda kýrlentleri kanter içinde býrakan
milyonlarca yavru aðlarken utanan sýrýtmaktan
vebalinden hayýr onlar da sýyrýlamayacaklar
þimdi mevsim, mahþerde yakalara takýlan çocuk elleri
durdukça boy veren düþler gayrý tartýlarýn denk düþmesi
öyle bir zaman ki bu çaresizlikten tarifsiz cinnetler
çaðýn Ömerlerini dahi ölümün ötesine karþý sarartan
duvarlarda milyarlarca çatýk kaþ sanki sýfatýna
daralýyor sýkýlmýþ yumruktan kurusýký sadýrlar
döþler ki öfkeden çýldýrmýþ saatli birer bomba
toplansa cümle ruhiyatçý deðil derman ümmetin yalazýna
derdini boynunun küfesinde taþýyan adamlar
çünkü birþey yapamamak herkesin birbirinden kaçýrdýðý
ama buruk muhitlerde aðzýna kadar dolup taþan
burada sanarken hayat sürdüðünü bostanýna
orada adalet merhamet için yaþamaktadýr artýk
çünkü Suriye akkordan bir zülfikara dönmenin adýdýr
eninde sonunda siyonizmin baþýnda parçalanan
milyonlarca þehadetten sonra içine çekebildiðin ýtýr
Cebel-i Târýk’da bir figan asýrlardýr dolanýp durmaktadýr
çünkü kýyamet kýyamet büyüyen bir diriliþ vardýr
bir velâdet için ya Rab
ne cehennemler dalgalanýyor
MAVERA TAKVÝMÝNDE BÝR YAPRAK
kýrýmlarda, beraber katledilirken
evladýna kefen olmuþ valide cesetleri
çünkü anneler, þu zamanda bile
çabalar, vefatý nazik göstermeye
kýnalý kekliðine, kýrký çýkmamýþken
bambaþka yörelerde, apayný sahne
hiçbir þey olmamýþ gibi devam etmek hayatýna
günde milyarlar kere, çok kahkaha, az insanlýk
nafile deðil, hoyrat sokak köpeklerinin
gittikçe daha fazla imtinasý, gelip geçenden
oysa gümlememiþ ketum füzelerden
saksýlar, oyuncaklar çýkaran mustazaflar
etti mi hicret, kuþunu, kedisini unutmayan
iþte bu sessizlere, cevrederken tiranlar
masumu terörist, teröristi kahraman
vatanseveri hain, haini yurtsever kýlan
anýrýrken ýslah diye bozgun üzre bozgun çýkaran
bir çeperi, bakýþlara çekmek istiyordu
oysa tam bu zamanlarda tam bu noktada
hayýr, deðil -az sonra, yok -þimdi reklamlar
tuzaklarýn üstünde bir tuzak vardýr gerçeði
usanmadan asýrlardýr, devreye giriyordu
cerenlerin sýcacýk gülüþünü
bölüþürken erenler, þurada
helak olmuþ bir kavim gibi gözler yeþeriyordu
ertesi nesillere, ibret mirasý, kalan talan
aðarýrken aðýr, erkler, bükümler, hendeseler
cümbüþler, tin saatleri sanrý köþklerinde
esrardan savruk, cismiyle bir tan vakti garb
þarka dönüþecektir, yeter ki çemren
çünkü asla dönmeyecek faytonlar balkabaðýna
sabretmek, yarýsýdýr dikey zaferin
BÝLÝNÇ YAZITLARI
idam, fizik saatinin durduðu hazin zaman
yeni bir doðuma yüklü, körpecik devranlara
dibinde depremler gibi sýzlayan kemiklere
ne zaman aldýrýþ eder varis nasýl bir demde
uykular mý gözlere, uyanýþlar mý yakýþýr
bilmem kaçýncý bahar, gökte kaçýncý ýtýr
söyleyin ey rahimler, ekin ne vakit biçilir
özünden kýyametler taþan yiðit asker vaktindir
sen haykýrmasan ben haykýrmasam hangi devir
eðrileni kýlýcýyla; nerede, kim düz edecektir
çarpar alemin nabzý hakkýyla atan yürekte
maðlubiyetten baþka galibiyet mi var katle
inleterek enseleri, muþtularýn muþtasý
doðunca emekçiler birbirinin tam aynasý
kaynaþtýkça hakikiler; zýrhlý, roket iþlemez
musibet olup yaðsa dünya bu bilek bükülmez
teknik, sadrýna iman üfürmeni beklemekte
sanat, baðrýna irfan nakþetmeni özlemekte
diller, kültürler Hakk’ýn ayetidir, inkar etme
kendi ahalin için susadýðýný ey müslüman
kardeþine dilemedikçe düþün tam mý iman
deðil mi ki cümlesi; teðmen ata yadigarý
nedir bu hýnç bu telaþ bu tüketme ihtirasý
vallahi paramparça eyler son vahdeti
ileri gelenler, tanrý edinirse, kibrini
tufan olup kopsa evrenler ne keder Nuhlara
vardýr her dem bir kadýrga en dipteki ruhlara
kesilip nil/fýrat/dicle, çaðlayacak çaðlara
Asr-ý Saadet nurun; iliklere, ýrmaklarca
öyle bir kývýlcým bahþet ki bize ey Rabbî
görmesin baþka bir çýkýþ yol kaçaklar dahi
saçýlan kýrýklarý ancak yangýnlar zamklar
öyleyse yansýn yürekler ta kaynaþana kadar
BEYAZ KARANLIK
Gövdeyle kuþatýlmýþ dinmeyen ruhlarýmýz!
