BAĞBOZUMU/2 (*)
Ýsatanbul Kültür ve Sanayi Fuarý adýnýn ilk harfleri
"ÝHKÜS" olunca,
Latince baðbozumu Tanrýsý’nýn ismi
"Bachus" kelimesini anýmsattý bana,
"Dianisos" ise yunanca.
Baþ Tanrý Zeus ile Semele’nin oðlu.
Tüm eski Antik Yunan Söylenceleri’nde olduðu gibi,
tabiki
hepsi bence uyduru.
Yinede
bir rivayete göre;
Dev ve Titan’lar onu kaçýrmiþlar,
keserek parçalamýþlar.
Bu parçalarý ninesi Rhea
-ayný zamanda Büyük Tanrýça-
bulup-yapýþtýrarak onu yeniden doðurtmuþtur
ve ismide Yunanca’dan
"Ýki kere doðan" olan
Dianisos koymuþtur.
Varsýn o iki kere doðsun,
bizimki her yýl olsun;
Her yýl yeni bir þehir
"kendi özelliðine göre,
iki yýlda yöresel, her dört yýlda evrensel
bu Fuar’da görev verir.
Haydarpaþa Garý arkasýndaki alamnda;
Köy ve Tiren Müzesi,
Bað-Bostan ve tarla,
El sanatý, resim ve fotoðraf sergisi,
Müzik-Tiyatro-Sinema
görsel ve duysal eserler þenliði var burada.
Üzüm-pekmez-þarapçýlýk-baðcýlýk,
Sabun-Zeytin-Salamura-Yaðcýlýk,
Balmumu-Arý-Koðaný süzme ve doðal balçýlýk
kurulsun-sergilensin,
görerek-öðrenilsin;
"Bu gar’ýn Alaný mý dar?
Al sana; Kadýköy koyu, Þilep rýhtýmý, Silo’lar,
Kýzkulesi, Kalamýþ iskelesi,
Selimiye Kýþlasý, Haydarpaþa Lisesi,
ver elini Üsküdar.
Sallama bre o kadar
Yetti, orada dur,
atma böyle ne olur!
Ama bu þairin bir huyudur;
Ya hayal eder-bulur,
yada uydurur-durur."
Benim yurdumda
Baðbozumu varoluþuna saygý vardýr.
Güzel ve tatlý olan bozulmaz asla,
kaybolup-bitmez-tükenmez,
yok olupta gitmez.
Birlik ve berekettir herþey,
yitirilmez hiç bir þey,
Üzüm-þýra-köpük-Pekmez aðýzý tadlar,
bu coþkuyla,
bu neþeyle,
bu þükürle uðurlanýr sonbahar.
Konya’da
Þakalaðan Köprü’deki büyük bostan ve baðýmýzda,
Baðbozumu baþkadýr.
Bir hafta, yada aylar öncesi hatta;
Dibi düz bakýr-büyük-leðen kalaylanýr,
Bað Býçak’larý bilenir ve paslanmasýn diye yaðlanýr,
aðaç ve çalýlardan budanan çýrpý toplanarak-baðlanýr,
kurusu pekmez kazanýný ýsýtsýn diye, 1 yýl sonraya saklanýr.
Baðlamayla, saz ile
-belkide çalgýnýn adý burdan gelþir-
sepet ve küfe delikleri örülür,
aðýzlarý gerilir
çuval yýrtýklarý dikilir keten ipliðiyle,
eski çapýt , yani artýk çuval bezi
yamalar yenisini.
Doðal sabunla yýkanýr, toprakta güneþlenir çuvalllar,
-toprak bizim için ne çamurdur, nede pis-
kuruyanlarý çeviririz biz,
kuru yere yatýrýrýz yine;
"Her iki yüzü bereketlensin!" diye.
En anlamlý hazýrlýk belki,
Baðbozumu’nda söylenecek sözün tesbitidir ki;
Geline-kaynanaya, kou-komþuya,
akraba-yakýna, tanýdýðýn hasmýna
gönderilecek "Deðdirme-estirme, atma
usulünce sözlerdir;
"Baðbozmu’nda kýzmaz buna-gocunmaz hiç kimse!" denir.
Hani her bayramýn cuma namazýna giderken Hünkar’a halkýn;
"Maðrur olma Padiþah’ým,
senden büyük Allah var!" Dediði gibi
vardýr Baðbozumu’ndada böyle ince tenkit serbestliði.,
Niçinmi yapýlýr bu kinaye?
Üzüm kendi tadý içinde boðukup, sirkeye kaçmasýn diye!
Ben küçük olduðumdan,
aklým ermezdi o zaman
bu anlatýlara,
yalnýzca kýz ve kadýnlarýn,
birde sünnet olmamýþ çocuklarýn
katýldýðý toplantýlara.
