o gitti
ben kaldým karanlýðýn ortasýnda
bütün þehir onun yüzüydü ustam
uçurtmam bir gökdelenin tepesinde asýlý kaldý
ipi elimde
çeksem ipini kopuverecek
uçuverecek bilinmezlere
býraksam
hain bir fýrtýna parçalayacak çocuk umutlarýmý
biz hep direnmeyi öðrendik
öðrettik ustam
þimdi çaresizliði yediremiyorum kendime
sýkýlmýþ bir limon gibi hissetmek aðýr geliyor
aðlamak dediðin ne ki ustam
kalmýþken piç gibi ömrün göbeðinde
genzimi yakýyor bu zencefil kokusu
oysa ne çok severdim annemin baharat kokan ellerini
ve babamýn býyýklarýna sinmiþ talaþ kokusunu
beþikten mezara sallanýyor tüm deðerlerim ustam
dün ile bugün arasýnda sýkýþtýrýlmýþ yaþam tortusu
derin bir nefes almak istiyorum
pürüzsüz bir nefes diyorum ustam
hani hýrýltýsýz, tertemiz
hava öyle kirli ki
mümkün olmuyor bu
kendi soluðum desen ona keza
boðulacaðým nefessizlikten
uçurtmam bir gökdelenin tepesinde asýlý
ve tüm þehir bir uçurtmanýn yüzünde saklý
havadaki tüm kuþlar ölüp dökülüyorlar üstüme
ve yaðmur siyah yaðýyor gene ustam
bir tutam hüznümden gayrý
yok sana diyeceðim
þeddelerken Yusuf diye adýný
þerhlere böl Züleyha’nýn yasýný
ya olmak
ya ölmektir bu
anlatýrken böyle anlat
son sözümdür
yok ötesi ustam…