Aðlar, yýrtar kendini sonsuzluk diye diye…
Sanki evvelden tanýþmýþ gibi canlarýmýz;
Yosun gözler boðuk kellede ürkmüþçesine.
Dalardýn; sen deðil, uzaklar koþardý sana.
Bakýþlarýn, sumrularýn sarsýlmaz töresi…
Uyurdun; uyanýþa dönerdi uyku, hýrsla!
Nakýþlarýn, varlýða gebe bir yokluk sanki…
Çiçeðin yüreðinde çiçek açan polenler;
Anlatsýn öykümüzü ceylansý yavrulara…
Yataðanlarla doðranmýþ bataðandý keder;
Mahzunlar mahzeninde kurulmuþ kursaklara.
Dikiþ tutmaz ülküler çaçaron göðüslerde.
Mevte battýkça çýkardýk doðumun yüzüne!
Tabutlar baðýrýyor topraðýn yüreðinde…
Kefenler, kuduruyor okyanuslar dibinde.
Duyamaz; yangýn kuleleri bu cehennemi.
Bulamaz deniz fenerleri þu pus gemiyi…
Bir sýyrýk ki, âlemler saklambaç pýhtýsýnda!
Aklýn dil, vicdânýn göz kesildiði boyutta…
Sisten, çýðlýktan bir kaledir beyaz karanlýk!
Çektikçe çeker göðünü göðüne, haylazca.
Ah ne afet katliam; rahim nurda kayýplýk!
Nadide eriyiþtir; katýþmak, karýþmaza…
DEMLÝ SAÐANAK
Dünyayý sömürmediðin ölçüde erkinsin!
Mülksüzlük; en hýncahýnç mülkü zengin yüreðin.
Iþýk, yürekçe atar karanlýðýn büstünde…
Zulmün celladý adalet peþinde zalim bile!
Derviþ ki sýrf taliptir; talebi, talepsizlik…
Sýð seslere en gökçek refleks derin sessizlik.
Dikilmiþ; inleyiþler gibi mezartaþlarý,
Seyyahý durdurmak isteyen uyartý gibi.
Ýþkilsiz, kavrulanlar için kýþ bir bahardý;
Ýnleyiþ ki beþ mevsim dinmeyen ruh depremi.
Þimdi esmeyen poyrazlarýn bereketinde,
Bir kuraklýktýr gayzer kýlan ötleðenleri…
Bahçeyi tatmak sizsizlikler iþkencesinde,
Saðlamlaþtýrýr bülbülün baðýr kafesini…
Çatlar kafataslarý yeryüzünün koynunda,
Baþý dik gözü yerde kuþlar gezer magmada.
Çürümeye kýyamayan çocuk kemikleri…
Çatýrdar; ahlarýn arþa yükselmesi gibi.
Önlesin kalbin bakýr zehrini kalaycýlar!
Hüngürdesin sipsiler; dile gelsin uzaklar,
Gassallarý kýzartsýn gazelinde kýskaçlar…
Dalgalansýn canlardan bir umman yaþamaklar!
Körükler, esnedikçe týmarhaneler boyu…
Keskin pas; týrnak kýlar bronþa her soluðu!
HELAL GÜZELLÝK
Yüzleri tanýnmayan cesetler arasýnda;
Tanýmama hissi aðýr basan annelerce,
Öldü antik kaygýlar beklenen gün doðunca,
Caiz cemal sofrasý serildi ezgimize…
Deha deha yeþeren rasathaneler kalbin,
Eþ zamanlý indirilen uzay roketleri…
Mümin filozoflar ki ecdadýydý bilimin!
Ýslam, medeniyetlere insanlýk öðretti.
Ey kafataslarýndan parklar doðuran hande!
Yüksel yüksel büstümden üstlerin kursaðýna!
Ufalanýr mumyalar azmin gömütlerinde!
Gýcýklanýr kuþkular ruhlarýn gýrtlaðýnda…
Diriliþe adaklar doðurmalý rahimler;
Akýncýlar aþkýna doðrulmalý gerdekler.
Anneler dantel gibi iþlemeli yelkenler,
Örmeli yýldýzlardan; ýþýl ýþýl þilepler…
Sýlanýn volkanik gölünde yüzen aþýklar,
Haþinleri inletmek o mertlerin cenneti!
Kabre definden sonra aniden canlananlar;
Anlayabilir belki bu araflar pistini…
Deðil dudaklarla nefesdaþ þu mýsralarým!
Kendini bildiðini sanýrsýn, bilemezsin.
Sempati! Neye göre? Nafile çaðrýlarým,
Gözden bakan eremez görküne görünmezin!
KALABALIK YALNIZLIK
Ay: gökkuþaðý çelengiyle arþta bir kuyu,
Namlular alýnlarda volkanik kýþ mevsimi.
Buzulda har kesilen nabýzlarda çarpan su;
Öksüz kalderalar gibi haykýrýr tevhidi…
Ölümcül yerle gök arasý fýþkýran hayat!
Çaðýrýr; hepliðin, hiçliðin tek sahibine…
Uzay okyanusunda inci devran ne bayat,
Heyecanla gelenler hep gider çöküntüyle.