Aslýnda kimin yarasý varsa,
yada kapanmýþsa, kanýyorsa için-için hala,
birde kendisi bu yaraya bulamýyorsa deva;
Hasmýna "Haberin olsun!" diye gönderilecek öðütlerdir,
ki bu deðdirme-laf atma
sürülür þifa niyetine üstüne
-böylece yara delinir-deþilir-
aðrýsý belirginleþir,
ve belkide iyileþir.
Araya sokulan,
geçmelerde kullanýlan
þarký türkü ve aðýtlar;
...
"Baða girdim üzüme, çubuk deðdi gözüme.
Uyma dedim uydun, sen ellerin sözüne."
...
Yine geldi baða yar, üzüm kestim baðlarým.
Kýþ gönlümde bahar var, yar elinde aðlarým.
...
Taþa verdim yanýmý, toprak aldý canýmý.
Ezrail’e can vermezdim, o yar aldý canýmý."
...
"Ah daðlar sümbüllü baðlar, ellerim elindedir.
Bunca yýldýr aðlarým, hep senin derdindedir."
...
Gibi
üzüm ve bað þarkýlarý söylenir
gülünür-eylenilir.
Dün inanýn
Ýnternet’teki bir Video’da (**)
çok tuhaf þey yaþadým;
Konya’daki baðda
sanki 7 yaþýndaydým
ve Baðbozumu baþýndaydým.
O kinayeli sözler,
o türkükler,
o þarkýlar,
o maniler,
o aðýtlar ve deðdirmeler
týp-a-týp 65 yýl öncesi gibi
aynen oradaydýlar;
Havva Ana’m, Nedime bacý’m, Ayþa kýz, komþular...
Vallahi;
Benzerliðin bu kadarý da olmaz ki,
þaþa kaldým,
eski günleri andým.
Gerçek olmasý nedeninden
vede can-ý gönülden
bu Video’yu görmenizi tavsiye ederim;
"Kalemin gücü,
böyle bir anlatýma yetmez çünkü"
Þimdi;
"Konumuz süt, tereyað, yoðurt, yayla peyniri.
Sahne; Yaylada Çiflik Evi.
Figüranlar; Eþþek, Tavuk, Horoz, çivciv, at,
Bostan Beygiri’ni bir yana býrak!
Ses yayýcýsýndan musik Kýrþehir yöresinden geliyor,
Neþet Ertaþ saz çalarak-söylüyor;
"BAHÇADA GÜL AÐACIý"
Hayda;
"GüZELÝM HAYDI-HAYDI"
Süt dövüyor yayýkta;
"AMAN NÝDELÝM!"
Baþörtüsü oyalý,
þalvar nazilli basma;
"DÝBÝNDE ÝKÝ BACI."
Çalkalaryaylada tahta yayýðý;
"NERE GÝDELÝM?"
Çýkýyor üste yaðý;
"GÜZELÝM HAYDI-HAYDI"
Haydin bizde
yað deðilde,
bugün peynir çekelim!
Aðaç yörükte çalalým süte maya,
azcýk bekletelim ama,
süt kesilsin-dibe çöksün çökerek,
üsteki suyu gelerek
türbeni sarmalý, yazmalý yörük bacý,
kepçelesin dýþarý,
dibinde tortusu kalsýn.
Tortuyu doldurur keten bir torbaya,
gözenekleri su, sýzýsý damla-damla
"Terler!" de denir,
Ya yoðurt olur yenir,
yada peynýre dek beklenir;
"Oh beeee!"
" "Þimdi karþýda,
kol ve bacaklarý eðri,
parmak ve elleri tahta,
meþin menteþe eklemleri ile,
yalan söylemekten uzamýþ havuç burnuyla
sadece
Pinokyo kaldý geriye.
Bu yalancý kukla;
Ýki yana açtýðý el ve kollarýyla,
yaklaþtý Makinist Hidayet’in torunu Aliye’ye
ve bilinçli bir þekilde,
tek-tek basarak harflerin üstüne;
"B-i-t-t-i "
dedi.
Aliye;
"Biten ne dede?"
Sorusunu sorunca,
Makinist Hidayet onun kulaðýna
eðilerek usulca;
"M-a-s-a-l D-i-y-a-r-ý-!"
diye fýsýldadý.
(*) Yana yatýk/içerik dizeler HAYDARPAÞA GAR OTELÝ 10 þiirkayelerinden alýnmýþtýr.
"**) Kýrþehir Tokumen Kasabasý yöresinden TRT’nin çektiði "Bað Bozumu Geleneði Nedir?" kuþaktan-kuþaða Video’su
Sosyal Medyada Paylaşın:
Oğuz Can Hayali Åžiirleri
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.