Tam Üç Kez Güneþi Yuttu
Ýlkinde rüzgâr çýktý, hava bozdu, önce yaðmur
Ardýndan kar
Güvercinler üþüdü, kaçýþtýlar
Hani martýlar çoktu
Baktý, hiç biri yoktu
Simitçiyi sordu az ötedekine
Bir soba yaptýrmýþ, üç beþ de çalý çýrpý, çekilmiþ evine
Ya ailesi? Dedi
"Koca kýþ ve simit?" Dermiþ gibi baktý göz bebeklerine
Denize baktý, deniz yoktu yerinde
Utandý
"Güneþi kustu"
II.
Bir sabah... Erkenden
Kimseler görmeden, o yine "güneþi yuttu"
Sabah olacak diye beklediler
Boþuna beklemiþler
Gün hiç olmadý, olamadý
Suçu ve suçluyu bilmek en kötü kelepçeydi
Takýldý mý bir kere adamýn yakasýna adým atmak bile zordu
Sanki bir aðaca baðlýydý bilekleri
Kökünden kurtulamaz bir aðaca
Konuþamýyordu
Dilin kelepçeli, suskun
Biri anam öldü diyordu
Biri oðlum askere gitti, öteki bugün erim askerden dönüyordu
Dili hep lâl
Onlar suskunluða kýzýp arkalarýný dönüp gidiyorlar
Bilmezler ki, aðzýný bir açsan
Bir açsan ki, içinden kýzgýn ve kýrgýn bir güneþ doðar
Dayanamadý... "Kustu."
Yeniden güneþ açtý
III.
Ve bir gün tam elveda diyecekti ki O’na
Yine güneþi yuttu
Suçluydu biliyordu ama O’nun yüzünü son bir defa zifirde görmeliydi
Görmeliydi ki, elveda diyebilmeliydi
Yürek dayanamadý, kuþlar sevinçle uçuþtu...
"Güneþi kustu."
Davi / Kasým 2015