Yolumu Hira’dan başlatmış annem
Kutsalın en güzel göründüğü yerden
Sonra öğretmenim aldı kalemi eline
Wannsee Gölü’nden bir yol çizdi
Kleist ve Herriette’nin kurşun izinden
- Hira ve Wannsee hep bohçamdaydı ikisi -
Bir Kleist’in başkaldırısından ısırdım acıktığımda
bir Kabe’nin gölgesinden
/ Ne ara büyüdüm bilmiyorum /
Lamia…
Lamia’nın eteklerinde buldum kendimi
Kalbine karşılık Niçe’ye çizmişti yolumu
- Hatırlıyorum arada bir h/iç olmayı severdi -
Her buluşmamızda masa meze
ve şişelere kapatılmış kırmızı nehir giyerdi
“Tanrı yok” dedi bir gün
“Bana tapmanı istemiyorum”
“Ben tapıcı değilim “ dedim
“dudakları hep boşluğa açılana
zaten Niçe’yi de sevemedim asla”
Ayrıldık …
Eylül …
Eylül ilk merhabamda bilmiyordu
hangi rengi sevdiğini
Kalbine karşılık teklif etmiştim
pastel tonları üzerimde denemesini
- Hatırlıyorum denediğini
çok denediğini
bir ana renk seçip göğsünden beslenmeyi -
Yağmura benzerdi bazen yüzü
bazen de güneşli bir ikindiye
Bir iman ederdi
tövbeler ekleyerek kırılgan sesine
Bir isyan çıkarırdı
tenini yaslayarak ateşe
Ne kül olabildim ellerinde
ne kün kalabildim
Usulca sahnesinden çekildim…
Latife…
Latife hakkını vererek ağlardı Allah var
ama gülmeyi pek beceremezdi
Kalbine karşılık bileklerimi istemişti
- Hatırlıyorum kurduğu her cümle
jilet keskinliğindeydi -
Noktalama işaretlerini sıkıcı bulur
büyük harflerle konuşmayı severdi
Sanki Brahma’nın sağ koluydu
Şiva’nın kederleri yazan nefesi
Bir gün “Sen mecazsın” dedi
“Ben mucize”
“Sen bu kafayla ”dedim
“Firavun’un karması olabilirsin ancak
Kızıl Deniz’in dibinde”
Hakkını vererek ağladı
Toplamadım gözyaşlarını…
İlayda…
İlayda Tanrıda boğulmayı ibadet zannederdi
ve siyah giyinmeyi
Kalbine karşılık mehir istemişti
- Hatırlıyorum boş bulduğu her yere
kanadı varmış gibi çizerdi kendisini -
Bir gün “Sana geniş yelkenler dikelim ”dedim
“onlar bitene kadar da
Tanrıda boğulmak yerine
Tanrıda var olmayı öğretirim”
“Sen kendini Peygamber mi sanıyorsun ? “diye sordu
gözlerini belerterek
Belertmenin anlamında takılmış sürüklenirken
birkaç ayet ve hadis ile destekledi
Peygamberliğimi !
Biat etmeden ! de çekip gitti…
Aslıhan…
Aslıhan herkes gibi olmayı severdi
Yoktu üzerinde kendinden bir düğme bile
Kalbine karşılık kendimi teklif etmiştim
veresiye hem de
Yolları çıkmaz sokaklara bağlayıp
kaçmayı adet edinmişti
müstear isimlerle
- Hatırlıyorum saklambaç oynamayı severdi
ama hep kendisi olursa ebe -
Bir gün saklandım
ve bir daha yerimden hiç çıkmadım
elma dese de…
Uzun çok uzun zaman sonra
Pis ve uğursuz bir yalnızlığın
damarlarımda gezdiği zamanlarda
İntihar seçenekleri toplayarak
Tanrıyı kızdırdığım zamanlarda
- ne Wannsee Gölü kalmıştı ne Hira -
Tanrının gülümsediğini söyleyerek
Lelia girdi hayatıma
İşte o Lelia
Ne surettir ne ses ne de iz
İlmek ilmek örülendir
ve Be harfinin noktasındaki giz…
.................................
Yeni yılın perdesini Lelia ile açan edebiyat defterine çok teşekkür ederim...
Özgür SARAÇ / Râzı
01012020Denizli