(s)övgü’nün günlüğü
I. bu þehre yazýyorum býkmadan; köþebaþlarýna, çýkmazlarýna, minarelerine ve kubbelerine... bir de insanlarýna; ki hayýrsýz kaç baþ taþýmaktadýr omuzlarýnda, nereye bile götürdüklerini bilmeden... eziyor yalan yok; yalan ve yok sayýyor umursamadan... mezar taþlarýna bakýnca eyübün tepesinden, en çok yalnýzlarý düþündüm, en kalabalýk olduðum anda... sokaklarým karýþtý sonra birbirine, çýkmazlarýna çýkmazlar ekledi... kendimi buldum dediðim yerde en çok kendimi kaybetmiþim oysa... kubbelerini baþýma bir taç gibi çektiðim anda; en çok yýldýzlar düþtü peþime...
bu þehri düþünüyorum durmadan / ve
duraksýz iklimleri soluyorum.
bu þehrin minarelerini yazýyorum,
gökkubbesini çekip baþýmýn üstüne,
yýldýzlara semah duruyorum.
eyübün tepesinde yýkýlmaz bir baþ,
yalnýzlýk abidesiyim gibi týpký.
yani istanbul’da en kalabalýk halimle
mezar taþlarýna selam dururken,
yok sayýyorum hayatý umursamadan...
istanbul’a benziyorum galiba
ve gitgide karýþýyor sokaklarým birbirine.
günbatýmýnda batýyor günlerim
ve hiç doðmuyor.
seni düþünürken istanbul;
diyorum ya; karýþtý sokaklarým birbirine
ve en çok yýldýzlar düþtü peþime...
korktum, üþüdüm;
yýldýzlarý görünce çocuk oldum sandým,
yani fi tarihte bir gün,
büyüme hayalleri kurardým.
þimdi ise;
utanýyorum çocukluk düþlerimden...
II. sahi; insan neden ölürdü?... yaþamak için mi?... bilir miydi neden öldüðünü ya da ölürken bilir miydi, neden ölündüðünü...neydi son nefesin ilk nefesten farký; bilir miydi hiç?... soru sormaya vakit yok belki de, heyhat ki; vakit amansýz, umarsýz bir hýzla ilerlemekte... sorularýn cevaplarý, cevaplarýn sorularýný aradýðý bu baþdöndüren alamet içinde, alfabenin bütün harfleri kadar yalnýz, bir elif kadar baþý dikiz... sorular ve cevaplar arasýnda, arasýnda herþeyin ve bir þeyin içindeki her þeyle müsemma; ne kadar girift gelip gitmekte nefesleriniz... sanýyorum ki her yerde varsýnýz, gölgelerinizden biliyorum sonra: ama gölgeleriniz gidiyor, siz kalmýyorsunuz geride... ve siz gidiyorsunuz; gözlerim takýlýyor gölgelerinize...
ölmek için yaþadým, yalan yok
ve yalan yok ki belki de,
doðru olan bir þey yok.
bu sokaklar gibi karýþýk; her þey,
nasýl da birbirine muhteþem zýtlýkta
ve bir o kadar eþ olmakta.
sorular soruyorum cevabýný arayan
cevaplar veriyorum insanlara.
yani size; omuzlarý üzerindeki baþ,
ayaklarý üzerindeki beden,
bedenler altýndaki ayaklar; sahi
nereye gidersiniz;
nereden geldiðinizi bile bilmeden...
her þeyin içinde muamma bir yokluk.
yani yok olduðunu bilmediðin bir þeyin
içinde yok olmak ki ne acý.
cevaplar her þeyin içinde, sorular
her bir cevabýn içinde.
doðurdukça, birbirini doðuran
karanlýk iklimlerde; ey insanlýk
siz gidiyorsunuz,
gölgeniz bile kalmýyor geride...
III. /// üç nokta: (s)övgü... avucumda kaldý yaþamak... bir el falý gibi týpký ama fallarda çýkmayan; her þeyi yaþamak gibi ama her þeyi yaþamýþ saymamak gibi bir yaný da yok deðil... üç aþaðý beþ yukarý varsaydým sadece... hani nefes almak gibi ama yine de bununla tanýmlanamayan bir þeyler gibi... yaþamak diyorum; üç nokta’nýn ilerisinde... yaþamak dediðin; ne çok þeyle anlatýlýr çocuklaktan baþlayan, ilk aþkýný anlata anlata bitiremeyen ve son aþkýný dilinden hiç düþürmeyen... mesela / ve galiba; en sevdiðim yemeði, merhaba ve hoþçakal demeyi, seni seviyorum demeyi ve seni seviyorum demeyi özleyeceðimi... hatta; insanýn kendisini dahi özleyeceði aklýna gelir miydi... diyorum ya; yaþamak avucumda ve dilimde kaldý... en çok kendime söyledim; "sen ölecek adam deðildin" / ve,
yeter miydi yaþamak;
bunca nefesi aldýktan sonra.
ama/doymadan kalkmalý sofradan.
yaþamak dediðin;
biraz da tadý damaðýnda kalmalý.
eyvallah!...
30.aðustos.2007
mustafa nazif
fotoðraf çekimi: mustafa nazif
Sosyal Medyada Paylaşın:
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.