Onlar siyah aydýnlýk! Biz özgürlük tutsaðý!
Onlar havra sessizlik! Biz barýþýn kurbaný!
Unutma! Ey boþluklar çölünden sýzan feyiz,
Kumsaati yurdunda çýdamdýr sermayemiz!
GÜNEÞ HÝLALÝ
telgraf tellerine dizilen kumrular gibiydik
nakýþlarýmýz gökyüzüne dalarcasý dolarken vatana
ezanlar saçlarýný okþardý sayvan zarlarýmýzýn
derimizde erkin ülküler gerilirdi tam ilkeli
alnýmýzda baðýmsýz bir yurdun hayat çizgileri
ellerimiz hür memleket kokardý batarken deryalara
büyüttüðümüz her gonca; çocuk bahçelerinde
kurulmuþ bir Hakikat Devleti çaðýn ufuklarýnda
aþkýn ahlakýyla sancaða çekilen nur yüzlü umutlar
ýrmaktan sofralarca serilir içimizin kýþ çölüne
her dem yeniden diriydik yavrucak heyecanýyla
sola sola baðýþýklýk kazanmak bütün solgunluklara
yoksullar yönetseydi dünya iyileþirdi bilirdik
anneler baþý çekseydi resmi kurumlarda dantel örtüeri
kibirli ve hýrslýlar ezse de arzýn bütün çimlerini
topraðýn sakýndýðý tohumlar henüz çürümemiþti
ezilen gül içinde kabýný yarýp çýkacak yeni bir gonca
inadýna suladýkça azmi güzellik yorgunu vicdanlar
kötüyü iyiliðin selinde boðup yýlmadan susturacaktýk
güneþten hilalin gölgesinde selama duracaktýk
yoktu ümitsizlikten ehem öldürücü nefretlimiz
karanfil yaðmurlarýna karýþan ýhlamur burcularý arasýnda
hakkýný arama meslekleri adalet gününe dek biliyorum
ama nasib et Rab cennetinde bile helal marþlar istiyorum
bizi ordun kýl diz sarsýlmaz fazilet ipine ebabiller gibi
mazluma rüya zalime kabus eyle cehennemlerin tarzý
aþkýn kâbesiydi cihad meydanlarý yoktu itirazýmýz
sevdanla vurur, vurulur, sevdanla yaþar, yaþatýrýz
DAVA ADAMI
kalemini asa diye kuþandýn, kaðýtlarýný sahra
mahþerî bir sükûnetle haykýrdýn asrýn sadrýna
iki parça cama sýðmayan o canlý bakýþlarýnda
yaþama sevincin gibi serpildi müslüman coðrafya
bilirim düðünün bugün; Aliya’ya selam söyle Akif abi
de ki her belde þimdi Srebrenitsa inananlara
öyle yalnýz býrakýldýn ki þu hakikat davanda
ilk nefesini alýr gibi verdiðin son nefesinde bile
takdiri bir baþýna karþýlamak düþtü nasibine
bir ömür çabaladýn; çarpýþtýn Leyla uðruna
sonunda Halid gibi göçtün þehadet aþkýyla
Malcom’a selam söyle abi; Basayev’e, Ahmed Yasin’e
bil ki yarým kalmayacak bu çaðrý aðýr yüreklerde
haleflerin muþtular serpecek mahzun makberine
þimdi bir Asým’ý olarak; Mehmed Âkif’e selam söyle
gözlerim durmuyor Akif abi, dinlemiyor mantýðýmý
Zarifoðlu aðabeyin serçeleri zikretsin topraðýnda
-dünya ne kadar da fani- dercesine yaþadýn, gittin
Sezai üstad gibi deviþi oldun kentin, kesilmedin
gelseydi elinden; bilinç için alemi belgesele çekerdin
Arakan’lý çocuklarca, Bosna’lý annelerce rahmet sana
komþu kýlsýn Rahman; Metin Yüksel’e, Seyyid Kutub’a
Kudüs’ü bileðinde saat diye taþýrdýn Pakdil gibi
görmese de gözlerin, imanýn gördü hür Filistin’i
emaneti savaþtýðý emin elçide olan Kureyþ misali
öyle edepliydin ki; hayran kaldý hakkýn hasmý dahi
bildik eylesin Allah… evliyasýna seni Akif abi…
Ömer’in, Ali’nin, Fâtih’in kalbine yoldaþ etsin kalbini
ÇEKÝRDEK YAÐMURLARI
eðer dünyayý bir kez deðiþtirebilseydim
tüm silahlarý imha etmekle baþlayabilirdim
býçaklara bile ihtiyacýmýz yokmuþ aslýnda
organik þeker, kimyasal içermeyen balon
bez bebek üretimlerini fazlalaþtýrabilirdim
daha çok gülen yüz ve daha az asýk surat
cinnet anlarýnda canavar durdurma butonu
çünkü bir an beklese insanlaþacaktýlar
kentlere bile isteye týkýþýp sürü timsali
daðlarý, ovalarý, ormanlarý yalnýz býrakan
insan asla huzur bulmayacaktý bilirdim
doðaya yeterince daðýlmakla baþlayacaktý
tabiat ahbaplýðý ve ihtiras eriyiþleri
hazcý hýz çaðýnýn açtýðý yabanýl açlýða
özge derman köylerin antik sükunetiydi
dünyayý deðiþtirebilsem deðiþmeyecektim
