þimdi bir masanýn üstünde uzanýyor kollarým
ne çay var
ne de kahve
parmak uçlarým dolanýyor
klavyenin üstünde..
karþýmda,
’bana kalbin kadar temiz bu sayfayý ayýrdýðýn için
teþekkür ederim’
diye mektup diliyle seslenen ekrana karþý
mahcup olmamak adýna
adýnla adým arasýný
buluyorum usulca..
önce hece taþlarýný koyuyorum yerli yerine
sonra,
harfler arasýnda kalan boþluklara harç karýyorum aþktan
sen güzellik abidesi gibi dikilirken karþýmda
ben,
aþký taþtan çýkarmak yerine
güzelliðinle baþtan çýkmaya meyledip
kalbine varýyorum
en kýsa yoldan
her günü 29 çeken takvim gibi
bugünlerde alfabe,
lakin,
þubatý nasýl yazarým bilmiyorum
martýn soðuk diliyle
üstelik ýslak imza atamýyorum klavyede
mührünü basamýyor parmak izim
ne vakit gözlerinden aldýðým emanet yaþlar
sýzacak olsa k’aðýtta
tuzu kuruyor
ruhundan önce
þimdi kendi kendimi oyalý yorum gözlerince
sandýðýn ceviz
ellerin iðne
fincana çay koydum
bardaða, kahve
seversin sen
benimle i’çince..