Zavallý, ölü bir þehir...
tüm istasyonlarý çürümüþ...
raylarýný toprak altýna çeken,
verem otunun zafer çýðlýðý bir hengâme bu...
Nasýlda mutlu,
arka sokak karanlýðýnda,
güneþten yoksun tabutlarda uyuyan,
kalbi yoldan çýkmýþ cesetler...
Sustukça daha çok duyuyorum,
hamam böceði týkýrtýlarýný...
aðýr baþlý sükutuma raðmen,
çoðalýyor, düþmandan bozma,
kabare cümbüþü leþ yiyici sesler...
Ben ki çoktan,
ölü bir yýldýzým artýk berzah-ý alemde.
elllerimi tut Robin.
siyah mezarlara inat,
peri tozlarýyla yankýlansýn özümün týnýsý,
ve yolcu görsün,
yolcusuz yolun yeþil kýyýsý...
Biliyor musun
Gözümü korkutmadý deðil !...
bu puslu grilikte,
ayný kýrýlmýþlýk, ayný kangren hislerle,
adýmýza konuþan, histerik, gizli dillerin zehri...
Sayende,
falezlere atmayý düþünüyorum,
bileklerini kestiðim,
ihtiyaç fazlasý cümlelerimi,
ve
ezelden netameli,sefalet artýðý anýlarýmý...
Aldýrma,
bizi ölüm þarkýlarý büyüttü.
birazda aþk serpiþtirip matem kesiði kalbimize,
ruhu tek parça güneþ olmadýk mý her zaman...
Gidelim þimdi !...
çirkin deniz kestanelerine sevimli isimler verip,
renkli payetlerle iþlenmiþ þýmarýk yakamozlar katalým denize...
sonra,
þehir merkezlerini es geçip,
tozlu topraklara saparak bulduðumuz her köy,
kasaba kahvesinde,
tahta iskemlelere çöreklenip,
"ne içersiniz" diye sorulmadan getirilen çaylarý yudumlayalým.
ve
eski püskü ama inadýna hep tertemiz ,
kerpiç evlerin önlerinden geçerken aðýr aðýr,
pencere önünde ki çiçek isimlerini tahmin edelim birlikte...
Var mýsýn?
Öyleyse ölene dek,
Ellerimi býrakma Robin
Dilek USTA