kökünden bir deðiþime hasret kalan insanlýk
buçuk dönüþümlerle yalnýzca hep yýprandý
bilim ve teknik diye diye büyütüldü oysa
milyonlarca hayatý kül eden jenosit teçhizleri
korkulan taþ devriydi asýl hikmetli çaðlar
meleði iblisleþtirecek çapta ferah imkanlarýyla
yamyamlýktan baþkasý deðil modern dediðin
çýplak ayaklarla sonbahar yapraklarý üstünde
uçurtma þölenlerinde buluþmaktý hayalim
kimsenin kimseyi biçmediði kardeþ halklarla
kültür þenlikleriyle kültürel emperyalizmin
baþýný gövdesinden aþkla ayýrmak isterdim
ihtiyar dünyayý bir kez deðiþtirebilseydim
çocuk gülüþleriyle iyileþtirmeyi denerdim
aldýðýndan fazlasýný vermeyi hobileþtirmek
nükleer yerine fidanlýk üreten bir gençlik
belki gezegenlere ulaþmayacaktý astronotlar
seri ulaþamazdýk o çok mühim yerlere belki
asteroid madenciliði olmayacaktý belki ama
her sabah endiþeyle uyanmayacaktýk inan buna
týrnaklarla kazýyarak, alýn terimizle, emekle
kendi ellerimizle cehenneme çevrilen sinemizle
artýk çýkýþ yok geri dönüþ yok biliyorum
öleceðini bile bile yaþayan canlý azmiyle
yine de yazmak, uyarmak, baðýrmak istiyorum
argýn düþler kayýtlara geçsin hiç deðilse
KUÞ FIRTINASI
toplu intihar eden kuzular kadar buruk kalbin
toplu mezarlarda çürümüþ yorgun iskeletler sanki
ilk cinayetten son katliama kadar evrensel tanýk
daraðaçlarýnýn salýncaðýnda sallanýr masum serçeler
sedefinin içinde bir inci
hep kapanýrken kendine
ne kitaplar yaktý ruhun sýrf ýsýnmak için
bekliyorsun… gidiyorsun sanýyorlar…
ve alanýnda uzman ekiplerce tasarlanan
bir dekorasyona dönüþüyor kadim ýssýzlýk
ne kadar yürürsen yürü, uzarsan uza, büyürsen büyü
dönüp dolaþýp varacaðýn yön çocukluðun kokan yer
bütün duvarlarý yakýlýp yýkýlsa da o ilk evin
nereye gidersen git… kaçamazsýn içinden…
kavuþmaktan kaçamazsýn sevdiklerine derin
yýldýrým çarpan aðacýn döþünde çakan ateþtin
baðýr baðýr baðýrýyor yüreðin… gözlerinde…
yüreðin; göðüs kafesinde yorgun bir tarantula
okyanusta püsküren lavlarla oluþan volkanik ada
kuþ fýrtýnasý senin ki… düpedüz düzsüzlük…
duvarsýzlara çarpa çarpa
boþluðu aþýndýran doku
þimdi neyi susarsan sus atýlacak çýðlýk bellidir
geldiðin bütün duraklarda aslýnda gelmemiþsin
hareket halinde bir iz gibi ömür
parlayýp sönen parlayýp sönen her dem her gün
çok renkli karanlýðýn sahasýnda
bir ev sahibiydin bütün deplasmanlara
ve durulmaz; hortum bitse bile
hortumun göðsündeki hortum
kaybedecek bir maçýn kalmayýnca yorgun kürede
kaybetmeyi bile özlediðin an kanyonlarýn ucunda
kendini býrak ve fýrtýnayý hatýrla
aþkýnýn insaflý kollarýnda son nefesini verircesine
uçmayý öðren; karýþ ummanlara
ODYOLOJÝ
boynu bükük kitaplardýr mezartaþlarý
okumayý söken arif yüreklere
hayýr ölüm deðil; kesinlikle
hep çýldýmýþçasýna yaþamaklar kokturan
bir kütüphanedir; mezarlýk
içiçe aynalar gibi dizili
savaþýyor topraðýn göðsünde aðaç kökleri
maddeye nefes aldýran mana kalbin
virüsleri ezip geçen akyuvarlar aþkýna
sulama kanallarýna düþen yavrular hatrýna
andolsun ki garibanlar
sevgi ateþiyle yakacak
ýssýz kalabalýklarýný ihtiyar dünyalarýnýzýn
göðü rüzgara boyayan kanatlarca
yeri dumana bulayan toynaklarca
ummanlarý tufanlara dolayan yüzgeçlerce
andolsun incinenler kazanacak
þehadet getiren imanlý gerdanlarý
Allah ekber diyerek kýran münafýklar için
cennet ancak cehennemdir; hurileri zebani
ve birleþtirmek hakikiler mesleði
yýldýzlarý galaksi kýlan çekim kuvveti
kalbimizin kalbinin de kalbinde haznedar
rayýndan çýkmýþ vagonlar mý Ümmet
oysa kapanmayý bekleyen onca deccal üsleri
Hürmüz Boðazýnda çarpýþan piyonlar
atlý karýncalara dönüþen o hamal sýrtlarca
düþmanýn binmeye doymadýðý ayrýlýklar düldülü
ah mevsimi; kimseler kimseleri duymuyor
