"Hiç(*)
demiyor ayrýlýk!
Hergün ölürken bir akþam,
diriliyor yaþam.
Ula
Ýstanbul seni!
Seni asma köprülü,
minibüs-otobüs-tüp geçit,
kýçý kýrýk trafik,
metro-tranvay-tünel,
küfr’ettikçe güzel.
"- Uy!"
demiþ biri,
biride uymamýþmý ne?
Almýþ-çekmiþ baþýný
gitmiþ yaban ellere,
gözaltýnda oyuncaðý.
Ula
Ýstanbul seni!
Seni eteði çamur,
Bizans entrikalý gavur,
maacýr-þair-berduþ-göçmen yataðý,
seni devrim kaçaðý.
"- Ölem!" desende gelmiyeceðim baþýna,
"- Ýyi!" de demeyeceðim musalla taþýnda,
imama inat
Aþiyan’a gideceðim,
kafayý çekeceðim,
Boðaza iþiyeceðim,
Ula,
ula,
ula Ýstanbul seni!"