İçeri
Çıkar isen aklımdan eğer, yeniden atacak kalbim
olur da yolun düşer ya, geçer isen de aklına getir ve saksıdaki çiçeklerini sula e mi unutma, sende hâlâ o evin anahtarı var eşyalar da olduğu gibi duruyorlar. Ne kilit değişti ne de kapı tahmin edeceğin üzere her şey bildiğin gibi ister isen aç kapıyı, gir içeri zati yokluğum korkutmuyor da seni. Ki biz dışında her şey yerli yerinde kokum da bekliyordur öpüştüğümüz o köşede son gidişinden bu yana yıkanmayan o bardak ya da şu an baktığında iğrendiğin o kaşık tezgahın üstünde peçetenin üzerindeki çatal ne şanslılar, çünkü son kez uzuvlarına dokundular. Sonrasını sormazsın, biliyorum dudaklarının değdiği her yeri öpüp durdum şimdi rujunun üzerinde yapışıp kalan bir tutam toz benim yaralarıma bocalanan bir tuz olsun. Yokluğunda ev pek bir soğuktu içim yanmamış olsa, çoktan ölmüş olurdum hem altı-yedi bavul dolusu kıyafetim bir de kaç koli tuttuğunu sayamadığım kitaplarım onları da bir kamyonetin arkasına tıkıp bunlar dışında her şeyi sana bıraktım. Bil ki epey üzgünüm, sana bunu yapamaz kitaplarımı artık senin ile paylaşamazdım gidiyorum artık bu yerden, bu evden artık tanıdığım tek bir yüze rastlamayacağım. |