birbirine kulak vermeler rekoru kýrýlýrken
Odyometri; doruðundayken öz tekniðinin
Odyologlar dahil hey od yüreklim
kimse kimseyi istememek istiyor
biz kendi içimize bakalým o dem derviþler
saðýrlaþmamak için þecere zarýna
HÝRA SAATLERÝ
kimse sizin kadar sevemez, sevilemez
nerede iyilik, güzellik, doðruluk görsem
göðsünde rahmetinin kadim nefesi durur
içimde kýsýk kelleler
daðlanmýþ zebaniler
içimde katran gibi asfalt gibi bir zehir
ruhumu merhametin cehennemine devir
rýza verdiðin magmada yanmak ne özel
papatyalar çiðneyen yaramaz canlar üstüne
her dem yeniden doðan sevdalarým vasiyet
gazabýn kursaðýnda hür insaflar üstüne
galaksi tüten serenatlar kazýmak istiyorum
karanlýðýn tahtýna en aydýn baþkaldýrý
size þeksiz þüphesiz sorgusuz itaat saatleri
gök denizde can yunuslar gibi çaðlayan
rüyalar büyüten ebabil uykusu diliyorum
yaðmurlar aðýrdýr daðlardan
nahif gözlerden bakmayýnca
çýðýn koynunda gürül gürül yanan soðuklar
yataklara savrulan tenha bavullar kadar dargýn
vagonlar, sirenler, ýslýklar ve susmak
ansýzýn esen hortumun usulca göle dönüþmesi
bu sazlýklar bu çakýllar bu köpükler ensemin
ýssýzdý maðarada öyle bir ýssýzdý ki
hiç kimse böylesine
kimsesiz kalmamýþtý
sonra bir tuttunuz mübarek yüreðinin elinden
öyle bir kaldýrdýn ki
hassas özcevherini
alemlerin en mahþer marþý kýlýndý kalbi
bebeklerden saf melekler bile yetiþmedi
bizi de yükselt Rahman biz de öksüz
çaðdaþlarýn daðýnda kimsesiz maðaramýz
çoðunluðun hýrpaladýðý azýnlýk kullarýnýz
ahir Bedir zamanýdýr
bir avuçtur mücahid
helak olmasýn aþýklar ey Maþuk
divanýna sunulan aþklar hatrýna
KILCAL ZARAFET
ceylan gözlerinde kuðu masumiyeti
üzgün mügeler gibi tenha bir vaha
yüreðin baðýrýyor bakýþlarýndan ey
gidenleri susmaktan
yorulduysan
bir ihtimal daha var
hayat gökyüzünde dinozor uçurmak
kadar güzeldi bazen
arþ þöleniyle buluþan arz ayinlerinde
irfanlara vurgundur tevazular
benlikten bizliðe hicret
gözleriyle gözlerimizin içine haykýran
yetim çaðalar gibi biraz
seccadelerin Kevser sofrasý misali
serilirken ki o kýlcal zarafeti
gönlün dilerken doðurduðu heyelan
bir Ortadoðu düþün
aldýðý her soluk
ciðerlerini týrmalayan bir týrnak
uranyum çekirdeklerine
çarptýkça çoðalýr seri nötronlar
çoðaldýkça zincirleme reaksiyon
tepkime patlamalarý yaþandýkça
hidrojen bombalarý
enselerin köklerine
týpký içimiz gibi batarken kana
kaldýrýmlarýn alýndaki serinlik
gel kaçalým seninle
kalabalýklarýn gitmek istemediði o yere
özüne sýðmayana gökyüzü sýðýnaktý
bir uçumluk caný var göçebe gönlün
bakmaya kýyamaz cesurlar
dövmeye doyamaz korkaklar
cehennem bile dünyadan temiz mi
çünkü tüm þeytanlar henüz burada
eyvah tamtakýrdýr içerimiz
anlatýlamayanlar müzesinde
söylenemeyenler koleksiyonu
atan yürekte çarpan yaþama sevinçleri
mazlumlarla beraber uçtu gitti
“bizi doyurmak için milyarlarca canlýyý
feda eden Hakk’a olma isyancý”
kendini rahat býrak
gökte yüzmeyi öðren
YILDIZ TOZU
þu iyiliðin güzel atmosferinde
hepimize yetecek kadar nefes var
soluklandýrsýn Hû
yakýnda teni toprak olacaklarýn
birbirine kibirleniþleri ne hazin
ömürleri boyunca
kendini kasanlara
daha büyük bir azab var mý dünyada
zinhar deðer kaybettirmez
azýnlýk kalmak yiðitlere
varlýðýn yokluðun ötesinin Sahibi
doðruluðu dürüstlüðü çoðaltan erlere
dünyayý deðiþtiremeseler bile
verir özlerini düzeltme fýrsatý
katký maddelerinin esrarkeþi
þehrin insaný
salsan doðaya tutuna bilir mi
kanatlanýr gibi suda uçuþan
baraj çocuklarýna belki öðrenci
ay ýþýðýna ayna duvarda
raks eden dalgalarýn gölgesi
yýldýrýmlardan bir çýnar Anadolu
kendine yangýnçevresine aydýnlýk
lavlardan bir þelaleydi koynun
önüne kattýðýný
ummanýnda zerre eden
