Balıkçıllar dost değildiler
Balıkçıllar dost değildiler
Bir gemicinin dul eşiydi bana o akşam hıçkıran sokakta yankılanan sesiyle geçkin kadın “balıkçıllar sandığın kadar dost değiller’’ diye haykırıverdi birden gerçekle başbaşa kalmıştım sanki çırılçıplak “Dalgam” adlı teknenin iki metrekarelik kaptan köşkünde, çatlak camdan bakarken yağmur altında görünen peyzaj kadar duruydu Fröya’nın (*) gözyaşları Yosun <<usaresiyle>> bezenik kayalardı belki de karşıtlık kurguya uygun bir gazete yazısıydı yaşam mordu, koyu maviydi dağ kedisinin en sevdiği düşleri solgun günde karayele kendini salan uçurtmanın sırdaş renk cümbüşüydü beklentiler bağımlılıktı, karşılıksız sinerjiydi Dromedar Cafe’deki buluşmalar televizyon monotondu güvensiz aşkın reçetesiydi o voleybolcu astronot Savin kutup denizi gemisi Holywood’a konuk olabilirdi ve Therese ve Astrid ve Wenche de bunu yapabilirdi herkes yalnız yaşamaktaydı o buz şatoda sansür sekilerden aşağı hızla düşüp giderken hipnotize bir afarozdu geçici ilişkiler bir direnişin bağışıklığıydı tren penceresinden hızla okunan duvar yazıtları rengarenktiler, bileşkeydiler aykırı boşalımın çağrısıydı bilince inen ender böğürtlenlerin tortulu pekmeziydi tutku kılavuz evrimiydi kızakta geçen o günün sözleri bir ayin kitabı kadar sanat tarihi kadar ağır ve yoğundu ve akşamında metropolün kaotik psikanaliziydi rastladığım o kadın ve o kadın, o kadın, o akşam b e n i m i ç i n a ğ l a d ı . . . Cem Güneş (*)Viking mitolojisinde iyilik ve sağlık tanrıçası. ISBN-978-605-87255-1-5 |