zeyl
nerde nemli bir çimen görseler koşup oraya uzanmak isterler
ve ihanet etmek için geçmişe şiireler yazarlar sözcükler satınalırlar çıfıt çarşısı kalplerinden bu ticaret bu ihanet bu kaygı nasıl da aşk diye sunulur sonra nası da sarılıp sarmalanır kötü kokulu ağızlarda oysa yitmiştir sır bir kere uçmuştur kuş işe yaramaz olmuş şiir ve bulunmaz artık kalplere şifa dağıtan ecza ister nazımla yatılsın ister sefere çıkılsın cahitle ne oldu da böyle oldu ve yuvarlandı taş şimdi uhrevanın derin ve yeşil bir yaylası musanın koynundan çıkmış yed-i beyzası gibi leyla sanmak için kendini ya da zuhre diye sunmak için kuyulara avuçlarındaki kirli öykülerle hakka yakaranlar cesaretle göğe diker oldu gözlerini.. görüyorum ve buna da dayanırım tanrım dayanırım parçalansa da çocuklar etrafımda çünkü etrafımda bir sürü beyonce ve aklımda büyük osmanlı rüyası duvarda kabe resimleri üç boyutlu ve yanıbaşımda bankalar ve kredi kartları aynı saftayım elbette pensilvanyayla ve meydalarda işçiyim laçkalaşmış sloganlarla.. başım derde girince ahzaba sığınıyorum küfrederek belediye işçilerine reis-i cumhura camilere sığınıyorum sonra bir bedevi kabalığıyla ince tebessümlerin ve galiz günahların nezaretinde matruşka bebekleri gibi ruhum dilimi ateş sanarak ve tüm mavileri sevgilim ya da annem bilerek salınarak ağzımdaki gülüşle.. memelerinden söz etmiyorlar ama ben anlıyorum gözlerim kamaşıyor sessizliklerinin görkeminden hiçbiri beklediğim şahmaran değil zehir deseniz hiç işporta tezgahından aşırılmış yaldız bundandır kimi sözlerinin parıldayışı ve büyümüyor insan böyle yanılınca ürpererek ıslığa sığınıyor sadece loş gecelerde.. yalancı düşlerinde sabahlayan kadınların ne zamandır uzanmış ellerine aldırmıyorum bu yalancı leylaların bulandırdığı sevdalar acuze şehirleri andırıyor ucuz kağıtlara basılmış takvim yapraklarından aşırılmış tarif gibi öyle sıradan ve kendinden bağımsız herbirinin kaygısı devasa herbirinin törpüleniyor yüreği herbirine kokusuz bir omuz bırakıyorum kimi bir şairin sakallarından medet umuyor ölülerden medet uman çinegene müridler gibi kimi bazı gecelerde koynuna aldığı düşlere sığınıyor.. kimi Allaha sığınıyor sırasını savmış bir kalple ağzı dili oruçlu titriyor ayakları elleri |
Misal ben artık üşümüyorum.. Kan üzümündendir diyorlar.. Bilmiyorlar her gece nasıl çeliklendiğimi gözlerimin daldığı buz dağlarıyla..