denize kýyýsý olan bir balkona
asla yoktu ihtiyaçlarý
hayal gücü yüksek sanatkarlarýn
biz kaðýttan gemileri Rahman’ýn
baðrýmýzda esrarýna
karýþmayý bekleyen sýrlar
meydan okuruz poyraz ordusuna
can kýrýklarýna raðmen
yýldýzlarýn kýzgýn çekirdeklerinden
trilyonlarca atom fiziðimizde
birbiriyle tohum paylaþan
eskilerdi asýl sosyalleþenler
ömrünü fabrikalarda geçiren
mutsuz hayvanlarýn etiyle beslenen
hormonlu sebzeler çiðneyen
vah apartman çocuklarý
natürel aþklarý ne bilesi
MAGMA YAÐMURLARI
ruhun bir Nuh tufaný
gürler cüssenin kafesinde
kükrerken þahdamar piramitleri
titrerken mumlarýn mumya alevi
dönüþür Musa kalpli asaya
içimdeki yabanýl ejderha
vahþetin imparatorluðunda
ateþte Ýbrahim bahçesiydin
Hakk aþkýyla Ömer kesilen
cehennemin cenneti sanki
dalarken uzaklara yaklaþan sendin
ummanlar doðuran bir içdeniz
suskun kimbilir kaç sesin nefesi
içimiz þimdi çölde deniz feneri
çöker kum yaðmurlarý aþkýn büstüne
çaðýn aðýnda çiskin simyacýlar
haykýrmak isteyip haykýramayan felçli
ey fezanýn baharý gel de gör bizi
durulsun durgunluklar filizkýraný
testereyle doðranan peygamberin
hüznü dolaþýr göðün sokaklarýnda
çatlar iskeletler Kýzýldeniz’de
Manto’da ölüler düðünü baþlar
ürpertiler püskürtür yanardaðlar
çarpýþýr metafor meteorlarý
çalkalanýr kürenin katmanlarý
cesetlerin petrolüyle devranýn
altýný üstüne getiren insanlýk
ne bekleyebilir kýyametten baþka
sorumlu, hükümsüz egzozlarla
çocuklara kanser baðýþlayanlar
AÞKIN FESTÝVALÝ
gözlerine kaç geceyi sürme çekmiþsin
gözlerine
kameri güzeylerde þems kýlan
tabiri imkansýz rüyalarýn aynasý yüreðin
yüreðin kaç yüreðin bileðinde gezinir
sen kaç rýhtýmlý körfezsin
anýlar, yaralar, çöküþler ve duymak
suskularýn ahenginden örülen mübarek besteni
tren sirenlerinde sesin
hüzne selam etmiþ kumsallarda doðmuþsun
alýmlý valsler
narin esanslar ellerin
ellerin kaç bileðin yüreðinde birleþir
sen kaç körfezli rýhtýmsýn
göklerinin baðrý kristal döþeli
öpülmemiþ yüzleri öpülmemiþ avuçlarýna deðdiren
çýðlýk çýðlýða çýðlar gözlerin
gözleri birbirine baðlayan bakýþlarda kurulmuþsun
hislerin sislerinde
sarsýlmaz divanýn
sýlan; pencereler önünde tenha yusuftutan nasihatleri
neylerin rebablarla
feleklerde kesiþtiði dalgalarda durulmuþsun
harabe þatolarda nefesin
baþtan ayaða bataklýða saplý masum mücevherlerin
felaha çekildiði çöllerden geçmiþsin
okyanuslarýn baðrýnda duran kimsesiz bir çöl gibi
kalbe elveda etmiþ
akýllarda solmuþsun
sen kaç rýhtýmlý kaç körfezli rüzgarsýn
hep seni aradým Kudüs’ün viran surlarýnda
merhametindi þavkýyan Diyarbekir hisarýnda
þimdi fukara bir ömrün kitabe aralýðýnda
çatlar aynanýn özündeki ayna
kaynar yaranýn közündeki yara
sen kaç rüzgarlý tufansýn
sen kaç tufanlý kýyamet
sen kaç kýyametli mahþer
kaç mehþerli cehennem
kaç cehennemli cennetsin
eti kemik geçmiyor þu yürek saati
o ruhu özleyen milyar can
sen kim bilir þimdi hangi
ne doðmaz bir ölüm sevmek çilesi
MELEKLERLE ALTI GÜN
1
baþladý kutsal besmele serinliðiyle
yolun yolculuðu
yolculuðun yolu
birinci gün Münker ve Nekir
atýldý tutup iki bileðimden
fýrlattý içimdeki köstekli saati ýþýk hýzýnda
rüzgarlarýn denizlerle mecnun koklaþtýðý
yamalý kulübelerden geçtik ilk
paramparça evleriyle bir köy tüneli
ama büsbütün göðsündeki sevinç geçitleri
çocuklarýn o solgun ve lenduha gözlerinde
bengisu þiddetinde aziz yaþamaklar azmi
martýlarýn sýrtlarýna biniyorlardý
köklere tebessümler ekiyorlardý
kadim esaslar üzre
ihya olan ümranlar
alkýmlarla çizilen mimarlar saçýyorlardý
baþaklarda buðdaylar çiðneyen gelenekler
çalýþmaktan bostanlarda
utançtan deðil onurdan
yüzleri kýzaran evlatlar
sütunlardan bal emziren doðu ötleðenleri
doruklarda dað içen
görünmez misafirler
