Yedi yıl
Oysa o,
Koşuyordu bulutlara; tutmayan bacaklarıyla. Koşup uzanıyordu felçli kollarıyla. Hep bir umut vardı oysa içine. Koşacak koşacak koşacaktı bulutlara. El sallayacakti bulutlardan dünyaya. Bir sabah kalkacakti ayağa. Kalkacak; Dimdik çıkacaktı kapısından, O dört duvar çinko çatılı odasından. Yine yürüyecekti, o heryerini yıllarca adım adım dolaştığı dağlarda. Yıllar değil bu felçlik bükmüştü belini onun. Tutardım, Tutardım hiç görmediğim dedemmiş gibi elini. Bayramları hep ona koşardım ilk. E ilk ölpülmez mi dedelerin eli? Konuşurdu ama anlatmaya yetmezdi dönmeyen dili. O, inadına direndi devirdi yedi yılı. Sorarım; Yedi yıl dayanılır mı? Yedi yıl yaşanır mı kalkmadan ayağa? Gizlenebilir mi özlemi, Yürümenin, konuşmanın, el tutşmanın. Yeri dolar mı durmadan koşmanın... Kimse bilmezken yedi onu yıllar. O, direndi yedi yıl... Biz bir mayıs sabahı uyandık. O, uyandı; biz ağladık... O, koşarken bulutlara, El salladı ardında kalanlara, El salladı ardından ağlayanlara. Bir mayıs sabahı uyandık, Sözler yarım kaldı dudaklarda. Kim bilir belki güldü gözleri, giderken yanımızdan. Belki el salladı Mehmet Dayı, El salladı bize bulutlardan... BLL (07.01.2010) |