Gölgeleriyle
yaralarýmý saðaltan Sevinç’e I.
akþam üzeri koþarak çamaþýr tozu istediðim babamýn, “külle yýkasýn kitapsýz!” deyip te
gece yarýsý uyandýrýp önümüze sürdüðü, yoðurda - rakýya bulaþmýþ soðuk kalem pirzolalar kadar
göðsüme hurda oto lastiði geçirip, copunu tükürüklü küfürleriyle indiren Çingene Bekçi kadar
“ananýzýn cenazesini bile ben kaldýrdým ulan!” diye çemkiren icraya düþmüþ Turan Eniþte kadar
her köþesi bok kokan bir evde, her sabah kadar ayandý iþte naçarlýðým, çýldýrmak zorundaydým
II.
Maltepe’den akýl hastanesine varana dek ambulans þoförü annemdi
annemdi, çünkü ben daha önce böylesine güzel býyýklý bir evliyayý bu kadar yakýndan görmemiþtim
sonra Bakýrköy meydanýnda pijamalarýmla Ýzzet’i bekledim
gelmedi, karakalem resmini çerçevesinde boðdum, iyileþir gibi oldum
Van Gogh’un kesik kulaklý otoportresini þerit þerit ettim, kaydýrarak yapýþtýrdým
beni koðuþa etüd baþkaný seçti doktor Alev
“bak sana bir anahtar vereceðim...” dedi “elindeki anahtar yalnýzca kendi kapýný açar”
‘Marx ile Engels’in aþký’ adlý hikayemi hiç kimseye anlatmamamý tembihledi
III.
birahanede bulaþýk yýkýyorum, geceleri sahile çýkýyorum, param yok, sigaram az
kiracý çýktýðým eve televizyon getiren Cengo ertesi gün anahtarý istiyor, daðýlýyorum
sabahçý olduðum günler fýrýnda ekmek hesabý daima açýk veriyor
Silivri kale parktan denize uçmaya niyetleniyorum
ayak parmaklarýmý uyuþturan kar suyu kadar soðuktu iþte yanlýþlýðým, yürümek zorundaydým
IV.
ha, bir de Bodur Nurdan, Türk kahvesiyle nane likörü manyaðý kýz
bir inþaat kalfasýyla yakalanýyor, gazyaðýyla yýkanýp tutuþturuyor kendini
komþularýn bedduasýný alýyorum, bütün tüller kýpýrdanýyor ben kapýdan çýkarken
eve baþka sokaklardan geç vakit gelip, ýþýðý açmadan yataða uzanýyorum
sabaha kadar kasetlerle oyalanýp, erkenden Ergun’un çay ocaðýna damlýyorum
V.
Adem þair ve suskun, gözlerini göstermez þiir söylerken
þiir yazarken ellerini göstermez, bir sayfa uzatýr, “baksana” der
en fazla evcil bir kedi kadar önemsemiþ hayata tutunmuþluðunu
“haksýzlýk etme bana, öldür beni!” diyerek çekmiþ resti müntehir sevdasýna
Cafer hoca, en çok ikindilerin þairi, sýrrý kendisinde saklý
ne çok kafa yorar insan erdemi üstüne, ne çok dil döker
“gölgesine yüz sürdüm” der, ud çalar, þiir besteler
aydýnlara ilene ilene ömür tükettiðini adý gibi bilir, vazgeçemez
bütün hesaplarý o öder, karýþtýðý hayatlara dair ne kadar hesap varsa hala öder
ille de “yüreðimde yüz yalaz” ve Bünyamin, yüzyýla iþaret taþý
þiirine verdiði deðerin binde birini vermedi hayatýna
herkesten çok dostlarýyla kavgalý, sitem anýtý bir usta
ceketini ilikleyip iyi þiire, çaktý noktayý; “iþte geldim gidiyorum, illallah ve eyvallah!”
.
geçip gittiler,
ben de öyle…
gölgeleriyle
Sosyal Medyada Paylaşın:
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.