bastýðý yeri ayaðýyla öpen uðurlu kafileler
çelmikten ve sazlýktan
kervansaray köþkleriyle
halaya duran çaðýltýlar meltem törenlerinde
kan kokulu bembeyaz
gelinlikler köknarlarda
yýrtýlan yüreklerden örülen uçurtmalar
kurulduk bir bulut kýyýsýna
ben hep arþa hep arþtan bakmaklar istedim
Tevrat ve Ýncil ve Zebur timsali
Þam ve Baðdat ve Kudüs nehirleri
artýk yeryüzünde deðil gökyüzünde hayatta
þimdi koyuntu dehri
nasýl da kendi kendini kemiren geometri
Münker yýldýzlarla ahbab olmuþ
Nekir yine þemslerin meclisinde
içimdeki baðlamaysa
hep onlarýn gazelinde
2
ikinci gün bir buzul çaðý cehennemi
yakýcý soðukluklar
donduran sýcaklar
geldi Azrail dibinde sevda kokulu sýrlar
sadrýnda gür pýnarlar
avuçlarýnda sandukalar hazan
mazlumlar generali
zalimlere muhteþem müjdeleyici
son nefesini kusarken
kibirlenenlerin sonunu görecektiniz
bacaklar birbirine dolandýðý zaman
yalancýlarýn akýbetini görseydiniz
boðazýn aðzýna dayandýðýnda can
yetimleri yutanlarýn
halini görmeliydiniz
öyle bir kente vardýk ki
ölümün sýddýk meleðiyle
katkýsýz sebzeler kendini yetiþtiriyordu
ömrünü deðil hissiz fabrikalarda
sýmsýcak doðada özgürce geçiren
mutlu canlýlardan rýzýklanýyordu ahali
ne robot kozmonotlar
ne uzaylý mumyalar
burada insanlar sahiden yaþýyordu
aþklarý hep gerçek yaralarý
doðallýk en güzel parfümleri
kasýlmanýn kölesi deðildi gövdeler
dokunsan aðlayacaktý ruhlar
insan kurnazken bir hiç
siz hep onu dirlik alan bildiniz
oysa uyandýrandý Azrail uykunuzdan
öyle þefkatliydi ki Rahmân evliyasýna
en sevdiðinin verdiði vazife
ona mesleklerin en sevimlisi
Hüthüt gölgesinde Ashab-ý Kehf kýtmîri
ardýnda Þuayb kuzularýyla Salih devesi
kudret deryasýnda kanatlý yunuslar
yüce dallarýyla bir sancak ki
helak olmuþ beldelerin imrendiði
arzda örülüp sanki arþa eriþtirilen þehir
prizmalar saðdým
ses kemiklerinden
isli bir bilek gibi sallandý yürek
uçtuk gittik kentin labirentinden
3
tapýlan putlarýn dile gelip
Rabbini birlediði devirlerden geçtik
anahtar deliklerinden sýzan
býçakça aðýr bir yel gibi ben ve Mikail
hortumlarla yýldýzlarýn
heybetli Kahhar korkusundan
saða sola kaçýþtýðý fay hatlarýndan
haþyetten düþen kayalarýn
parçalanýrken ki toz bulutundan
yepyeni bir coðrafyadan geçtik
görkemli yapýlar içtik
ne çalkandýk gökdelen piramitlerden
ne küçümsedik kerpiç salaþlarý
marifet nerede bildik
hep bildikçe bilendik
kara bulutlar altýnda toplanan
helak edilmiþ kavmin tuzunda
þimdi ne dersen de her doku
mahrepli sýmsýcak çörek kokusu
siste hayalet yel deðirmenleri
döner Sübhan diye diye
ah bulutlarý doðurur Ýnþirah daðý
dönüþür can kubbeler gezegenlere
çalkalanýr görsen köpükler gibi
uzayýn deniz yýldýzlarý
melek ordusunun kumandaný Mikail
yaðmurlarla rüzgarlardýr zor sýrdaþýn
ne bahtlýdýr sana dost olan
ne talihsiz düþman kesilen
unutabilir mi hiç Bedir ve Uhud saati
Hakk’ýn yüce dostu aþkýna
savurduðun abidevi endamý
ey koca elçinin göksel veziri
ey Tahiyyât ile þereflenen kiþi
ummanlarca dalgalanan
bir sancak þimdi yürek
onu dikmeliydim aþka
týpký kamere bayrak diken
uzaylýlarýn cezbesinde
hayýr çok fazla daha ötesi
Mikail depderin iðne deliklerinden
geçirdi göklere sýðmayan sýr ipleri
tuttuðu kadarýný tanýyabildi
aklýmýn fikirden elleri
4
sývýnýn sývýsý gaz ve gazýn katýsý sývý
saf topraktandý Adem
kaburgalardan Havva
Hüsûf ve Küsûf ve Hârut ve Mârut
meleklerle namazlar kokteyli
dördüncü gün efsun kokan demlerdi
koku ve tat ve his körlüðü
pelte kursaklarda kimsesiz ahtapotlar
öyle bir þehir ki dördüncü gün
bereket sýrtýný dönmüþ baþaklara
araflý alýnlarýn yüzeyinde Yakaza
kaþmer yürek
yaramaz çocuklar sanki topraðýn göðsünde
ilham olmak isteyince soytarýlara
imparator argýn
