eksik
fesleğen kokulu yollarda uzanır çınar ağaçları
ve bir köy okulunun köhne duvarı çarpar göze nehirlerinde cıvıl cıvıl kuşlar çakıl taşlarına uzanmış baldırı çıplak çocuklar ince belli çay bardağında yudumlanırken kaçak çay başlar bilge yaşlılar maziyi anlatmaya sakalı buram buram hüzün kokar hele dört nala koşmaya başlayınca rahvan atlar kanatlanırım arşa berzahında kanar usul usul aşk tandır ekmeğinin mistik kokusu sarıyor önce uzanır yemyeşil tarlalarda gelincikler ince ince bir de gülüşün güne değince bir hoş oluyor içim işte kendimce çevgeninde bin asırlık öykü salkım saçak bir bahar nakışında yazmanın basma fistanında elvan çiçekler bakracında umut taşır köy kızları toprak kokar avuçlarım çamurdan traktör yaptığımız günlerden kalma kızarır öptüğün yüzüm sen aklıma gelince ah! buram buram sen tütüyor içim sen yoksan eksik bir şeyler hep |
ayaklarımın aklı tutsak sormuyorum hiç bir şeyi artık kendime...
rüyalarıma iki katre yaş yılı eklediğim günden beri sadece şiirlerle ağlıyorum
ki bu ağlayış en çok kendime en çok kendime...
birde babasızlığıma ....
bir tek babamı özledim...
beni karnına alacağı günü tüm ruhumla bekliyorum...
çok gençsin sakın üzme ruhunu ve değerini bil o emanetin...
iyisiyle kötüsüyle bu ruh bizim...
saf ya da kötü ya da neyse ellerimin çenesi bitmeyecek ...
selam olsun can çocuk kalbine selam olsun...
var ol can çocuk var ol sevgimle...