solmuş bir gökyüzü panayırı gibiyim sanki bir gecekondu mahallesi içim öylesine kalabalık öylesine çarpık öylesine âşiyan Himalaya patikaları gibi aşılması zor yıllar geçmişim eğreti düşlerin erken bağ bozumu çek kılıcını ilkbahar ocak ayında kiraz ağacı yalnızlığı en iyi pozum bu iskânsız sevmekmiş suçum
oysa umut tarlasıydı ellerim rengarenk yediverenlere nişan almış nasıl kesildi birdenbire o temaşa tanrım; hayatın perdeleri bu kadar kurşun geçirmez duvarları bu kadar mı kalınmış kim değiştirdi şu saksıların yerini güller bile kaktüslere meram salmış dudaklarım desen pürtelaş Aragon kadar geveze Gobi Çölü kadar yalnız
öğretti yokluğunla beslenen zaman içten yanmalı motormuş hayat esridikçe benzin daha çok yakarmış elindeyken, henüz vakit varken gücün yettiğince ileri atmakmış taşı dün bugünün yarını unutmaksa, bildiğin dilenci yalanıymış sözleri diyorum hâlâ örse direnen demir gözleri hâlâ çakmak taşı hatırlamak dedikleri şey kaybettiklerinin kalanıymış
doğaya acımalı insan doğası diye yanmış bir ormanı öpüyorum dudaklarından her gece -affetsin beni diye- ayna önü tarıyorum yılları geriye heyhat, uçurum çiçekleri kalmış koskoca dağdan tüm şarkılarda kesif bir anason kokusu sararmış solmuş resimler en iyi masa örtüsü özlemek arada pansuman kabul ediyor da fakat şu evcilleştirilmiş yalnızlık yok mu işte o ölümün bile iki ton koyusu !
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Ölümün İki Ton Koyusu şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Ölümün İki Ton Koyusu şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
Eylül ölebilir kabuk değiştirebilir; yaprak dökebilir. Ancak sırada bir doğum var sürekli evrilen dünya usta bir şairin doğumunu müjdeliyor. Mutlu yıllar, merhaba diyorum ben de bu ustaya nice nice yıllara temennisiyle...
bir serhat akdeniz şiiri okumayalı uzun zamanın tarifi sanırım. değerli şairin şiirleri... bizlere bir nevi usta örnekleme dizeler ile doludur.
şiirin kendi içinde içsel görüntüsü şair yalnızlığının bir nevi özdeş hâlidir. çarpıcı ve iç yakıcı yalnızlığını hissetmek aslolan.
"ayna önü tarıyorum yılları geriye"
yer yer şık benzetmeler ile okuma isteğini arttıran ustaca örülmüş imgeler dizini ile oldukça şık bir şiir habercisi olacağı daha şiirin başlığından bu yana belliydi...
özlemek; bir pansuman görevi üstlenmiş. ne kadar da doğru bir benzetim ifadesidir bu.
"aragon kadar geveze gibi çölü kadar yalnız"
bu tür benzetim yöntemleri belli bir birikimin gücüdür. sevdiği yerleri bir şeylere bağdaştırıp hoş ifadeler çıkarmış değerli şair.
insan doğasında uçsuz bucaksız bir çöl yalnızlığı dağa taşa kurda kuşa yem bir hayatın tatlı sert dokunuşları ve ölümün de bazen efendiliği vardır... bir insan neyi özler gözleriyle bir insan kaç kişilik yalnızlıktır bir masada yahut bir anlamın içinde yüzerken...
yalnızlık zamanla kabullenmeye yüz tutulduğunda onu hem içinde hem dışında yaşadığında aslında sen onun evcil bir hüznü olmuşsundur.
ve kimi zaman herşeyini dökmüş eteğindeki tüm aşkları ve sözleri dökmüş bir sevgilinin varlığı gibi bir yaz müjdecisi meyvenin kışın çıplak bir kuru dal yığınına dönmesi gibiydi bu yalnızlık.
uzun zaman sonra güzel bir şiir okudum. bundan daha mutlu ne olabilir bende. eyvallah değerli şair büyüğüm. saygılarımla hep.
Yeni tanışmış olmamız belki eksiklik. Şiirin işte böyle irdeleyen kovalayan yoran hatta sert eleştiriler koyan okura ihtiyacı var. Teşekkür ediyorum emeğiniz ve bahşettiğiniz güzellikler için. 👏👏👏
Mutlu yıllar, merhaba diyorum ben de bu ustaya nice nice yıllara temennisiyle...