padiþah týpký ölü deniz
bakýnca boþluðun içindeki boþluða
dalgalar kum fýrtýnasý
sisten tarlalarda
efsun rayihalarý
kartal kanatlý dinozorlar taraçalarda
fil hortumlu ejderhalarla savaþlarda
devriliyor gökdelen putlarý
yanýyor ceplerin kaðýttan sanemleri
betonlar bahçeye dönüþüyor
buzullardan fýþkýrýyor volkanlar
çöllerde amazon ormanlarý
berzah alemini haykýrýyor hayatlar
mecazlar uzayýnda
semboller ziyafeti
çýðlýk atan sessizlikler koleksiyonu
ezgilerden örülen
fosilimsi tuðlarda
meleklerden büyüler öðrenen þýmarýklar
terörlerin emzirdiði
kancý töreler sonra
gelip çatacaktýr kutsal pimanlýk günü
zalimlerin cehennemi
mazlumlarýn cennetiydi
umutma diyor yollar yolculara hey
asla çýkmaz raylarýndan
dikey adalet treyleri
5
henüz kesilmemiþ saf sütten
emekleyen o gezegenlerden
önümde bir Samanyolu þöleni
iþte beþinci gün ve Cibrîl saati
balinada Yunus geometri ötesi
sütunlar saçan filizkýranlardý
dizginlerimizde mermer Burak
bindik bir fýrtýnaya uçurumlar çiðnedik
Ýdris ve Ýlyas ve Elyesa denklemi
Zülküf daðýnda Zülkarneyn atlasý
evliya duyularý saðýr eden
zamanýn Bedir kuyularý hüzün
yazgý yazýtlarýnda engerek hazanlarý
Musa ve Harun ve Kudüs fatihi Yuþa
fýþkýrýr ruhlar þehrinde aþkýn on nehri
öptüm ibibikleri kanatlarýndan
Cebrail cübbesinden arþa serildim
dua kýlan adamlar silüeti
taçlý hatun gölgeleri mescitlerde
kabuslardan örülen tapýnaklar berkiten
senin aziz sularýn benim yar saatlerim
selalarýn yankýlanýrken ki yetimliði
kazýnsýn antik alfabeler gibi
vicdanlarýn þu hantal atmosferine
yaðmurlu mezarlýklar kadar buruk
saðanaklar saðdýk Cibrîl dostluðunda
yarýlan kayadan çýkan mucize
selam Salih peygamber devesine
ihtiþamlý Süleyman kuþlarý kursaðýmýz
þerefli cennet komþularý birlik
müslüman cin kardeþler her yöremiz
yüzüyor göklerde bakýr akrepler
yürüyor çayda çeyizlerle hacimler
Bermuda Þeytan Üçgeninde
devasa dalgalarla boðuþtun durdun
Eyyub sabrýyla saðlam sütunlar diktin dilsiz
Davudi seslere karýþan Lokman hikmetler
Ashab-ý Kehf duvarlarýnda yankýlanan ruhlar
bir Üzeyir kýlýcýyla doðranacak Gargatlar
kutsal cihad günü gelecek dile daðlar taþlar
irfanlar saçacak alim Ýdrisler
aþk yeniden kýnýna sýðmayacak
6
ince evraklarda kuþ tüylerinden
damlayan þifrelerin burcularý
ve altýncý gün Ýsrafil mevsimi
aniden çatýp gelen Sûr saniyesi
orada boþluðun göðsünde mimar çizgileri
burada dilim dilim yeþeren devrim
þurada mürekkep çiçekleri baygýn
kýrýldý kadeh 1440 yerinden
kýrk yerinden çatladýðý güne hasretle
Ad ve Semud ve Uhdûd ve Nemrud
Firavun ve Karun ve Haman ve Ebrehe
Sodom ve Sebe ve Eyke ve Karye
bir ses bir yaðmur bir tufan yeter elbette
batýlý anýnda yeryüzünden silmeye
denizlere fýsýldýyor iyi adamlar
körfezlere kitaplar okuyor iyi hatunlar
anneler çocuklarýný lifliyor
sobalarýn yanýnda ve naylon leðenlerde
güneþte ýsýnmýþ su bidonlarýndan
bakýr tasta sevgi dolu zemzem sularýyla
ve koca Dicle kýyýlarýnda
bölüþülemeyen tarla sularýyla
bilge Nil civarýnda uðruna kan davalarý
bereketler ki paylaþýlmadýkça hafifleyen
tenha heybelerde dargýn boþluklar
Mesih mevsimi, Mehdi saati
Ýsrafil ile Sûr ki ney ile semah
evliya ruhlarýn aþktan Kâbesine
çocuðun rüyasýna þeref verdi Geylânî
mübarek kadýrganýn üstünde
levent bir endam
þelaleler timsali bembeyaz cübbe
sarýldý sapasaðlam iç içe geçti kemikler
Hakk dostu meleklerin pak soluklarý
doldurdu tabiat odamýzý
selam sana Gazâlî yürekli
asýrlarca beklenen hayýrlý postniþin
üfle Ahit burculu asalara
yeni bir anlam kat Ýsalara
öyle bir dönsün ki zemheri ilkbahara
Alemler Gülünün esansý
duyulsun uydulardan
Bilal YAVUZ
Sosyal Medyada Paylaşın:
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.